İLK MUSTAFA KEMAL ANITI (1917) İlk Atatürk (Mustafa Kemal) anıtı, Çanakkale Savaşı'ndan iki yıl kadar sonra, 1917'de, Osmanlı döneminde, URFA'da dikildi. İlk “Mustafa Kemal Paşa Caddesi” de yine 1917'de Urfa'da açıldı.
18 Mart 1915'te İngiliz-Fransız birleşik donanması Çanakkale'yi denizden geçemeyince Müttefikler, 25 Nisan 1915'te Gelibolu Yarımadası'na çıkarma yaptılar. Böylece Çanakkale Kara Muharebeleri başladı. Düşman, 8 ay kadar süren kanlı çarpışmalarda on binlerce kayıp verdikten sonra Çanakkale'den geri çekilmek zorunda kaldı.
ÇANAKKALE'DEKİ ATATÜRK
Yarbay Mustafa Kemal, Çanakkale'de, önce 25 Nisan 1915 sabahı Arıburnu'nda inisiyatif(öncelik) kullanarak 57. Alay'la 27. Alay'ın yardımına koşup düşman çıkarmasını durdurdu. Onun Arıburnu Muharebelerini yönettiği tepeye, 10 Mayıs 1915'te “KEMALYERİ” adı verildi. Şevket Süreyya Aydemir'in deyişiyle “Mustafa Kemal'in doğum yeri Kemalyeri'dir. Çünkü Atatürk'ün çıkışı oradan ve Çanakkale muharebeleriyle başlar.”
Yarbay Mustafa Kemal, Arıburnu Zaferi sonrası “Arıburnu Kuvvetler Komutanlığı’na getirildi. Osmanlı İmtiyaz Nişanı ile ödüllendirildi. 1 Haziran 1915'te albaylığa terfi ettirildi.
8 Ağustos 1915 akşamı “Anafartalar Grup Komutanlığı’na getirildi. 9 Ağustos 1915'te BİRİNCİ ANAFARTALAR ZAFERİ'ni kazandı. 10 AĞUSTOS 1915 sabahı Conkbayır Taarruzu ‘nu yönetti. 21 AĞUSTOS 1915'te İKİNCİ ANAFARTALAR ZAFERİ'ni kazanarak Çanakkale'de düşmana son büyük darbeyi vurdu.
Mustafa Kemal, Çanakkale'de 8 Ağustos 1915'ten 10 Aralık 1915'e kadar 4 ay boyunca Anafartalar Grup Komutanı olarak yaklaşık 10 tümeni komuta etti. Komuta ettiği asker sayısı bir ara 135 bin kişiye kadar ulaştı. (Aydemir, s. 251). Çanakkale'de 5. Ordu Komutanı Mareşal Liman von Sanders'ten sonra en uzun süre en fazla kuvveti idare eden komutan ALBAY MUSTAFA KEMAL'di.
Anafartalar Kahramanı
Mustafa Kemal Paşa Anıt Çeşmesi üzerindeki ‘Mustafa Kemal Paşa Caddesi' yazısı. (1333, 1917) Kimilerinin iddia ettiği gibi Atatürk'ün “Çanakkale kahramanlığı” sonradan uydurulmadı. Atatürk, Çanakkale Kara Muharebeleri sonunda “Anafartalar Kahramanı” olarak anılmaya başlandı. 29 Ekim 1915 tarihli Tasvir-i Efkâr Gazetesi birinci sayfada, bir yanda 18 Mart Deniz Zaferi'nin muzaffer kumandanı Cevat Çobanlı Paşa'ya, diğer yanda kara zaferlerinin kahramanı Albay Mustafa Kemal'e yer verdi.
HARP MECMUASI'nın Aralık 1915 tarihli 2. sayısının 6. sayfasında “Anafartalar Grubu Kumandanı Miralay Mustafa Kemal Bey” alt yazısıyla Çanakkale'deki Mustafa Kemal'in bir fotoğrafı yayınlandı Harp Mecmuası'nın Ocak 1916 tarihli 4. sayısında bu sefer kapakta Kireçtepe şehitliğinde mermi kovanlarının önünden geçen bir Mustafa Kemal fotoğrafına yer verildi.
