Demirel’e sormuşlar; Neden o milletvekilini partinize aldınız size ve partiye sövüyordu. – Aldım, bizim kapıya bağladım şimdi onlara havlasın diye...

***

Ülkemizdeki çeşitli kurum ve kuruluşlar, siyasi partiler, merkezi ve yerel iktidarlar kendi gazetelerini ve gazetecilerini seçiyorlar. Kurumları veya kuruluşlarıyla ilgili tüm haberleri kopyala- yapıştır anlayışıyla bu gazeteler –gazeteciler- aracılığıyla kamuoyuna duyuruyorlar…

Ayrıca bu yönde yayın yapan gazetelerin köşe yazarları da; aldıkları direktiflerle kendilerine verilen konuları, patronların-siyasi erklerin- isteğine göre süsleyip püsleyerek halkın gözüne sokuyorlar… 

Bu durum; halkımızın doğru haberlere ulaşmasının önündeki bir engel değil midir? Halkımızın çok önemli kesimi de bu engelin farkında değildir diye düşünüyorum…

Aynen Aziz Nesin’in dediği gibi:

"Bizde gelenektir ; satıcılar karpuzu kurabiye, hıyarı badem, kavunu reçel, balığı derya kuzusu, armudu tereyağı diye satarlar. Kimi iktidarlar da bu geleneğe uyup, zorbalığı demokrasi diye yutturmaya kalkarlar."

Aziz Nesin’in bu özlü sözüne; günümüz gazeteciliğinin düştüğü durumu özetleyen küçük bir ekleme yapabiliriz…

Bir çıkar karşılığında; gerçekleri toplumun gözünden kaçırmayı gazetecilik sananlar: Avrupa’nın bizi kıskandığına, Tüm Dünya’da’da ekonomik kriz yaşandığına, krize en iyi direnen ülkenin de Türkiye olduğuna toplumumuzu inandırmaya çalışıyorlar…

***

AK Parti iktidarı dönemiyle birlikte yandaş medya- havuz medya- kavramları günlük yaşamda çok sık kullanılır hale geldi. Haberler, algı yönlendiricileri tarafından bir merkezde hazırlanıyor ve dağıtıcı durumundaki havuz medya kanallarıyla halka servis edilmiş oluyor…Yandaş- Havuz medya da kendilerine dikte ettirilen bu fotokopi haberleri geniş halk kitlelerine ulaştırıyorlar…Halk da her şeyin güllük gülistanlık olduğunu sanıyor… İktidarın yönlendirdiği bu kanallar her türlü reklam gelirlerine ve desteğine kavuşurken; havuz medyanın dışında kalan özgür medya kanalları çeşitli baskılar ve yaratılan algılar nedeniyle bu tür gelirlerden mahrum kalarak kendi yağlarıyla kavrulmaya çalışıyorlar…

Tüm bunlar da toplumun doğru haber alma hakkını  engelliyor… Böylece toplumun gerçekleri görmesi engellenerek uyutuluyor…

***

Şimdi gelelim yerel gazetelerin durumlarına…

Yerel gazeteler büyük ekonomik sıkıntı içindeler. Günlük gazete çıkarabilmeleri bile oldukça zor… Önemli bir bölümü internet gazeteciliği yapmaya çalışıyor…

Ekonomik yönden sıkıntı içindeki yerel gazeteler özgür gazetecilik yapmak adına sıkıntı yaşıyorlar… İster istemez kendilerine bir kapı arıyorlar… Bu kapılar yerelde iktidar olan siyasi patiler, güçlü şirketler olabiliyor… Zaten yerelin iktidar ve muhalefet  olan siyasi güçleri de kendi yandaş gazetecisini buluyor ve kendi amaçları doğrultunda da onlara ekonomik destek veriyor… Demirel’in ifadesiyle kendi kapısına bağlıyor… Hatta yerelin bazı siyasileri kendi yerelinde kendi düşüncesine göre haber yapan gazeteci bulamayınca başka yerellerden gazeteci de transfer edebiliyor…

Bu yazım genel bir yazı ama isteyen istediği gibi de yorumlayabilir…

Ülkemizde basın, özgür değil… Basının özgür olmayışı da halkı çok olumsuz yönde ekliyor… Ekonomik yönden güçlü olan bazı gruplar da; sahip oldukları veya ekonomik yönden destekledikleri medya gruplarıyla halkı istedikleri siyasi yöne yönlendirmeye çalışan  bir anlayışın- çalışmanın- içinde oluyorlar…

Kısacası medyanın bu bağımlı tutumu yüzünden;  hırsızlık, dolandırıcılık, adaletsizlik, eşitsizlik, yoksulluk normal bir durummuş gibi özgürlük arayışı,  adalet arayışı, düşüncelerini özgürce ifaden davranışlar ise anormalmiş gibi topluma dayatılıyor…

Yazıyor yazıyor…