***DİDİM BELEDİYE BAŞKAN ADAYLARINA...***

“Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil”(Fuzuli)

Şair Edip Cansever” İnsan yaşadığı yere benzer” der.

“Diyar-ı küfrü gezdim beldeler kâşaneler gördüm

Dolaştım mülk-i islâmı bütün viraneler gördüm.” (Ziya Paşa 1825- 1880)

Yaşadığın yeri cennet yapamadığın sürece, kaçtığın her yer cehennemdir. (Anonim)

***

Yaşadığımız sahiplendiğimiz, güzel yanını hep öne çıkardığımız ama birisi yaşadığımız yer hakkında eleştirel bir şeyler söylediği ve yazdığı zaman üzüldüğümüz duygu durumu işte bizi gerçek anlamda oralı yapıyor… Bu duygu durumu bizi oralı yaparken, bizi bir yanlışa doğru da yönlendirebiliyor… Süreç içinde yaşadığımız yerle ilgili yanlışları, eksiklikleri, yanlış yönetim anlayışlarını Didim adına taraf tutarak göz ardı edebiliyoruz… Hele bir de yerelde bir siyasi partinin üyesiyseniz, ve o parti de yerelde iktidardaysa; yanlışı gör(eme)me olasılığınız gittikçe daha çok artıyor…

***

KÖRLEŞME…

Sosyal medya arkadaşlarımdan Didimle ilgili çok sayıda mesajlar alıyorum. Mesajlar genellikle Didim’de yaşadıkları sorunları dile getirmem konusunda oluyor… Dile getirilen sorunları çoğu kez ben de yaşıyorum ve gözlemliyorum.

Didim’de her şey sanki sentetik yazgıya doğru serpilip gidiyor gibi…

Tanrının elinin değdiği yerler gözümüzü gönlümüzü açarken, insanoğlunun elinin değdiği yerler ise gözümüzü gönlümüzü karartıyor…

Doğallık, özgünlük ve estetik yerlerde sürünürken, Didim’i yönetenler, sentetiklikten ve özensizlikten yana çalışıyorlar…

Dünün küçük bir köyünün, turizm kenti olma uğraşısındaki serüvenine karıştırılmış çıkar ilişkililerinin de bir yansımasıdır bugünkü görüntü…

Turizm kenti olma uğraşındaki Didim’in siyasetine soyunanların inşaat ve rant işleriyle de uğraşmalarının başka bir yorumudur Didim…

İşte öylesine, kimine göre çok doğru yolda ilerlediği söylenen Didim, gerçekten doğru bir yolda mıdır?

Belediye, bu anlayışın neresindedir… Merkezi yönetim-Hükümet- tüm olumsuzluklara bilerek veya bilmeyerek bir katkı mı sunuyor. Didim’in koylarını, kıyılarını, kısaca tüm hazine arazilerini Ankara’da masa başında direk Cumhurbaşkanlığına bağlı özelleştirme dairesi aracılığıyla belediyelere sormadan Didim halkının geleceğini düşünmeden parsel parsel satmasına ne diyeceğiz… Oluşan çarpık yapılaşmalara çirkinliklere, doğal bir olgu olarak ve gelişmişlik olarak mı bakıyorlar, yoksa gerçekleri biliyorlar ama para gelsin kervan yürüsün mü diyorlar.

***

Genç bir ilçe olması nedeniyle Didim ilçemizde Özgün bir kent dokusu oluşumuna şimdiye kadar yönetimde olanlar bir katkı sağlayamadıkları gibi her tarafı beton yığınına çevirme yarışına da girmiş gibiler…

