Ülkemizden ve Didim üzerinden Avrupa Birliği ülkelerine gitmeye çalışan mülteciler Yunan güvenlik güçleri tarafından geri itiliyorlar. Ancak yine de karşıya geçmeyi başaranlara ne oluyor? 
    Gitmeyi başaranlar Yunanistan’ın Midilli Adası’nda 2013 yılında kurulan Moria Mülteci Kampına götürülüyorlar. Burası Avrupa’nın en büyük mülteci kampı durumunda.  Eylül 2020'de yakılmış,
yeniden toparlanmış.  İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından açık hava hapishanesi olarak tanımlanmış
    Ağustos 2018'de, BBC’nin yayınına göre Moria Kampı, Sınır Tanımayan Doktorlar tarafından “Dünyadaki en kötü mülteci kampı" olarak adlandırılmış. Doktorlar; "Burada her gün tanık olduğumuz acıların seviyesini daha önce hiç görmedik" diye durumu basına açıklamışlar.  Kamp yaklaşık 3.000 kişiyi barındıracak şekilde inşa edilmiş iken 2020 yazında kampta 20 bin  kişi barınmış bunların 6.000 ila 7.000'i 18 yaşın altındaki çocuklarmış. 
    Aşırı kalabalık nedeniyle, derme çatma kamp  paletlerden ve muşambalardan yapılmış. "Moria ormanı" olarak bilinen yakındaki bir zeytinliğe doğru genişlemiş. Göçmenler, yakacak odun olarak kullanmak için bazıları asırlık olan tahmini 5,000 zeytin ağacını kesmişler. Yakındaki Moria köyünün sakinleri başta zorla girme ve evlerin yağmalanması olmak üzere  şikayetlerde bulunmuşlar.
    8 Eylül 2020'de çıkan yangın, 12.000'den fazla sığınmacının bulunduğu kampa ağır hasar vermiş. Mültecilerin çoğu sokakta evsiz kaldığından tahliyelerini talep eden protestolar sırasında Yunan polisi mültecilere kötü muamelede bulunuyor.
    Yunan hükümeti, kamptaki göçmenler arasında COVID-19 salgını nedeniyle kampın karantinaya alındığını, yangınların bunu protesto eden göçmenler tarafından kasıtlı olarak başlatıldığını iddia ediyor. Eylül 2020'de, dört Afgan erkek, yangını başlattıkları iddiasıyla resmen kundaklama ile suçlanıyor.
    2015 baharından itibaren Türkiye üzerinden Yunan Adalarına botlarla geçiş, çoğu Suriyeli olan ve Batı Avrupa'ya gitmek isteyen mülteciler için bir geçiş noktası olarak ün kazanmıştır. Denizleri tehlikeli derecede kalabalık lastik botlarla geçen binlerce insan buralara gelmiş ve hala gelmekte... gömlek ve mavi şort giymiş, denizin karaya bıraktığı, yeni yürümeye başlayan ölü bir çocuk da bu hikayenin bir parçası.


    Midilli'ye ulaşan mülteciler Yunanistan anakarasına doğru devam edip daha sonra kuzeye, Makedonya'ya doğru ilerleyip onları Almanya'ya veya ötesindeki noktalara götüren bir kara yolunu izliyorlarmış.  Daha sonra Avrupa bu bitmeyen akından bıkınca bir dizi AB ülkesi, Yunanistan'a akışı durdurması ve Midilli'yi ve onun gibi diğer adaları dev kamplara dönüştürmesi için baskı yapınca Moria Kampı aceleyle genişletiliyor.  
