Kavramlar yaşamın sürdürülmesinde başvurulan kısa yollardır. Kavramlar yaşam deneyiminden süzülen ve mevcut koşullarda gerçek olarak kabul edilendir. Değişim, gerçeğe giden yoldaki durağı daha ileriye taşıyabilir. Değişime uyum sağlayan kavramlar güncellenmiş olur. Bu arada tanımın ne olduğuna bakalım. Tanım, objenin tüm niteliklerini en net olarak gösteren fotoğraftır. Değişimin değişmezliği kuralı, tanımlarında güncellenmesi gerektiğini bize hatırlatır. Tanım ve kavramlar, bilimselliğin olmazsa olmazlarındandır. Onları test eden gözlem ve deneylere de gerek duyulur.
Bu açıklamalar “vekil” kavramını irdelemek içindi. Vekil: Kişi, kurum ve kuruluşları temsile yetkili olan kişidir. Vekillerin ehliyetli, güvenilir ve ahlaklı olmaları beklenir. Ehliyet, temsile yetkili olmanın olmazsa olmazıdır. Güvenirlik tanık olunan olaylardan sonra kazanılan bir niteliktir. Ahlaklı olmak ise, insan olmanın asgari gereğidir. Temsil, özel hukuk kuralları çerçevesinde yetkili kılma ve yetki sorumluluğunu üstlenme ilişkisidir. Yeri, zamanı, konusu ve süresi belirlenen bir yükümlülük ilişkisi. Genellikle temsile yetkili kişiler ya seçimle ya da atama ile belirlenir.
Şimdi konumuza geçebiliriz. Konumuz, siyasi temsile yetkili kılınan vekillerdir. Bu yöntem, doğrudan demokraside yok. Vekillik olgusu, yarı doğrudan demokrasi veya temsili demokrasilerde var. Temsili demokraside, yerel yönetimler için yüz yüze olmak söz konusu olabilir. Büyükşehir uygulaması yakınlıklar arasına mesafeyi koydu(!) İlişkide mesafe doğrudanlığı aksatır veya kırar. Bunun yaşanmış bir tipik örneği var, Ordu ili. İl merkezinin her defasında seçtiği başkanı, merkezle birleştirilen kırsal seçmeni yadsıdı(!)
Temsil, sorun algılama ve çözüm talep etme temellidir. Kendisine oy veren (yetki veren) bireylerin sorunlarını, çözüm mevkilerine iletmek. Ulusa ilişkin sorunların tek çözüm merkezi meclistir. Vekil meclise ilettiği sorunların çözülüp çözülmediğini takip etmekle de yükümlüdür.
Vekiller, kendilerine verilen görevleri yapabilmeleri için birtakım olanaklarla donatılmalıdır. Ülke yararı temelinde, çözüm kolaylaştırıcı olanaklarla donatılmalıdır vekil. Bu olanakların yüklediği maliyetler, ülke yararına yapılan şeylerin getirileri ile karşılaştırılmalıdır. Sonuçta sağlanan yararlılık yeterli görülürse yola devam edilmelidir. Basından anımsadığım bir büyük elçi öyküsü var. Adam atandığı ülkenin dilini bilmediği için, kadrolu çevirmen alınıyor. Aynı kişinin eşi, elçiliğe din görevlisi olarak atanıyor. Üstü üstüne konduğunda azımsanmayacak bir maliyet ortaya çıkıyor. Bu kişinin ülkeye katkısını hep merak etmişimdir.
Vekillik bir fiili durumdur ve belirlenmiş süreleri kapsar. Bu süreye dönem deniyor. Şu anda 28. dönemdeyiz. Vekilin görev süresi bittiğinde, kendisine tanınan ayrıcalıklar da biter. Onlara ayrıcalıklı bir emeklilik hakkı ve ömür boyu sağlık olanaklarından aile boyu yararlanmaları hakkı pek adil gözükmemektedir. Otuz yıl çalışana 7500 lira emeklilik maaşı verilirken; emekli millet vekiline 69000 lira verilmesi hakkaniyetli gözükmemektedir(!) Vekillerle ilgili haklar kanunlarla düzenlenmiş olmasına karşın; yasallıkla ve hukukun üstünlüğü kavramı ile bağdaşmayan bir ayrıcalık söz konusudur. Bu durum, anayasal haklara ve yasalar önünde eşitlik ilkesine aykırıdır. Emeklilikte dikkate alınacak olan şey, mecliste geçen sürenin, toplam hizmet süresine eklenmesi olmalıdır. Ömür boyu sağlık hizmetlerin ayrıcalıklı olarak yararlanma hakkı da eşitlik ilkesiyle bağdaşmamaktadır.
Vekillerle ilgili hak ve görevler yeniden düzenlenmelidir. Bu konuya ilişkin istemleri şöyle sıralayabiliriz:
1-Seçim sistemi gerçek bir temsile olanak tanımamaktadır. Sonuçları itibariyle seçim yerini atamaya bırakmaktadır. Atayanın taktiri liyakate değil, sadakate öncelik tanımaktadır. Atayanın yakınında olan sadık kişiler, halkın sırtından vekil olarak ödüllendirilebilmektedir(!)
2- Vekillerin yapmaları gerekenlerle birlikte neleri yapamayacakları net ve açık olarak belirlenmelidir. İş takipçiliği ve aracılığı ile ticaretle de uğraşmamalıdır!
3-Vekil, beklentileri gerçekleştirmediği veya buna aykırı işler yaptığı saptandığında, vekalet verenlerin belirlenecek bir oranının talebiyle görevden el çektirilmelidir. Bu gibi durumlarda vekilin görev süresini tamamlamasını beklemek, hukuksuzluğa göz yummak anlamına gelir!
4-Vekil adayları ön seçimle, partili üyeler tarafından belirlenmeli. Ayrıca vekiller için dönem sınırı konmalıdır.
5-Vekil maaşları, üst düzey memur maaşını geçmemeli. Maaş artışı yapıldığında, sonraki dönemde yürürlüğe girmeli.
6-Seçim Yasası ile, Siyasi Partiler Yasasıda yeniden düzenlenmeli. YSK kararları, AYM tarafından denetlenmelidir.
Fırsat eşitliği ilkesi yaşamın her alanında gözetilmesi gereken temel haklardandır. Bu ilke, hukukun üstünlüğü temelinde yaşama geçirilmelidir. Seçime katılan aday her kim olursa olsun, seçime belirli bir süre kala, mutlaka görevinden ayrılmalıdır. Seçimler olabildiğince eşit koşullarda ve eşitler arasında yapılmalıdır! Devlet olanaklarıyla yani son belirlemede vatandaşların katkılarıyla oluşan gücü, rakip saydığı kişilere karşı kullanmak hiçbir koşulda adil değildir. Gücünü artıran liderin etki alanı da genişler. Buradan çıkışla, kendisine bağlı olduğunu bildiği yakın çevresinde olan ve fakat ehliyeti olmayan kişileri meclise vekil olarak taşımak hiçbir koşulda onaylanır olamaz!