Öncelikle müthiş bir görüntü kirliliği var… Hiçbir estetik anlayışın olmadığı gibi öylesine dizilmiş beton yığınları birbirinin manzarasını, güneşini ve esintisini çalıyor… Herkesin keyfince yaptığı reklam panoları, görüşünüzü kapatabilmekte, kaldırımda ayaklarınıza takılabilmekte, başınıza balkonlardan çatılardan bir şeylerin her zaman düşme olasılığı vardır… Didim’e şöyle yüksek bir yerden veya eviniz en üst kattaysa önünüzde teneke mezarlığına dönmüş bir manzara bulursunuz… Plansız, programsız isteyenin istediği gibi yaptırdığı Güneş enerji panelleri öncelikte bir görüntü kirliliği oluşturuyorlar… Kalitesiz oluşları nedeniyle de sağlımızı tehdit ediyorlar(Lejyoner hastalığı gibi) Ayrıca bir deprem bölgesi olan Didim ilçemizde orta ölçekli bir sarsıntıda bu Güneş enerjilerinin ve çatıda bulunan su depolarının öldürücü olacağını da düşünüyorum.

Kaldırımların durumu ise bir başka… Düzenli döşenmemiş taşlar her an ayağınıza takılabilir… Kimi kaldırımları da -park yerleri olmadığından- otomobiller işgal etmiş durumda…

Didim’de iyiye giden bir şey var mı diye düşünüyorum ama bir türlü bulamıyorum. Nüfusu hızla büyüyen Didim’in sorunları da hızla büyüyor. Ulaşımı zaten şimdiden berbat durumdadır. Çoğu mahallelere toplu ulaşım araçları yok. Ulaşım olan mahallere de gece vaktinde seferler yok… Ulaşım sorununu kökten çözücü hafif raylı sistem gibi bir projeyi yaşama geçirebilecek bir anlayış da ufukta gözükmüyor…

***

Her tarafa beton yığını konutlar ve oteller yapılıyor ama geleceğin Didim’ine hayat verecek bir “Kent Ormanı” “Hobi bahçeleri” kurulamıyor… Bisiklet yarışları, etkinlikleri destekleniyor ama bisiklet yolları ve sahil şeridinde bisiklet sürüş parkurları yapılması konusunda bir girişimde bulunulmuyor… Seçimler öncesi dile getirilen vaatler zaten çoktan unutulmuş gibidir… Daha önceki yazılarımda da dile getirdiğim gibi, Altınkum Atatürk Bulvarı başlangıcından eski Adliyeye kadar olan bölümde umuma açık bir tuvalet bulamazsınız. Didimliler bunun sıkıntısını çekmektedirler…

***

Yap boza dönen Altınkum projelerinin ise geleceğini merak ediyoruz…

Kısacası Didim’de bir tıkanmışlık var… Didim’de umduğunu bulamayan İngilizlerin evlerini satarak ilçemizi terk etmelerini de bu açılardan düşünmemiz gerekiyor… Ayrıca Büyükşehir olmanın Didim’e önemli bir katkı sağlamadığı gibi sorunları daha da karmaşıklaştırdığını düşünüyorum. İktidar partisinin kendi partisinden olmayan belediyelere uyguladığı baskı ve yanlı tutum Didim için de geçerlidir. Didim’e hayat vermesini düşündüğümüz özel idareye ve vakıflara ait arazilerinin kullanım hakları belediyemize verilmemiş olması da ayrı bir sıkıntı yaratmaktadır…

***

Evet, Didim’in olumsuzlukları üzerine yazmak, bir Didimli olarak beni de üzüyor…

Didim girdiği bu sentetik yapmacık anlayıştan kurtularak, daha çevreci ve tarihsel dokusuna uygun bir yapılanmanın içine girmesi gerekmektedir… Öncelikle betonlaşmanın hız kesmesi gerekir… Yapılanmalar daha planlı ve kontrol edilir olmalıdır… Kent Ormanı kurulması, Bisiklet yollarının yapılması, ulaşıma bir düzen verilmesi, çatılardaki güneş enerji panellerinin ve reklam panolarının oluşturduğu kirliklerin önlenmesi gerekmektedir…

En büyük sorunlardan biri de sağlıklı içme ve kullanma uyu ıkıntısıdır. Didim’in geleceği de düşünülerek sağlıklı içme suyuna kavuşmanın planları projeleri acilen yapılmalıdır.

Didim üzerine yazmak da, yazamamak da rahatsız ediyor…

Didim kurtarılamaz ve sorunlar çözülemez değil elbette…