Her acı sonunda ve mutlaka bir kadını bulur! 12 Şehit, 12 ana ve cümle duyarlı kadınlarla, insanlığını yaşamından soyunmamış olan insanlar…
“Bilmem kaç dolara pazara sürülen Havva değil
Etimizden kanayan acımız”
Onlar, sorumluluğun sorumsuzca yüklenilmeğe çalışıldığı bir kesim!..Tecavüze uğrayınca bile bedelini, töre gereği hayatı ile öder!..
“İncir yapraklı testilerde su verir yemenili kızlar
Barikattan barikata
Bir onlar sektirir canını
Ay ışığında çıplak”
Kadın olmak insan olmakla eş zamanlı. Olmak önceliğini tartışmak hiç anlamlı değil. Çünkü bir öncelik savına mantıklı nedenler göstermek şimdilik olanaksız. Bu konuda referansını tartışılmazlardan alan bir söylem ne bilimsel,ne de mantıki olabilir.Böyle olunca sorun, insanlığın bir yarısından yola çıkarak bütününü ilgilendirmektedir. Somut tanıklığımız bize derki; “Canlılar için öncelikli olan annelerdir!”
“Kaburgamın arasına sıkışmış
Ay yüzlü kadın
Koynuna alır geceyi
Soluk soluğa buğulu ıslak
Bir çocuk doğurur
Yetim kalmış kondulardan
Göveren umutlar”
Yaşamda var olan yaşamı paylaşandır. Bir yaşamı paylaşan aynı zamanda sorunun tarafıdır. Çözüm veya çözümler her koşulda taraflar adına değil, taraflarla birlikte uzlaşılarak sonuçlandırılabilir!.. Burada despotluğa, buyurganlığa ve sorumsuzluklara yer yok!
“Ama yadsımak neye yarar
Mutlak seni arıyorum
Seni direncimin genç anası”
Bir başka önemli noktada; “için” bir varlık değil, kendisi için olan bir varlıktan söz ediyoruz! Bu varlık birliktelikler sonucunda yaratma yetisine ve ayrıcalığına sahip olan bir varlık!..Tabi ki, iş bununla bitmiyor. Yaratma eylemliliği sonrasında, yarattığını eğitme süreci başlıyor. Bu açıdan bakıldığında; anneler yaratan, erkekler onlara katkı sunanlardır!
“Sen ki anasın
Toprağa benzer yüreğin
Bereketli doğurgan
Yemyeşil bir toprağa
Ana”
Kadını kendi varlığı için yaratılmış olarak gören varlık; bencil, çıkarcı, hoyrat ve buyurgandır. Bu nitelikler (nitelik sizlikler) sağlıklı bir gelecek kurmak için sakıncalıdır. İnsanlar insan olmanın sorumluluğu ile hareket etmelidirler. Hiçbir anne bir otoriterin mantıksızlığı ve çıkarcılığı ile hareket edemez. Bush başkan olmadan evvel insan olsaydı, bir Irak Savaşı başlatmazdı!.. Irak’ta ölen 700 yüz bin kişiden birinin annesi olsaydı; mutlaka savaş karşıtı olurdu! Hatta, petrol ve silah kartellerinin kendisine ödediklerine karşın…Bu noktada insan olmanın altını bir kez daha çizmek gerek! Ama anne ve kadın olma vurgusunun altını defalarca çizmek boynumuzun borcudur!..
“Ben çiçek taşıdım güneşe
Ben çiçek taşıdım diye güneşe
Kuşkusuz
Çiçekten bir halka
Takmayacaklar boynuma
Biliyor Ve ağlamanı istemiyorum
Ana”
Analar ağlamasın istiyorsak eğer, öncelikle; hakka, hukuka ve adalete inanmamız gerekir. Hiç kuşkusuz, sadece inanmak yetmez, özgür bireyler inandıklarını yaşama geçirebilecekleri ortamları yaratmakla yükümlüdürler. Lafın özü şu; önce insan olmak ve bunun farkında olmak yeterlidir!
Not: Dizeler Nevzat Çelik’in Şafak Türküsü adlı kitabından alınmıştır.