SERVETİ FÜNUN DERGİSİ'nin 6 Ocak 1916 tarihli sayısının kapağını “Maiyetiyle birlikte Anafartalar Kumandanı Miralay Mustafa Kemal Bey'in” bir fotoğrafı süsledi. Mehmet Emin Yurdakul, 1915'te Çanakkale şehitleri için yazdığı “Ordunun Destanı” adlı manzumesinin ilk dörtlüğünde “Ey Mustafa Kemallerin aziz yurdu” demişti. (Turan, s. 145)
Mustafa Kemal, Çanakkale Savaşı'ndan sonra 16. Kolordu Komutanlığı'na atandı. O sırada Edirne'deki bu ordunun başına geçmek için 27 Ocak 1916'da Karaağaç'a geldiğinde büyük bir törenle karşılandı. Kentin caddeleri süslenmiş, Abacılar Caddesi'ne, üzerinde “Yaşasın Arıburnu ve Anafartalar Kahramanları” ve “Yaşasın Arıburnu ve Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal Bey” yazılı iki büyük levha asılmıştı. Törene, kent halkı ile birlikte okullar ve yabancı konsoloslar da katılmıştı. 12. Tümen'in Rumeli Kahvesi önünde başlayan resmigeçidi 1.5 saat sürmüştü. (Turan, s. 145)
YENİ MECMUA Mart 1918'de Ruşen Eşref Ünaydın'ın, Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal'le yaptığı bir röportaj yayınlandı. İstanbul'un İtilaf devletlerince işgalinden bir gün sonra, 14 Kasım 1918 tarihli Yeni Gün Gazetesi, birinci sayfanın sol alt köşesine bir Mustafa Kemal fotoğrafı koyarak “Çanakkale kahramanı Mustafa Kemal'in bir gün önce İstanbul'a geldiğini” belirtti.
TEVHİD-İ EFKÂR GAZETESİ 31 Ağustos 1921 tarihli, “Çanakkale'de iki defa İstanbul'u kurtarmış olan Mustafa Kemal Paşa, bu defa da vatanı kurtaracaktır” diye manşet attı.
Yahya Kemal de 1921 yılında Çanakkale kahramanı Mustafa Kemal'in şöhretinden şöyle söz etmişti: “Fatih'te, Aksaray'da küçük dükkânlarda, Eminönü'ne kadar bütün vitrinlerde, muzaffer kumandanlarımızın yanında Mustafa Kemal Paşa'nın da resmi bulunurdu. Hatta köprüde şapkalı satıcılar, Mustafa Kemal Paşa'nın alçıdan küçük heykellerini satıyordu.” (Yahya Kemal, “Misakımilli”, İleri, 6 Mayıs 1921)
Çok daha önemlisi, Mustafa Kemal'in “Anafartalar Kahramanlığı” anısına 1917 yılında, Urfa'da bir anıt dikildi.
Mustafa Kemal Paşa Anıt Çeşmesi
1. Dünya Savaşı'nda Anadolu'nun dört bir yanındaki vatan evlatları cepheden cepheye koştular. Çanakkale cephesine Urfa'dan giden bir tabur da orada Mustafa Kemal'in komutasında savaştı. Savaş sonrasında Çanakkale'den gazi olarak Urfa'ya dönen Mehmetçikler, komutanları “Anafartalar Kahramanı” Mustafa Kemal'i büyük bir hayranlıkla, büyük bir övgüyle çevrelerine anlattılar.
Çanakkale'den sonra Diyarbakır'da 16. Kolordu Komutanı olan MUSTAFA KEMAL PAŞA, 8 Ağustos 1916'da Muş ve Bitlis'i düşman işgalinden kurtardı. Ancak Muş, 25 Ağustos 1916'da tekrar işgal edildi. Mustafa Kemal Paşa, bu sefer de 2. Ordu Komutanlığı sırasında, 14 Mayıs 1917'de Muş'u ikinci defa Rus işgalinden kurtardı.
İşte Mustafa Kemal Paşa'nın Diyarbakır'daki 2. Ordu Komutanlığı günlerinde Urfa Mutasarrıflığına atanan Nusret Bey, “Anafartalar Kahramanı” Mustafa Kemal adına Urfa'da bir anıt dikmeye karar verdi. Mustafa Kemal Paşa Anıt Çeşmesi, üstte ‘HİNDİSTAN YOLU' yazısı okunuyor.