    Yale Mezunlar Derneği üyesi ve kampta gönüllü olan Jake Halpern’in anlatımı şu şekilde; 
    “2017 Sonbahar’ında Moria'daki kampın yaklaşık altı bin sakini vardı ve bu da optimal kapasitesinin üç katıydı. Kamp, kelimenin tam anlamıyla, taşıyordu. Bitişikteki ormanda, mülteciler ve göçmenler sayısız barakadan ve derme çatma çadırlardan oluşan bir "orman kampı" yaratmışlardı. Moria'ya vardığımızda önce orman kampına gittik. Altyapı yolunda, yetkililerin zaman zaman yiyecek artıklarını bıraktığı sineklerle dolu metal bir masa dışında pek bir şey yoktu. Yemek dağıtıldığında insanlar kavga ediyorıardı. Ayrıca lağım kokusu yaygındı.” 
    Jake Halpern’e; kampta kalan  27 yaşındaki Fas’lı Zakaria, bir süre matematik öğretmeni olarak çalıştığını anlatır. Anlatımına göre Fas’ta Zakaria bir süre sonra işşiz ve çok fakir kalır. Zakaria, Fas'ta etnik azınlık olan Berberi olarak ilave zorluklarla da karşı karşıya kaldığından Fas’tan ayrılır. 
    Zakaria, 2015 yılında İsrail'e gider, göçmen bir işçi olabileceğini düşünerek oradan Türkiye'ye gelir. Türkiyede de iş bulamayınca gözlerini Avrupa'ya çevirir. Coğrafi olarak, en hızlı rota, Türkiye kıyılarından sadece 4,1 mil uzaklıktaki Midilli adasına gitmektir. Diğer birçok göçmen ve mülteci gibi, onu tekneyle götürmeleri için kaçakçılarla anlaşır. Üç girişimde bulunur. İlkinde Türk yetkililer tarafından yakalanır ve geri çevrilir. İkincide teknesi alabora olur. Ancak üçüncüde geçişi başarır.
    Zakaria, "Midilli'ye vardığımda, bir hayalimi gerçekleştireceğimi düşündüm: Ülkeme göre biraz demokrasi, biraz istikrar ve biraz refah bulacağım Avrupa'ya gitmek hayaliydi bu." Ancak yemeği bile zar zor yemek bulabileceği Moria'ya gönderilir. Kaos başlar. Kampta kanlı kavgalar sıklıkla olur. Genellikle Afganlar Araplara karşı mezhep çatışmaları yaparlar.  Yunan yetkililer onları ayırmak için müdahalede bile bulunmazlar...
    Zakaria'nın çadırı, bazı direklerin üzerine örtülmüş muşambadan ibarettir. Sürünerek girilebilen alçak bir yer. Çadırın girişinin üzerinde Arapça bir tabela da şu cümleyi yazmış: Bu çadır sadece bir kişi için değil, ihtiyacı olan her insan için bir yuvadır. 

    Ama o anda, insanların akıllarındaki en önemli düşünce kıştır.

    Bir mülteci Jake Halpern’e yalvararak şöyle der: "Bizim için çözüm bulmalısınız, çünkü kış geliyor ve su çadırlarımıza akacak!" Tercüman, "Kar yağdığında kar yüksek seviyelere ulaşır. Yani insanlar şiddetli soğuk nedeniyle ölüyorlar. Ancak bu çadır kışın işe yaramıyor.” diyor. 
    Jake Halpern daha sonra Yale’e döner. Zakaria ve tanıştığı birkaç kişiyle iletişim içinde olur.   Zakaria'ya yardım etmeye çalışır.  Ona sıcak bir uyku tulumu ve para gönderir.
    Kış yaklaştıkça ve sıcaklık düştükçe, Zakaria'yı sık sık düşünür, çadırının kuru ve güvenli kalacağını umar. Ama kısa süre sonra yukarıda bahsedilen yangında Zakaria’nın çadırının alev aldığını ve herşeyinin yandığını öğrenir. 
    Zakaria bu sırada Midilli'den ayrılmayı ve Atina'ya gitmeyi başarır. Yine en iyisini umar, ama daha sonra bana Moria'ya geri döner. Jake Halpern’e “Atina'da ev yok. Açlıktan ölüyordum. Umarım şimdi burada ölürüm."  diye yazar. Jake Halpern “pes etmemesi için ısrar eder”. Midilli'deki STK'larda bulunan bağlantılarına birkaç e-posta yazar, onlara Zakarya'dan bahseder. Arkadaşları, Zakariayı bulur. Atina'ya geri dönmesine ve Yunanistan'a sığınma talebinde bulunmasına yardım etmeyi vaat eden bir avukatla tanıştırırlar. 
