Toplumda kamuya açık düşünce, bilgi ve güncel haberler süzgecinde oluşur. Medya ve basın fikir öncüleridir.
Halkın tanıdığı şahıs, politikacı ve diğer düşünce öncülerin önderliği, karar vermede oldukça önem kazanıyor.
Okumayan, dinlemeden ziyade, ne söyleyeceğini düşünen bir insan karar veremez. Bu durumda evet, hayır veya siyah beyaz fikirlerin arkasına takılır kendilerine ait bir düşünce ve kararları yoktur.
Bu nedenle söylenene nesnel bakamaz, onun için kimin söylediği önemlidir. Bilhassa demokraside seçimden önce bu gruba kararsızlar, diyoruz.
Susarak, ses çıkarmadan kazanma umuda olan tarafta olurlar. Genelde böyle insanlar ailede, okulda ve çevrede övgü, ödül ve değer davranışı görmeyenlerdir.
Siyasi partilerin belli üyeleri daima partisine sadık kalır. Fakat çoğunluğu susan, kazanma umuduna göre helezon oluştururlar. Görülüp matematiksel sayı vermek mümkün değildir, ama seçimlerde rolü çok büyüktür.
Bu pazar seçim olsa hangi partiyi seçerdiniz, sorusuna verilen cevap ve oy sayısı devamlı değişir. Siyasilerin söylemlerine göre yön alır, öneri ve önlemlerini şeffaf olarak görme oldukça zordur.
Karasızlar grubunu Federal Almanya hükümetin verdiği 65 milyar € ile vatandaşın ekonomik yükünü azaltması memnun eder. Silahlanmaya yıllarca karşı olan, ekonomide dünyada ikinci büyük ülke birdenbire silahlanmaya 100 milyar € nasıl hazır edebildi, diye sorgulayamaz.
Rusya Ukrayna savaşı dengeleri sarstı. Öncü düşünürler, Ukrayna’dan gelen sığınmacılara tüm gücüyle yardım etmeyi, Avrupa vatandaşı için elzem görüyorlar. Ukrayna’da barış isterken, küredeki diğer savaş ve doğa felâketlerini göremez.
Kamuda geçerli olan düşüncenin arkasına kapılıp giderler. Çoğunluğa uymayan bir siyasetçi tekrar seçilmemekten korkar.
Sosyal medyada beğenilmemek, yalnız kalma korkusu vardır. Daha fazla beğeni toplamak için tanınmış bir şahsın, liderin resmini kullanıyorlar, örneğin Mustafa Kemal Atatürk’ün. Bu kimseler aslında değerlere zarar veriyorlar, çünkü kendilerine güveni yok. Beğenilme açlığını doyurmak zordur.
Bu nedenle sosyal medyayı dengeli kullanmak, haber ve bilgileri süzgeçten geçirmek şarttır. Argüman bulamayınca şahsa dönüp, bölücüsün gibi negatif susturma yöntemleri kullanıyorlar, en çok kullandıkları kelime “biz” oluyor.
Biz kelimesinin arkasına saklanmayı güç sayıyorlar. Çünkü yalnız kalmaktan korkuyorlar. Biz Türkler, diye başlayan yazı ve fıkraları okumuyorum.
Toplum bilimci Elisabeth Noelle-Neumann bu konuda açık düşünce, kamuya mal edilmiş fikir oluşturma açıklayan kitabı 1973 yılında yayınlandı. Bugün tekrar güncelleşti. Japonya, Avrupa ve Amerika’da çok okunan kitaplar listesinde.
Toplumda oluşmuş düşüncede susan, ama tanınmış güçlü kişilerin arkasından giden grubun azımsanmayacak etkisini misallerle açıklıyor.
Zamanımızın pandemisi halka sadece iki seçenek sunmak. Ya benden yanasın veya karşıtsın. Siyah ve beyaz arasındaki güzel renkler yok sayılıyor.
