Didim’de Yağmur Değil, Siyaset Sele Kapıldı
Didim’in kışı artık meteorolojiden değil, siyaset ajanslarından takip ediliyor. Çünkü bu kentte yağmurun yağması demek, su baskınlarının yanı sıra bahanelerin, yetki tartışmalarının, sorumluluk kaçakçılığının da sel gibi akması demek.
Sokaklar göl, evler akvaryum, arabalar gondola gibi suyun içinde, vatandaş ise dizlerine kadar suya batmış halde çizmeleriyle mücadele veriyor. Fakat bu kez çizmeler sadece suyu değil, siyasi lafları da eşeliyor.
Didim’de yağmurdan sonra en çok duyulan ses artık gök gürültüsü değil:
“Yetkim yok!”
O zaman o koltukta dekor diye mi oturuyon?
Didim Belediye Başkanı Hatice Totik Gençay ve İlçe Başkanı Dilaver Demir’in Aydın Büyükşehir Belediyesi’ni hedef alan açıklamaları vatandaşın sabrını taşırdı, bardaktan boşanırcasına yağan sorular su gibi sosyal medyaya aktı.
Vatandaşın sosyal medyada yorumları.
“Yetkiniz yokmuş.” Peki düne kadar vardı da bir şey mi yaptınız? Komedinin de bir dozu olur.”
“Öküz öldü, ortaklık bitti! Dün kardeş kardeş poz veriyordunuz, bugün mü aklınıza geldi ‘yetki yok’ demek?”
“Yıllardır altyapı sorunu var, siz makam koltuğuna oturduğunuz günden bu güne kadar ne yaptınız?
Halk Konuşuyor, Ama Dinleyen Kim?
Vatandaş artık öyle bir noktaya gelmiş ki, yorumlar kan basıncı değil tansiyon patlamasını ölçüyor:
“Çizmeli Efe göreve! “
Her yağmurda aynı pozlar, hizmet yok, reklam çok?
Bir belediye yetkilisi suyun içinde poz veriyor, diğerinin pantolon paçaları sıvalı...
Vatandaş da soruyor: “Bu pozlar yıllardır çekiliyor, peki o pozun çekildiği sokak neden hâlâ göl?”
“Alt Yapı mı? Onu da Yağmurda Arıyoruz.”
“Büyükşehir 2 ay önce mi değişti? 40 yıldır CHP yönetiyor. Bu altyapıyı kim yapacaktı? Masal anlatmayın.”
“Ünal Boztürk’ten sonra Didim’de hep CHP kazandı. Hizmet yok, boy boy bilbordlarda reklam çok.
“Sokaklar Bizim Değil, Büyükşehirin” Siyasette topu taca atmak bir sanat. Ama Didim’de artık bir performans sanatına dönüştü.
“Nasıl yetkiniz yok? Sokak sizin, cadde onların diyorsunuz. Sokak ne, cadde ne? Bu oyunu bırakın.” hizmet yapın.
Didim’de Yağmur suyu yükselince, halkın birikmiş öfkesini de yükselliyor...
“Sinek sorunu var, su sorunu var, sahiller çöplük gibi, bisiklet yolu yaptık dediniz yapmadınız. Ama reklam? Oh maşallah, billboardlar şenlik var.”
Halkın Sabrı Bitti, Siyasetin Bahanesi Selinde Boğuldu**
Didim’de yağmurdan daha yoğun bir şey var : Hizmet yokluğunun üzerini örten bahaneler.
Yıllardır aynı manzara, aynı açıklama, aynı “yetki yok” hikâyesi…
“Yağmur yeni değil, Didim yeni değil, sorun yeni değil…” gibi devam ediyor eleştiriler.
Evet, vatandaşın yazdıkları bu şekilde devam ediyor.
Hatice Totik Gençay seçim zamanı ne diyordu?
“Biz bir aileyiz, Didim’i birlikte yöneteceğiz.”
Aile dediğin şey demek ki seçimden seçime hatırlanan bir kavrammış. Sandık kapanınca aile dağılmış, sorumluluk ortada kalmış durum da!
Yerel seçimde, Damat/Kaynana “Biz bir aileyiz” dediler, siz de saf saf inandınız.
Ama daha komiği ne biliyor musunuz?
Şimdi çıkıp veryansın edenlerin bir kısmı, “birlikte yöneteceğiz” sözüne inanıp koşa koşa gidip oy verdiler.
Aslında “Biz bir aileyiz” derken kastettikleri siz değildiniz, kendileriydi. Siz de saf saf bu kelime oyununa kanıp, o gün kendinizi o aileden sanıp “aile fotoğrafı”nda sırıtıyordunuz.
Eee şimdi ne oldu? Hani o büyük aile?
Kastettikleri o aile bile bugün ikiye bölündü.
Sizler hâlâ neye inanıyorsunuz, kime kızıyorsunuz gerçekten anlamıyorum.
Ortada aile falan yokmuş, ama siz hâlâ “akrabalık bağı” arıyorsunuz…
Sandıkta “TAMAM” dediniz, şimdi sokakta “AMAN” diyorsunuz.
Kusura bakmayın ama madem bu iş aile içi karardı, sizlerde kendinizi bu aileden sayıyordunuz, o zaman bugün şikayet etme hakkınız yok!
Dışarından biri, Didim’in bu hali görüp “Niye böyle oldu?” diye sorarsa.
“Valla nasıl olduysa hep beraber yaptık.” diye bilirsiniz?