Türkiye’nin bir kısım “elit” [ve] mesela seküler vatandaşları sokak hayvanlarının alenen katledilmesi ile ilgili kanun tasarısı üzerine yoğunlaştı.
Siyasal ve sosyal ve hatta entelektüel gündem bu konunun içinde sarmal oldu, içeriğine kilitlendi, “tilt” oldu…
Tasarıya karşı mıyız?
Tabii ki karşıyız.
Ama işin bir de bizce önemli “ama”sı var…
Bu satırları karalayan kişi olarak bendeniz taaa beş yaşından beri köpekle haşır neşir olan, besleyen, bakan, seven bir köpek sahibiyim.
Ama… İşin “ama”sını bir köşeye koyup üstünü örtemiyorum.
Tasarının komisyon toplantılarında aktif, hareketli bir aktivist [nedense eylemci denemiyor artık] topluluğu var.
Ellerinden geldiği kadar bağırıp çağırıyorlar; başlangıçta komisyon salonunu ve sonra da meclis koridorlarını çınlatıyorlar:
- Direne direne kazanacağız!
İşte zurnanın zırt dediği “ama” da bu noktadadır…
Ve işte bu noktada acı acı [ve kara kara] düşünmemek elde değil:
Sarayın danışmanı Anayasa Mahkemesi’ne atandı, entel kardeşler…
Emekli maaşına zam na-nay…
Asgari ücret yerlerde sürünüyor.
İnsanlar aç! Hapishanelerimiz fikir-suçlularıyla dolu.
Yargı, gerçekte sorgulanması ve hatta yargılanması gereken bir düzeyde “dönülmez akşamın ufuklarına” doğru sürükleniyor.
Türlü çeşitli torbaların içine sığdırılan kurallar-maddeler-hükümler yasa haline evriliyor, resmî gazetelerde resmen yayınlanıyor.
O-bu-şu hiç çekinmeden yargıya talimat verebiliyor…
Kişi-ad-soyadı belirleyerek apaçık, öfke yüklü haykıran bir sesle TBMM çatısı altında jurnal listeleri okuyabiliyor.
Ve daha nice nice oldu-bittiler benzer meclis komisyonlarına zır diye geliyor; zart diye geçiyor.
Ve bizler, sizler, tüm yumuşak yürekli, nazik, naif vatan evlatları ve köpekleri çok çok seven seçkin birey-evlatları yeri göğü inletiyoruz.
İşte biz de bu ortamın tam da göbeğinden sizlere seslenerek sözünü ettiğimiz “ama”yı dikkatlerinize arz ediyor; saygı, sevgilerimizi iletiyor; sağduyunuzdan [daha] aktivist [yani eylemler] bekliyor ve umuyoruz.
Evet, bizler hepimiz bu umudun dünyasında soluk alıyoruz.