Toplumda düşünce oluşturma konusunda antik Yunan zamanında, birçok filozoflar kafa yormuşlardır.
1744 yılında Jean-Jacques Rousseau herkese açık olan toplum düşüncesi güncel ortama ve böylece tartışmaya açmıştır.
Kendisine ait düşüncesi olmayan, güçlü tarafa değişken olanlar grubun azınlık küçük bir grup olmadığı görülüyor. Bir toplumun, ülkenin ilerlemesinde etkin zararları oluyor. Gündem önemsiz konularla meşgul ediliyor. Siyasal bilimciler, yerkürede yaşanan olumsuzların sorumlusu olarak bu grubu gösteriyor. Zira kararsızlar ülkelerin hükümetlerini dolaylı olarak seçmiş oluyor.
Sen bölücü, komünist, dinsiz veya vatan hainisin diyor ve psikolojik şiddet uygulayarak susturmaya çalışanların başka düşüncelere sabrı yoktur.
Ahlâk ve namus bekçiliğini üstlenen bazı kesimler, insanlara sevmeyi, gülmeyi, eğlenmeyi, hür düşünmeyi ve rahat davranmayı çok görürler. Orta çağda güzel, alımlı ve becerikli kadınları cadı diyerek yaktıkları gibi, topluma zarar verip, tarihin kara sayfalarına yazılır. Tarihte yapılan hatalar, ders alınmazsa tekrar edilir.
Düşüncenin olgunlaşması için zamana ihtiyacı vardır. Fikirlerin tartışması sonunda en iyisi bulunur. Bu neticeye göre ülkeyi idare edenler kanun, yasa ve kuralları hukuk sistemi içinde uygulamak zorundadırlar.
Katı ideoloji de düşüncenin olgunlaşmasına engel olabilir. Çünkü ideoloji, gerçekleşmesi olanağı bulunmayan bir ülkü peşinde koşan hayâldir. Kanun, yasa ve kural uygulama esnasında hatalı olduğu, baskı ve yasak olursa anlaşılmaz.
Boşanma davalarında bir taraf suçlu gösterilmek zorundaydı. Geçimsizlik iki kişi arasında geçiyor. O halde suç yoktur, çocukların geleceğinden anne baba, her ikisi de eşit bir şekilde sorumludur.
Altmış yıllarında misafir gelince sigara ikram edilirdi. Bugünkü duruma gelene kadar zamana ihtiyaç vardı. Ekonomide kazanamama korkusu hâlâ zıt durumlar yaratıyor. Paketin üstünde sigara öldürür yazıyor, ama hâlâ sigara satışına devam ediliyor.
Büyükler çocukların gözü önünde trafikte, kırmızı lâmba yanarken geçerse çocuklara kötü örnek olurlar.
Düşünce, bireylerden toplum oluştururken insan vücudundaki cilt, deri gibi görevini üstlenir. Bir arada tutar, birliği sağlar.
Bir evin temeli, ilk katı sağlam olmazsa, hafif bir depremde bina yıkılır.
Düşünce özgürlüğü de toplumu krizlerde dağılmasını ülkenin iç huzurunu korur. Devlet kanun çıkarırken halkın bu yükü taşıması gerektiğinin bilincinde olması şarttır.
Bu nedenle demokrasi her ülkenin, toplumun psikolojik, sosyolojik durumuna göre gelişir, sağlamlaşır.
Rousseau, doğaya geri dönüş uyarısını yapar, hiçbir kral, hükümdar doğanın üstünde değildir, der. Gücünü kötüye kullanan idareci yalnız ülkesine, halkına zarar vermez, kendisinin de sonunu hazırlar.
Düşüncede hür kalın!
Kaynak ve tavsiye kitap:
Elisabeth Noelle-Neumann, Öffentliche Meinung, die Entdeckung der Schweigespirale, Ullstein Verlag, Berlin 1989
ISBN: 3-550-06427-6