I. Görünmeyen Açlığın Görünür Çığlığı.

Yaygın biçimde bir açlık sorunu var. Bu yıkım ve geriye gidiş süreci içinde, gizli açlığın uyandığını görüyoruz. Gizli açlık, boş mideyle değil, eksik besinle başlar. Sofralar dolu görünür, ama bedenler ve zihinler yoksun kalır. Bu açlık gizlidir; fakat sonuçları çocukların gözlerinde, yaşlıların bedenlerinde, hastaların direncinde görünür hale gelir. Gizli açlık, bireysel bir eksiklik değil, sistematik bir adaletsizliğin yankısıdır.

II. Kaynağı Adaletsizliktir

Eşitsiz paylaşım: Kaynakların adil olmayan dağılımı, toplumun geniş kesimlerini besin öğelerinden mahrum bırakır.

Hak ve hukuk erozyonu: Yolsuzluk, kayırmacılık ve hukuksuzluk, gıda güvenliğini ve erişimini zayıflatır. Normal olmayan bir düzen yapıya hâkim olur(!)

Baskı ve şiddet: Sosyal ve ekonomik baskılar, kırılgan halkaları daha da savunmasız hale getirir.

Gizli açlık, yalnızca sofrada değil; adaletin, hukukun ve özgürlüğün eksikliğinde kök salmakta ve sarmaşık gibi bedeni sarmaktadır!

III. Zayıf Halkaların Çöküşü

Toplumun en kırılgan halkaları çocuklar, yaşlılar ve hastalardır.

Gizli açlık:

Çocukların büyümesini ve öğrenmesini engeller.

Yaşlıların bağışıklığını zayıflatır.

Hastaların iyileşme gücünü tüketir.

Bu açlık, yalnızca bedenleri değil; toplumun geleceğini de kemirir. Öğrenme açlığı ve obezite, aynı çarpık düzenin iki yüzüdür.

IV. Toprak ve Toplumun Ortak Açlığı

Toplumun gizli açlığı ile toprağın gizli açlığı örtüşür.

Toprağa gereken katkılar verilmezse, ürünler de verimsizleşir.

Ekolojik döngü bozulduğunda, toplumun açlığı derinleşir.

Gizli açlık, yalnızca insanı değil; doğayı da tüketir. Bu, insan ile toprak arasındaki bağın kopuşudur. Üretimden kopuş, toplumsal sorunların başlangıcıdır. Egemenlik ve bağımsızlık aynı kapsamda ve en çok etkilenenler arasındadır. Bu süreçte yaşamın her alanında çoraklaşmaların olduğu görülür…

V. Çözüm Çağrısı: Adaletin Sofrasını Kurmak

Gizli açlıkla mücadele, yalnızca karın doyurmak değildir. Bu bir adalet mücadelesidir.

Adil paylaşım: Kaynakların eşit dağılımı sağlanmalıdır. Eğitimde, Sağlıkta ve sosyal güvenlikte fırsat eşitliği yasal ve kurumsal güvencelere kavuşturulmalıdır.

Hukukun üstünlüğü: Temel haklara saygı temelinde; yolsuzluk ve kayırmacılığa karşı toplumsal denetim güçlendirilmelidir. Bu kapsamda, her koşulda milli iradeye saygı duymak gerekir.

Ekolojik adalet: Toprağın ve doğanın hakları tanınmalı, sürdürülebilir üretim desteklenmelidir.

Dayanışma: Toplumun en kırılgan halkaları korunmalı, kolektif sorumluluk güçlendirilmelidir.

VI. Umuda Çağrı

Gizli açlık, görünmeyen bir zincirdir. Bu zinciri kırmak, yalnızca gıda değil; adalet, özgürlük ve dayanışma talep etmektir. Bizler, sofraları adaletle donatmadıkça, hiçbir toplum tam anlamıyla özgür olamaz.

Çağrımız şudur: Adaletin sofrasını kurun. Toprağa hakkını, insana onurunu, topluma umudunu verin. Gizli açlığı yenmek, geleceği doyurmaktır.

VII. Kolektif Kurtuluşun Çağrısı

Gizli açlık, bireysel çabalarla yenilemez. Çözüm, sorun sahiplerinin doğru önderlik çizgisinde buluşmasıdır. Çünkü kurtuluş, tek başına mümkün değildir.

Kurtuluş yok tek başına; Ya hep beraber, ya hiçbirimiz!

Bu söz, yalnızca bir slogan değil; muhalefetin toplumsal irade beyanıdır. Gizli açlığa karşı mücadele, bireysel kurtuluş değil, kolektif özgürleşmedir. Sofraları adaletle donatmak, toprağı umutla beslemek ve geleceği dayanışmayla kurmak, ancak hep birlikte mümkündür.