İnsanlığın var olandan daha ileriye doğru gitmesi bunun içinde araştırıp soruşturması ondan sonrada herkesi bir noktada buluşturacak tartışmaların yapılması hemen herkesin ortak talebi.
Ancak son dönemlerde tartışma kültürünün nerede ise tamamen ortadan kalkması sonucu maalesef hiç kimsenin karşısındakini duyacak, anlayacak durumu yok zira hem kalpler hem kulaklar kapalı.
Üç kişinin dört kişinin bir arada bulunduğu ve sohbetin başladığı andan çok kısa bir zaman sonra herkesin avazı çıktığı kadar bağırdığını görmeyen yaşamayan nerede ise yok gibidir.
İnsanımız ortak bir noktada buluşma alışkanlığını maalesef uzun yıllar önce kaybetti.
Halbuki bizi doğruya götürecek, yanlışlardan arındıracak çizgiyi ancak tartışarak bulabileceğimizi çok net bir şekilde biliyoruz.
İşin garip tarafı karşı tarafın ne söylediğini ne anlatmak istediğini de artık anlamaya çalışan hiçbir Allah kulu kalmamış durumda.
Var olan tartışmalara katılmak en azından haklılığımızı savunurken “-Benimde yanlış yada eksik bildiğim gerçekler varmış” diyebilmek adına var olan kaynakları hiç kimsenin gözü görmüyor.
Hal böyle olunca muhatabımızı bir anda ya başımızın üzerinde taşımakta yada ayaklarımızın altında çiğnemekte hiçbir sakınca görmüyoruz.
-Biraz anlasak,
-Karşımızdakini dinlesek
-Bizimde bilgi eksikliğimiz var diyebilsek.
Var olan sıkıntının yarısından çoğunu zaten çözüme kavuşturmuş olacağız.
Toplumun her kesimini kasıp kavuran bu anlaşmazlık durumu yazımızın başında da belirttiğimiz gibi son derece basit bir tartışmayı bile dakikalar içerisinde sonu derin acılar ile biten büyük kavgalara kadar götürebiliyor.
Karşımızdakini ayaklarımızın altına alınacak noktaya getirinceye kadar denenmesi gereken daha yüzlerce yol olduğunu ancak bunların bir tanesini bile denemediğimizi kendimizde biliyoruz.
Birbirimizi sevmekten saymaktan başka bir çaremizin kalmadığı şu günlerde her geçen gün daha da derinleşen bir ayrışmaya gittiğimizi hemen herkes görüyor.
“Benim yanlışım denin doğrundan daha iyidir” anlayışı tüm vücudumuzu kaplamış bir habis ur gibi her geçen gün bizi biraz daha yok ediyor.
“Ya başımızın üstü, ya ayaklarımızın altı” noktasına gelinceye kadar daha yüzlerce çözüm yolu olmasına rağmen kestirip atmayı artık bir hayat biçimi haline getirdiğimizden olsa gerek her geçen gün biraz daha fazla yalnızlaşıyoruz.
Çözüm sadece birbirimizi anlamaktan geçiyor.
Daha fazla geç kalmadan.