    Zakaria'nın sorunları bitmekten uzaktır. Parası ve işi yoktur. Yunanca bilmemektedir. Sığınma hakkı da yoktur. Ve nihai hedefi olan Batı Avrupa'ya ulaşmasının kolay ya da güvenli bir yolu da yoktur.
    Jake Halpern, Zakaria’ya yardım etmeye karar verir. Ama imkanları sınırlıdır. Buna başkalarını da dahil etmek ister. Yale mezunlar ağını düşünür. Yunanistan'daki yale mezunlarına e-posta göndermeye başlar.  "Ona yardım edebilmeniz için yazıyorum. Siz veya tanıdığınız herhangi biri, ona bir iş bulması için edebilir misiniz?
    Cevap veren ilk kişi New York'taki Metropolitan Sanat Müzesi'nde bir konser vermeye hazırlanan Nektarios adında bir müzisyendir. "Arkadaşın için bir şeyler yapacağız," diye güvence verir ve  ekler "Antigone'un eski sözleri gibi... Sevmek için doğduk, nefret etmek için değil." Kısa süre sonra  başka bir Yale mezunu Dionysios, Zakarya ile bir araya gelir,  ona yardım eder.
    Şubat 2018'de Zakaria, Yunan hükümetinin sığınma talebini reddettiğini belirten bir mesaj atar. Batı Avrupa'ya olan yolculuğuna, Arnavutluk sınırını geçerek başlayacağını söyler. Mart ayında Karadağ'a varır. Zakaria Hırvatistan'a, bir grup göçmen arkadaşıyla vahşi ve soğuk bir ortamda on beş gün boyunca yürür. Yolda bir kişi ölür. Zakaria, yol arkadaşlarıyla hayatta kalmak için solucan ve böcek yediğini bildirir.
    Nisan ayında Zakaria "Şimdi Slovenya'dayım." e postasını gönderir.  Bunun ne anlamı, AB içinde olduğudur. Başarır. İki gün sonra İtalya'dan mesaj atar. Zakaria, önce Fransa'ya ve nihayetinde İspanya'ya devam eder. Orada Esther adında genç bir kadınla tanışır. Birbirlerini anlamak için Google Translate'i kullanırlar. Evlenirler.  
    Zakaria, ülkesi Fas’ın karşı karşıya olduğu AB ülkesi İspanya’ya; İsrail, Türkiye, Yunanistan, Karadağ, Hırvatistan, İtalya ve Fransa’yı geçerek gidebilmiştir. 
    Jake Halpern yazısının sonunda ; “Pek çok yönden, bu adamı hala zar zor tanıyordum. Ona yardım etme nedenlerimi hala sorguluyordum. Yalies arkadaşlarımın da ona neden yardım ettiğini merak ettim. Bunun nedeninin onu bir şekilde beynimizde yeniden konumlandırmamız olduğunu düşünüyorum. Biz onu "öteki" kategorisinden çıkarmıştık. Köprülerin altında ve orman kamplarında yaşayan, gözlerimizi kaçırdığımız unutulmuş insanların unutulmuş aleminden onu çıkarmak istedik. Belki de hepsını çıkarmak istedik. Zakaria, ısrarcı kişiliğiyle o alemden kaçabilmişti. İyi olduğunu söylemek için bana her mesaj attığında derin, içgüdüsel bir rahatlama hissediyorum..”
Yazının hazırlanmasında yararlanılan kaynaklar: 
1-  Wikipedia ‘Moria Refugee Camp. 2023
2- Wanderer | Features | Yale Alumni Magazine Jake Halpern“Wanderer” A Yale College writing class took a field trip to Greece to learn about the refugee crisis: April 2023