Didim Yeşil Sol Parti İlçe Eş Sözcüleri Füsun Oğuz ve Yasin Keskin tarafından yapılan açıklama şu şekilde; “Bildiğiniz gibi küresel ısınma ve iklim değişikliği yaşadığımız dünyayı ciddi bir şekilde etkiliyor. Buzulların beklenenden çok daha büyük bir hızla erimesi, seller, kasırgalar gibi iklim felaketleri yeryüzünün geleceğini tehdit ediyor. İklim krizinin sorumlusu aşırı üretim ve tüketime dayalı ekonomi ve fosil yakıt bazlı enerji politikaları ile doğanın her parçasını metalaştıran kapitalist sistemdir. Ulusal ve uluslararası şirketler ve onlarla işbirliği içindeki devletler bu krize çare bulmaya çalışıyormuş gibi yapıyorlar. Hatta etkinliklerinin başına 'yeşil', veya 'sürdürülebilir' gibi sıfatlar ekleyerek krizlerden yeni fırsatlar yaratıyorlar. Oysa dünyanın ve insanlığın ihtiyacı hızlı ve radikal bir yol değişikliğidir. Bu da ancak dünya halklarının dayanışması ve birlikte mücadelesi ile mümkündür. Bu bağlamda 6 Kasım'da Küresel İlkim Eylemi gerçekleştirilecek, 7-10 Kasım'da ise Halkların İklim Zirvesi yapılacak.
Bu akşam #YeşilPazartesiler etkinliğinde iklim krizi için harekete geçmenin aciliyetini vurgulayarak Küresel İklim Eylemi'ne katılım çağrısı yapmak üzere Twitter’da olacağız ve “İklim Adaleti İstiyoruz” diye haykıracağız!
• Zaman daralıyor. Hızla radikal değişimler yapılmazsa yaşanabilir bir dünya kalmayacak! Gezegenin ve türlerin geleceği hemen ve birlikte harekete geçmemize bağlı. Tüm devletler bu konuda sorumluluk almaya zorlanmalıdır. Derhal İklim Acil Durumu ilan edilmeli ve gerekli politikalar uygulamaya konulmalıdır. Haydi, iklim adaleti için 6 Kasım Küresel İklim Eyleminde buluşalım!
• İklim krizinin nedeni kapitalizmdir; kapitalizm öldürür! Küresel ısınmanın önlenebilmesi her şeyden önce aşırı tüketime dayalı ekonomik sistemin değiştirilmesini gerekiyor. Aşırı tüketim ve aşırı üretimin kendini gösterdiği en önemli alan enerji sektörüdür. Fosil yakıtlarla enerji üretimi terk edilmelidir. Her alanda daha az enerji tüketimi ve tasarrufu teşvik edilmelidir.
• İklim krizini çözmek için bütün eşitsizlikleri ve adaletsizlikleri birlikte çözmemiz gerekiyor. Savaşlara, vahşi ve ihtiyaç fazlası madenciliğe, ormansızlaştırmaya, tarım alanlarının ve sulak alanların yok edilmesine, endüstriyel hayvancılığa son verilmeli. Su kaynakları korunmalı, HES yatırımları durdurulmalı, suyun ticarileştirilmesi önlenmelidir.
• Fosil yakıtlar terk edilmeli, termik ve nükleer santral projeleri derhal iptal edilmelidir. Enerji gereksinimi temiz ve yenilenebilir kaynaklardan sağlanmalıdır. Rüzgar ve güneş dahil bütün yenilenebilir kaynaklar yerel halkın katılımı ve onayıyla, doğaya, yerel ekonomilere ve ekolojik dengeye zarar vermeyecek şekilde yapılmalıdır.
• Endüstriyel tarım yerine daha az enerji kullanan, sera gazı salımına neden olmayan, besin kaynaklarının bağımsızlığını esas alan, doğal tohumlarla, ekolojik ve yerel üretim biçimlerine dayanan, sömürü ve kar döngüsünü ortadan kaldıran agroekolojik üretim desteklenmelidir. Tarım toprakları, sanayi alanları, otoyol yapımı, kentsel alanların oluşturulması ve biyoyakıt üremi için kullanılmamalı, öncelik gıda üreminde olmalıdır.

• Endüstriyel tesislerin faaliyetleri hem devlet, hem yerel halk, hem de meslek odaları, sendikalar, üniversiteler vb sivil toplum kuruluşları tarafından sürekli izlenmelidir. Tehlikeli atık ve kirlilik üreten tesisler sıkı biçimde denetlenmeli, gerekirse kapatılmalıdır. Atıkların doğaya ve sağlığa zarar vermeyecek şekilde bertaraf edilmesi sağlanmalıdır.
• Yaban hayatı koruma ve geliştirme alanları ile en önemli karbon yutak alanları olan ormanların tümünün devletlerin ve şirketlerin enerji, maden projelerinden korunması için tüm dünya halkları ile birlikte etkin mücadele yürütülmelidir.
• Eko-kırım suçları tanımlanarak bu suçu işleyen devletler ve şirketler için uluslararası yargı/yaptırım mekanizmaları oluşturulmalıdır. Bunun için bir 'Ekoloji Hakları Sözleşmesi’ hazırlanmalıdır. Eko-kırım suçları hafızalaştırılmalı ve bu suçlara karşı mücadele uluslararasılaştırılmalıdır.
• İklim krizinden en çok etkilenen kadınların, yaşlıların, çocukların, gençlerin, engellilerin, yerli hakların ve yoksulların desteklendiği, tüm dezavantajlı grupların temel hak ve ihtiyaçlarını da dile getiren bir mücadele hattı geliştirilmelidir. İklim krizi ya da savaş kaynaklı göçler için göçmen/mülteci/sığınmacılara yönelik yaşam hakkı da dahil olmak üzere tüm hak gasplarına, sınır güvenlik politikalarına karşı politikalar üretmeli, göçmen düşmanlığı ile mücadele edilmelidir.
• Kanal İstanbul başta olmak üzere her türlü çılgın inşaat projesi ve megakent planlamaları durdurulmalıdır. Kentsel dönüşüm rant ve kar odaklı olmaktan çıkarılmalı, konut sorununa akılcı ve ihtiyaca yönelik politikalarla çözüm bulunmalıdır. Toplu ulaşım teşvik edilmeli, gereken enerji fosil yakıt dışı kaynaklardan elde edilmelidir.
• Türkiye iklim kriziyle mücadelede üzerine düşen sorumluluğu almalı ve imza attığı uluslararası anlaşmaların yükümlülüklerini yerine getirmelidir. Maden, enerji ve nükleer projelerini durdurmalı, sera gazı salımını azaltacak önlemler almalı, savaş politikalarından vazgeçmelidir. Demokratik, katılımcı, adil, şeffaf, yerinden ve yerelden yönetim anlayışını benimsemeli; büyüme fetişizmini terk ederek yaşanabilir bir dünya, canlı cansız doğayı gözeten bir düzen için adım atmalıdır.

DTO, ‘Turizmde Kadın İstihdamı Projesi’ için bir araya geldi DTO, ‘Turizmde Kadın İstihdamı Projesi’ için bir araya geldi