Dayak, patak, kötek ve sopa…

Hepsi bir kapıya çıkıyor.

Evde baba, anneyi döver.

Ağabey, kız kardeşlerini döver.

Babalar dizini dövmektense kızlarını döverler…

Vurduğu yerden gül bitiren öğretmen de; öğrencilerini döver…

Öğretmeni de müdür döver.

Müdürü de karanlıkta tinerci döver.

İşçi babayı da işçi bayramında polis döver.

Maçlarda yenilginin acısını dayakla çıkarırız

Futbolcuları kovalar ve döveriz.

Hızımızı alamayıp hakemi de döveriz…

Bu can sıkıntısıyla eve gelir çol çocuğu da döveriz

Kadınlarımızın sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyiz…

Dövmek üzerine üstümüze yoktur

Nerde bir kavga görsek zevkle izleriz…

Hızımızı alamayıp bir yumrukta biz atarız

Altta kalanın canı çıksın diye bir tekmede biz sallarız.

Kısaca, biz dayakçı bir toplumuz

Birbirimizi dövmeyi çok severiz.

Dayak gibisi var mı!...

***

Testi kırılmada tokatı atacaksın demiş Nasrettin Hoca…

Ziya Paşa’da: “Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir.

Tekdirle uslanmayanın hakkı kötektir.”Demiş.

Dayak isteyen keçi, çobanın değneğine sarılır. Demiş halkımız.

Şair C.Süreya  göre de aşk;”Annesinden dayak yediği halde, yine anne diye ağlayan bir çocuktur aşk” …

Öğrenci velilerinin de öğretmenlere tavsiyesi: “Eti senin, kemiği benim.

Kur-an Nisa 34 : …(Evlilik hukukuna) “baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve onları dövün”

***

Sonuç:

Dayak konusunda toplumsal yapımızı, kültürel dokularımızı, dinsel inançlarımızı özgür bir düşünceyle sorgulamamız gerekiyor...