Genel yönetim ile yerel yönetimlerin uyumlu olarak iş üretmesi her koşulda ülke yararına olur. Ülke yararına olması gereken iş ve eylemlerde en akılcı ve yararlı olan yol ve yöntemler seçilirse, sorun çözme işlemi yararlı hale dönüştürülür. Bu yarar genellikle zamandan ve maliyetten kazanma şeklinde ortaya çıkar. Böyle bir yaklaşım sorumluluğun ve zorunluluğun gereğidir.
Tam çaresizliğin orta yerindeydik;
Kurtuluş koymuştuk adını ölümlerin…
Halden anlamaz namlular konuşurken,
Seçeneksizliklerle birlikte söz sustu!
Genel yönetimle yerel yönetimler iş birliği yapmazsa, bundan tüm kent halkı zarar görür. Hukukun üstünlüğü ve demokratiklik olmaz ise, genel yönetim ile yerel yönetimlerin anlaşması, uzlaşması ve ülke yararına şeyler yapması güçleşir. Bu ülkede hukukun üstünlüğüne uyulur ise neler olmaz? Hırsızlık olmaz, işsizlik olmaz, yoksulluk olmaz, eğitim ve sağlıkla ilgili sorunlar bu boyutta olmaz! Kayırma ve kollamalar olmaz, liyakate gereken önem verilir ve ülkeden beyin göçü olmaz! Nitelikli insanların kaçmaya çalıştığı bu ülkeye ne idüğü belirsiz ve niteliksiz insanlar dolmaz. Kaynaklar kişi veya gruplar yararına değil, kamu yararına kullanılır. Büyümeden toplumun her kesimi payına düşeni alır yani, adil bir paylaşım olur. Adalet duygusu sarsılmaz, yargıya güven artar. Yaşamın her alanında fırsat eşitliği sağlanır ve kurumlar güvenilir olur. Hak, hukuk, adalet duyguları el üstünde tutulur ve yaşamda tam anlamıyla eşitlik sağlanmış olur. Tüm inançların güvencesi olan laiklik gerektiği gibi uygulanır ve cumhuriyet değerlerine gereken önem verilir.
Şimdi, oylarımızla belirlemiş olduğumuz yerel yönetimden neler beklediğimizi sıralayalım. Özellikle bir emekli kenti olan kasabamızda; emeklilerimizi ve emekçilerimizi koruyup kollamak öncelikli bir görev olarak algılanmalıdır. Bu kapsamda Ege Et kurumunun emeklilere yönelik uygulamasının çok iyi olduğunu vurgulamak gerek. Ancak mevcut uygulamanın yeterli olmadığını söylemek gerek. Nüfus yoğunluğu dikkate alınarak birkaç yere daha şubelerin açılması gerektiğini ifade etmeliyiz.
Eskiden(ülkede üretimler yapıldığı zamanlarda) üretimin örgütlenmesi gerektiği söylenirdi. Şimdi yaşamın birçok alanında üretim bilmeden veya bilerek ve hatta tasarlanarak bitirildi. Hal böyle olunca, konum ve koşullara göre, olabilir üretimlerin toplumsallaştırılması gerekir. Üreticilerin örgütlenmesine öncülük edilmelidir. Özellikle yerli tohum teşvik edilmelidir. Genel yönetimin es geçtiği bu önlem ve girişimler yerel yönetimlerce gerçekleştirilmelidir. Yönetimin yerellere gereken yardım ve önderliği yapması aynı zamanda katılım ve demokratikliğinde önünü açar.
Neler yapılabilir sorusunun yanıtını aramaya devam edelim. Sorun algısı ve çözüm önceliğinde barınma, beslenme ve güvenlik ele alınmalıdır. Özellikle bu konularda yerel yönetim bir kolaylaştırıcı ve yol gösterici olarak devreye girmelidir. Ege Et örneğinde olduğu gibi, tüketime ilişkin her konuda yerel yönetim sorumluluk bilinciyle hareket ederek vatandaşların sorunlarına çözüm üretmelidir. Geçmişte uygulanan TARİŞ örneğini dikkate alarak vatandaşların tüketim gereksinimlerine yardımcı olmalıdır.
Kasabamıza ilişkin önemli bir sorun su sorunudur. Yaklaşık olarak Türkiye’nin en pahalı musluk suyunu kullanmaktayız ancak sadece temizlik işlerinde. Oysa vatandaşlarımız, musluktan akan suyu öteki ihtiyaçları içinde kullanabilmelidir. Bunun için gerekli düzenekleri yaparak musluk sularını içilebilir bir kaliteye kavuşturmalıdır. Bu önlem ve girişim tüm vatandaşlara maddi katkılar sağlar. Bu yolla vatandaşlara ayrımsız olarak katkı sağlanmış olur. Gerçekten vatandaşlara dokunmak isteyen yönetimler, onların sorunlarını çözerek işe başlayabilir.
Kent lokantası uygulaması çok olumlu puan toplayan bir girişim. Kentimizin bir emekli kenti olduğu dikkate alındığında böyle bir girişim, büyük bir ihtiyacı karşılayabilir. Emekli ve emekçi yurttaşlarımızın kent lokantalarından yararlanmaları büyük bir katkı sağlar. En azından ayda birkaç kez dışarıda yemek yeme olanağı sunulmuş olur. Böyle bir girişim, yurttaşlarımız arasındaki sosyal bağların gelişmesine, özgüvenin oluşmasına yadsınamaz bir katkı sunar.
Barınma konusunda toplumun en çok yardıma gereksinimi olan kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve öğrenciler için uygun ve güvenli barınma yerleri düzenlenmelidir. Aynı kapsamda kasabamızdaki demokratik kitle örgütleri için; mevcut düğün salonunun üzerine kat çıkarak hepsini aynı çatı altında toplamak, topluma çok büyük ve anlamlı katkılar sunar. Farkındalığı, güveni, duygudaşlığı ve dayanışmayı artırır. Etkileşimin toplumsallaştırılması açısından çok önemli bir iş yapılmış olur. Böyle bir girişim, toplumdaki farklılıkların farkına vararak duygudaşlığı olumlu yönde etkiler. Farklılıklar zenginliğimizdir; farklılıkların birlikteliği ise, büyük bir güç birliğini işaret eder.
Duyun artık yaşamın haykırışlarını.
Biraz kulak verin doğanın inlemelerine;
Bir kez tutun nabzını ve dinleyin…
Gittikçe zayıflıyor toprağın kalp atışları!