Görüşlerine değer verdiğim ve katıldığım yazarlardan alıntılar yaptım. Bu alıntılar ülkemizin fotoğrafını sunuyor. Sonunda da aynı yaklaşımlara katkı olabilecek bir şiirimi paylaşıyorum.
SELÇUK CANDANSAYAR: “İnsanda dehşet hissi uyandıran eylemlere terör diyoruz. Türkçede “terörize etmek” olarak kullanılan eylem dehşet uyandırmayı tanımlıyor. Dehşete kapılmak şiddete maruz kalanın yanı sıra şiddete tanık olanlarda daha büyük yıkıma neden olur. IŞİD’in kafa kesme görüntülerini yayarken amacı, kafasını kestiği kişiyi cezalandırmak değil görüntüyü izleyenlerin dehşete kapılmasını sağlamaktı. Dehşet hissi bireylerde çok sayıda olumsuz etkiye neden olur, en çok da “akıl tutulması”na. Olağan koşullarda işleyen gerçeği değerlendirme, olup bitenlere nesnel bakabilme gibi zihinsel işlevler felç olur. Şiddete tanık olup dehşete kapılanlar daha büyük bir güç altında toplanarak korunmaya çalışırlar.”
AZİZ ÇELİK: “Unutmayın, mevkisi ve kademesi ne olursa olsun bütün kamu görevlileri Anayasaya ve anayasal düzenle bağlılıkla yükümlüdür. Bu kamu hukukunun, idare hukukunun temelidir. Kim tarafından atanırsanız atanın hukukla ve yasalarla bağlısınız. Siz, sizi atayanların değil, devletin memurusunuz. Mevkisi, unvanı, kademesi ne olursa olsun hiçbir kamu görevlisi “layüs’el” değildir. Anayasanın 138’inci maddesinin açık hükmüne başkaldırmak hiçbir kamu görevlisinin haddine değildir.”
HAYDAR ERGÜLEN: “Kırdığınız ülkenin kalbini dinle imanla ümmetle, Sakarya’yla vatanla milletle yapıştıramazsınız artık, geçmiş ola! Bırakın insanların yüzüne bakmayı, hayattaki en içli, en sıcak bakışları taşıyan köpeklerin gözlerine nasıl bakacaksınız, nasıl?
Ekmeğin kalbini kıran her şeyi kırarmış, en başta da çoğunlukta olan yoksulların, hayvanın kalbini kıran da insanın kalbini haydi haydi kırarmış! Ya bir ülkenin kalbini kıran? İşte o yeryüzünün, yaratıcının kalbini kırarmış ki bilmem onu kim bağışlarmış?”
OĞUZ OYAN: Bıçak kemiğe dayandığında halk kitlelerinin ne denli sert tepkiler verebileceğinin örnekleri geçmişte yaşanmadı değil. Tarım üreticilerinin yaygınlaşan tepkileri de bunun güncel örneklerini oluşturuyor. İktidarın seçmen tabanı daralıp toplumsal hoşnutsuzluklar arttıkça kitlesel eylemler ve erken seçim talepleri de yükselecek görünüyor.
ŞÜKRÜ ASLAN: “Türkiye bu süreci en sert ve yıkıcı şekilde yaşayan ülkelerden biri oldu. Hiçbir zaman gerçek anlamda bir ‘sosyal refah devleti’ olamayan Türkiye, yine de zaman içinde bu alanda inşa ettiği ne varsa sermaye gruplarına terk etti ve sözcüğün gerçek anlamında bir ‘hayırsever devlete’ dönüştü. Üstelik bu ‘hayırlar’ın büyük bölümü de yine sermaye gruplarına yapıldı. Özelleştirme furyası pervasızca işledi. Bu durum kitlelerde yaygın işsizlik, yoksullaşma ve güvencesizliğin en ağır biçimde yaşanmasına yol açtı.”
Şu anda uygulanmakta olan kapitalizm, kelimenin tam anlamıyla bir yağmacı, yıkıcı ve yok edici yaklaşımlara yol açar biçimde uygulanmaktadır. İşin başından buyana yapılan her şey sermaye için yapıldı. Üretmeyen toplumlar, üretenlerin tutsağı olur. Bu arada aracılar yolunu bulur(!) Tarımı bitirdiler. Eğitimi yok ettiler, sağlığın kendisini sağlığa zararlı hale getirdiler. Enflasyon hız kesmeden yoluna devam ediyor. Emeği ile geçinenler artık geçinemez oldu. Gelirler artmazken, fiyatlar kontrolsüz biçimde artırılıyor! Emekliler, yaşama teyellenmiş vaziyetteler. Esnaf siftah yapmadan kepenk kapatıyor. Muhtaç ve yoksul bir toplum yarattılar. Ama Karacabeyli çiftçiler çıkış yolunu gösterdiler(!)…
CEHENNEMİN KAPILARI.
Kim açık bıraktı bu kapıları?
Cehennem soluğu ensemizde!
Güneş tepemizde ateş topu,
Cayır cayır yanmakta her şey.
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi;
Rüzgâr yorgun, bulutlar sönmüş…
Eli yakamızda yoksulluğun,
Kim dayanabilir açlığın bakışlarına?
İşsizlik dersen, bir çıkmaz sokak.
Ölümlerden ölüm beğeniriz,
Arkamızdan ağlayacak kimse yok!
Küstü yaşama boynu bükük karanfiller,
Duyulmuyor açmadan solan güllerin feryadı!
Tutukluyuz yaşam düşmanlarıyla birlikte yaşamaya!
Kanıksandı tuhaflıklar ve sorular söndü…
Sıcağın zemherisinde, çaresizliğin dibindeyiz!
Solan umutlarla birlikte ve enkaz altındayız.
Yorgun sevdalar yenik düştü yıllara,
Kan ağlıyor yüreği tökezleyenlerin;
Kim açık bıraktı cehennemin kapılarını?