1917 yılında önce Urfa'da, şehrin kuzey kesimini Karakoyun deresine bağlayan bir cadde açıldı. Bu yeni caddeye “Mustafa Kemal Paşa Caddesi” adı verildi. Sonra bu caddenin ortasına, tam hükümet konağının karşısına bir anıt çeşme yapıldı. Bu anıt çeşme de “Mustafa Kemal Paşa Anıt Çeşmesi” diye adlandırıldı. Dört cepheli anıtın her cephesine bir çeşme yerleştirildi. İki katlı ve 9 metre yüksekliğindeki anıtın ikinci kat sütunlarının başladığı bölümün dört cephesindeki özel bölmelere Osmanlıca, gidilecek yollar ve birer ok işareti ile yönler kazındı. Buna göre anıtın doğu cephesine “Kafkas Yolu” (1333), güney cephesine “Hindistan Yolu” (1333), kuzey cephesine “Bağdat Yolu”, batı cephesine ise “Mustafa Kemal Paşa Caddesi” (1333) yazıldı. 1959 yılında, anıtın üzerinde eski harflerle kazılı “Bağdat Yolu” silinerek onun yerine yeni harflerle “Ankara Yolu” yazıldı. Mimarı belli olmayan anıtın bölgedeki taş ustalarınca yapıldığı tahmin ediliyor.
“Mustafa Kemal Paşa Anıt Çeşmesi”, 1972 yılında bulunduğu yerden alınarak kent merkezinde Gaziantep-Diyarbakır-Mardin yolları kavşağında bugün “Şehit Nusret Bey Parkı” denilen yere taşındı. AFET İNAN, bu anıtın 1972'de “Vali Turgut Sayın tarafından yeni baştan tanzim edildiğini” yazıyor.
Böylece ilk Atatürk anıtı, Çanakkale Savaşı'ndan iki yıl kadar sonra, 1917'de, Osmanlı döneminde, Urfa'da dikildi. İlk “Mustafa Kemal Paşa Caddesi” de yine 1917'de Urfa'da açıldı.
İlk Mustafa Kemal anıtını diken Urfa mutasarrıfı Nusret Bey
1917'de Urfa'da Mustafa Kemal anıtının açılmasından bir yıl kadar sonra, 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi imzalandı. Osmanlı, I. Dünya Savaşı'ndan çekildi. Mondros sonrası işgaller başladı. İngilizler 1919'da Urfa'yı da işgal ettiler. Urfa işgal edildiğinde Nusret Bey, İngiliz işgal kuvvetleri komutanını karşılamadı, odasına gelince de koltuğunu ona vermedi. İşgalci komutan, bu durumun nedenini sorunca da Nusret Bey, “Haksız yere memleketi işgal eden bir kuvveti karşılamak bir Türk mutasarrıfına yakışmaz” cevabını verdi. İngilizler, Nusret Bey'i kendilerine karşı bir tehdit olarak görmeye başladılar.
“NUSRET BEY: Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey, Türk öğretmen, idareci. Ermeni Tehciri'inde vazife almasıyla ve bu tehcirde Ermenileri öldürdüğü ve mallarından kazanç sağladığı iddia edilerek idam edilmesiyle bilinir. 15 ay kürek cezasına çarpıtılırmış olduğu halde Divan-ı Harp-i Örfi yasadışı şekilde toplanıp cezası idam cezasına
Doğum tarihi: 1875-
Ölüm tarihi ve yeri: 5 Ağustos 1920, Beyazıt Meydanı, İstanbul”
Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey, Damat Ferit Hükümeti tarafından 6 Nisan 1919'da “Ermeni tehciri” nedeniyle görevinden alınarak İstanbul'a çağrıldı. İstanbul'da Divan-i Harbi Örfi ‘de yargılandı, suçsuz bulundu. Buna rağmen aylarca Bekirağa Zindanı'nda tutuldu. İzmir'in işgali sonrasında serbest bırakıldı. Ancak 6 Kasım 1919'da “Ermeni tehciri” nedeniyle tekrar tutuklanıp hapsedildi.
