Geçtiğimiz cumartesi günü sabahın erken saatlerinde daha önceden programlanmış bir seyahat ile ilgili Diyarbakır ve Mardin’e ulaşmak için uçağa bindik ve mecburen cep telefonlarımızı kapatmak zorunda kaldık.
Sabah 09.30 gibi Diyarbakır hava alanına inip telefonlarımızı açtığımızda sabah erken saatlerden itibaren İsrail ile Filistin arasında başlayan ve bu zamana kasar olan çatışmalara hiç ama hiç benzemeyen bir savaşın başladığı ile ilgili haberleri birbiri ardına almaya başladık.
Cumartesi günü pazar günü ve devam eden pazartesi günü İsrail’in bu saldırıdan şu ana kadar hiç olmadığı kadar büyük bir yara aldığı ancak ilerleyen günlerde aldığı yaranın daha fazlasını karşı tarafa verdireceği bölgeyi bilen hemen herkes tarafından seslendirilmeye başlandı.
Sınırlarında bir kelebek uçsa var olan güvenlik iletişimi dolayısı ile anında haberdar olan İsrail’in cumartesi sabahı itibarı ile kendisine karşı yapılan bu saldırıdan nasıl haberi olmadığı ile ilgili bölgeyi biraz bilen kim varsa tamamı “ İsrail kendi 11 eylülünü yarattı” ifadesini kullanmaya başladı.
Bir türlü savaşın kavganın tartışmanın sonlanmadığı bu coğrafyada bundan sonrada savaşın ve gözyaşının durmayacağı artık çok net bir şekilde görülmeye başlanmış durumda.
İşin kötü tarafı bir türlü durmayan bu mücadelenin hemen bizim yakınlarımızda cereyan etmesi, İki ülke arasındaki mesafenin 881 kilometre olması bizin nasıl bir sorun ile karşı karşıya olduğumuzu daha net bir şekilde gösteriyor.
ABD destekli olarak bölgeyi kana bulayan İsrail’in durdurulması adına başta Ortadoğu ülkeleri olmak üzere konu ile ilgili ilgisiz ülkelerin fazla bir çaba göstermemesi konu ile ilgili birinci derecedeki ülkelerin de olup bitenleri sürekli bir “kınama” ile geçiştirmeleri İsrail ve İsrail tarafı devletlerinde iştahını kabartıyor.
Normal şartlarda Filistin’i destekleyen ve Filistin vatandaşlarının daha rahat daha güvenli bir yaşam sürmesini isteyen Arap devletlerinin meseleye kınama yapmaktan çok İsrail’i yaptıklarından vazgeçirecek bir noktada bulunmaları gerekiyor.
Ancak İsrail’e karşı durması gereken Ortadoğu’daki Arap devletlerinin tamamının başta ABD ve İngiltere olmak üzere diğer Emperyalist ülkelerine mahkum bir siyaset izlemeleri yaptırımları sadece ve sadece “Kınama” noktasında bırakıyor.
Kendilerini Filistin tarafında gören yada öyle hisseden Arap ülkelerinin iktidarını paylaşanlar bu iktidarlarını yukarıda belirttiğimiz ülkelere teslim ettiklerinden olsa gerek bu “meseleye kenardan dolaşma” durumunu sürdürmek zorunda kalıyorlar.
Biz bu yazıya başladığımızda konu ile ilgili olarak söz söyleme noktasında olan kim varsa Filistin’in mevcut durumunu nasıl koruyacağından çok İsrail’in Filistin’e hangi büyüklükte intikam saldırısı yapacağı ile çeşitli senaryolar üretiyorlardı.
En sıkı Filistin savunucusunun bile İsrail’e karşı bilinç altında olan hayranlığı sona ermeden biz Ortadoğu’daki bu olumsuzluğun asla sona ermeyeceğini biliyoruz.
Bize inanmayan İsrail’in kuruluş tarihi olan 1948 yılından içerisinde bulunduğumuz güne kadar yaptıklarını ve o coğrafyada bulunanların takındıkları tavıra baksınlar.
Ne dediğimizi daha kolay anlayacaklardır.