Öncelikle siyaseti bir istismar mekanizması olmaktan kurtarmalıyız.

Yalan dolanın adı “algı operasyonu” şeklinde süslenmemeli!

Öncelikle… Siyasi partilerin üst katlarındaki “değişim” organizasyonları kaset operasyonlarından kurtarılmalı.

Sahte kasetlerle sandığa tecavüz edilememeli…

Sonra?..

Sonra bütün bunlar olmamış gibi hayat ağır aksak devam edememeli…

Bütün bu “meli ve malı”lar gerçek mi?

-      Gerçek.

Çirkin mi?

-      Çok çirkin!

Ama geçerli…

Ve bütün bu çirkinliklerin kenarında siyaset yapan zatı muhteremler makbul kişiler mi?

-      Evet, muteber kişiler.

Bu ekran değişmeli mi?

-      Evet, hemen ve şimdi… Çünkü aydınlığa giden yolda başka bir çözüm gözükmüyor.

O zaman önümüze “değişim” kavramı çıkıyor.

Peki ama, kim, ne için ve ne zaman değişmeli?

Ülkemizin öncelikli temel sorusu budur.

Siyasetin gündemine belirli bir ihtiyaç nedeniyle tırmanan bu kavramın istismarına da imkan verilmemelidir.

Şu anda sadece göbeğini kaşımakla vakit geçiren, ama değişim kavramının kanatlarına tutunarak koltuk sevdalarını tatmin etmek için fırsat kollayan “birilerine”, o birilerine imkan tanınmamalıdır.

İşte bu nokta oldukça önemlidir.

Değişim ihtiyacı, beceremeyenin yerine becerenlerin geçmesi ve böylece ülkenin selamete doğru yürümesi imkanının fırsatı olmalıdır.

Koltuk sevdalılarının fırsat düşkünlüğüne heba ve feda edilmemelidir.

Özet olarak:

Başarısız olan lider koltuğundan kalkmalı ya da kaldırılmalıdır.

Yerine başarısını defalarca kanıtlamış birisi varsa, o koltuğa o oturmalıdır.

ÖRNEĞİN CHP…

Örneğin, şimdiye kadar hiçbir seçim sürecinde başarıyı yakalayamamış olan lider, tasını tarağını toplayıp koltuğunu terk etmelidir.

Yerine, İstanbul gibi çok büyük bir metropolü AKP’den söke söke almış olan bir lider geçmelidir.

Bu kadar basittir bu mesele…

Siyaset başarısız olanların, başarısızlıklarını [o ya da bu şekilde] sürdürebildikleri bir mücadele biçimi değildir.

Beceremeyen gider; becerebilen gelir.

Eğer bu basit kural ülkemizin pratiğine egemen olmaz; ya da bu süre gecikirse… Özgürlük isteyen, adalet talep eden, aydınlık bir ülke özleminde olan insanlarımızın içine sürüklendiği umutsuzluk ve moral bozukluğu asla düzelmez. Önümüzdeki yaşamsal önemi olan yerel seçimler asla kazanılamaz.

CHP’nin sayın genel başkanının cumhurbaşkanlığı seçiminde gösterdiği ben-merkezci duruş, yerel seçimlerde de tekrarlanırsa insanlarımızın içine yuvarlandığı moral bozukluğu daha derinleşecek; ülkemiz ise, geri dönüşü gittikçe zorlaşan bir uçuruma doğru sürüklenmeye devam edecektir.

Bu somut gerçeği görmemek için genel merkezin üst-kat siyasetçilerinin ülkenin, erdemin, yurtseverliğin ve aydınlık düşüncenin neresinde durduklarını sorgulamamız gerekecektir.

www.soruyusormak.com