4.üncü Damat Ferit Hükümeti, 17 Nisan 1920'de Divan-ı Harbi Örfi başkanlığına (Nemrut) Mustafa Paşa'yı atadı. 26 Nisan 1920'de “I. Divan-ı Harbi Örfi Mahkemesi'nin Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında” bir genelde yayınlandı. Buna göre öncelikli olarak tehcir davalarının görüleceği, yargılamaların gizli yapılacağı ve sanıkların avukat bulunduramayacağı açıklandı. İşte bu (Nemrut) Mustafa Paşa Divanı, Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey'i, daha önce beraat ettiği davadan bir kere daha yargıladı. Yargılama gizli yapıldığı için duruşmalarda neler konuşulduğu belli değil. Ancak mahkeme, Nusret Bey'i idam etmek için her yolu denedi. Şahit bulabilmek için gazetelere ilan verildi. Olayla ilgisi olmayan yalancı Ermeni şahitler tutulup mahkemeye çıkarıldı. 12 yaşında çocuk, şahit diye dinlendi. Nusret Bey'in söz hakkı sınırlandırıldı. Yargılama, 24 Haziran 1920'de tamamlandı. Mahkeme heyeti, 4 Temmuz 1920'de, üçte iki çoğunlukla Nusret Bey'i 15 yıl kürek cezasına çarptırdı. Ancak mahkeme başkanı (Nemrut) Mustafa Paşa, Nusret Bey'in idam edilmesini istiyordu. Bu amaçla mahkeme üyelerinden biri değiştirildi, diğer üyeler de ikna edilerek ikinci bir kararla Nusret Bey'in idamına hükmedildi. Böylece bir hukuk skandalına imza atılarak bir sanık hakkında aynı suçtan iki ayrı karar verildi. Padişah Vahdettin, bu kararı 4 Ağustos 1920'de onayladı. Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey, Sevr Antlaşması'nın imzalanmasından beş gün önce, 5 Ağustos 1920'de İstanbul'da idam edildi.
Nusret Bey idam edildikten sonra, Divan-ı Harbi Örfi Başkanı (Nemrut) Mustafa Paşa ve mahkeme üyeleri, Nusret Bey hakkındaki hukuksuz uygulamaları nedeniyle yargılandılar ve suçlu bulundular. 15 Kasım 1920'de tutuklandılar. Böylece Nusret Bey'e verilen idam kararının haksız, hukuksuz olduğu tescillendi. Ancak Padişah Vahdettin, 6 Şubat 1921'de, haksız hukuksuz yere Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey'i idama götüren (Nemrut) Mustafa Paşa ve mahkeme üyelerini affetti. Adı geçen kişiler, sadece 85 gün tutuklu kalmıştı. (; Takvim-i Vekayi, 9 Şubat 1922; Hakimiyeti Milliye, 14 Şubat 1922)
Nusret Bey, idam edilmeden önce eşine yazdığı mektubunda şöyle diyordu: “Bana isnat edilen suçların hiçbiriyle ilgim yok… Beni mahvettiler. Aciz kalan ailem, biçare üç ufak çocuk ile seni de mahvettiler. Allah intikamımı alsın. Masum olduğum sonradan anlaşılacaktır. Fakat heyhat… Çocuklarım sana emanet, terbiyelerine itina et. Fakir ve açsınız. Allah yardımcınız olsun. Elveda!”
TBMM, 25 Aralık 1921'de Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey'i “milli şehit” ilan etti. Nusret Bey'in ailesine 1000 kuruş aylık bağlandı. Milli şehit Nusret Beyin adı, bugün Urfa'da bir köyde, bir ilkokulda, bir cadde ve sokakta yaşamaya devam ediyor.
Tarihçi Yazar Sinan Meydan diyor ki… “Diyeceğim o ki, Atatürk sonradan Kemalistlerce Çanakkale kahramanı ilan edildi” diyen cahillere 1917'de Urfa'da dikilen “Mustafa Kemal Paşa Anıtı”nı gösterin. Milli şehit, Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey'i de unutmayın!”
Adnan GÜLLÜ
Tarih Araştırmacısı
KAYNAKLAR:
1- A. Afet İnan, “Urfa'da 1917'de Yapılmış M. Kemal Paşa Anıt Çeşmesi ve 50. Yılında Kemal Atatürk Anıtı 1973”, Belleten, Cilt: XXXIX, Sayı: 153, Ocak 1975.
2- Bayram Akçura, Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 1995.
3- Cihat Kürkçüoğlu, “Türkiye'de Mustafa Kemal Adına Dikilmiş İlk Anıt”, 11 Nisan Gazetesi, 11.4.1981.
4- Feridun Ata, Süleymaniyeli Nemrut Mustafa Paşa, Bir İşbirlikçinin Portresi, İstanbul, 2009.
5- Müslüm C. Akalın, Urfa Mutasarrıfı Şehit Nusret Bey'in Nemrut Mustafa Paşa Divan-ı Harbindeki Savunması, Şanlıurfa, 1992.
6- Şerafettin Turan, Mustafa Kemal Atatürk, Ankara, 2008
7- Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, C.1, İstanbul, 2009.
8- İlk Mustafa Kemal anıtı (1917) Tarihçi Yazar Sinan Meydan
9-Osmanlı Tarihi, IX. Cilt, İkinci Meşrutiyet ve Birinci Dünya Savaşı (1908-1918), Ord. Prof. Enver Ziya Karal, 429-518 ss.