Vikipedi ahlak ile ilgili olarak şu açıklamaya yer veriyor: “Ahlak, Arapça "hulk"(huy) kelimesinin çoğulu olup huylar, seciyeler anlamına gelir.” Huy sözcüğünün yaygın bir kullanım alanı var. Huy bireylerin yaşam karşısındaki tavır ve davranışları toplamıdır. Bu tavır ve davranışlar beklenir olanlardır. Beklentiler istemli ilkelerle örtüşür. Yaşam karşısındaki belirleyicilik kaçınılmaz olarak hükümler oluşturur. Bu hükümler, olumlu davranış kalıpları sunar. Her varlık, karşıtıyla anlam bulur. “İyi” dediğimiz zaman, karşısında yer alan “kötü” nün olduğunu biliriz. Aynı şekilde; doğru-yanlış, haklı-haksız, gerekli-gereksiz, helal-haram gibi yargılar; kültürel, dünyevi, dini ve felsefi öznel yargılardır. 
Ahlak, olumlu yargılar bileşkesidir. Bu nedenle ahlaklı bir kişi dendiği zaman bazı önemli ve gerekli niteliklerin var olduğunu kabul ederiz. Doğru, dürüst, namuslu, hak bilir ve hukuk tanır; iyiden, güzelden, doğrudan ve haklı olandan yana olan bir insan algısı oluşur.
Yaşamdan yana olan ve yaşamlara katkılar sunmaktan yana olan; kendisine yapılmasını istemediği şeyleri başkalarına yapmayan kişiler, ahlaklı ve güvenilir olan kişilerdir. Güvenirliğin yanına, inandırıcılığı olanları da eklemek gerekir. Aslında bu anlatım, yüreği gibi solda olanları tanımlar.
Gerçeklerden yana olan birey, kaçınılmaz olarak bilimden yana olmak durumundadır. Buradan, her gerçeğin bilimsel olduğu sonucunu çıkarmamak gerek. Zaten gerçeklerin; iyi, güzel ve yararlı olmak gibi bir endişesi yoktur(!) Gerçek bir olgu, gerçeklik ise; istem ve beklentidir. Bilimsellikten yana olan kişiler, evrensel değerlerin bilincinde olurlar. Bu değerlerde buluşabilmek için; öncelikle aidiyet tapınmalarından kurtulmak, dahası yurtseverlik duygularını da evrensel boyutlara taşımak gerek.
Objektif ve sübjektif ahlak ayrımlarını Vikipedi ’den izleyelim: 
“A) Subjektif (Öznel) Ahlak: Ahlakın doğuştan edinildiği, kişinin yaratılışından kaynaklandığı öne sürülür. Bu nedenle kişinin kendisine yaptığı telkinlerle oluşur. Vicdan önemli ve belirleyici bir kavram olarak görülür. 
• Vicdan: İnsanın iyiyi veya kötüyü ayırt etmesini sağlayan, doğruyu veya yanlışı bulduran içsel güç ve yetenektir. Mecazen içsel bir mahkemedir. Özellikle hakimlerin (yargıçların) vicdani kanaatleriyle ve bağımsız olarak yani baskı altında kalmadan, kimseden tavsiye ve telkin almadan karar vermeleri gerekir. (…)
B) Objektif (Nesnel) Ahlak: Ahlakın sonradan edinildiği, aile, okul, çevre, din gibi kurumlar aracılığıyla toplum tarafından bireye aktarıldığı kabul edilir. Felsefedeki “Tabula Rasa” (Boş Levha) anlayışı savunulur. Bu anlayışa göre insan zihni boş bir levha (tablo) gibidir. Doğumda insan zihni boştur ve sonradan toplumsal etkileşimle doldurulur. Bu nedenle Objektif Ahlak bireyin diğer insanlara nasıl davranacağını belirler.”
Ahlaklı insan sadece öteki insanlara iyi davranan insan değil; aynı zamanda öteki varlıklarında hak ve hukukunu koruyandır. Doğanın ve doğadaki tüm varlıkların korunup kollanması bu kapsamdadır. Ahlaklı insan, özellikle kaynakları en iyi şekilde kullanan ve doğaya sahip çıkan kişi demektir.

Teknoloji eşliğinde ölüm kusan ordularınız var,
Kiralık katilleriniz ve paralı askerleriniz var!
İşbirlikçi satılmış yöneticileriniz ve uşaklarınız var.
Ölümlerle noktalanır çıkarlarınız, insanlık kan ağlar!