Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD) Berlin-Spandau Göçmen Çalışma Kolu, Daha fazla göç – Uyumun Sonu, Mehr Migration – Ende der Migration, başlığıyla bir etkinlik düzenledi.
Friedrich-Ebert-Vakfı başkanı Martin Schulz konuşmacı olarak davet edildi.
Almanya’da, bilhassa metropol olan başkent Berlin’de kiralık ev bulma sorunu gündemde. Şehir idaresi özel kuruluşlara yıllar önce devrettiği için, bugün sorun büyüdü. Normal halkın ev kirasını ödemesi zorlaştı. Pandemi esnasında birçok işçi işinden oldu. Hava alanları başta olmak üzere her alanda eleman eksikliği hâkim. Yalnız Türkiye’de değil, Almanya’da da vatandaş meyve ve sebzeyi kilo ile değil, tane hesabıyla alabiliyor. Devamlı değişen akar yakıt fiyatları yüzünden araba depoları tam doldurulmuyor. 
Devletin vatandaşın bütçesine katkı desteği artan fiyatlara karşı kâfi gelmiyor.
Yerel sosyal ve ekonomik sorunların kaynağı Federal Almanya, Avrupa ve Dünya politikasında yatıyor.
Başlığa aldığım sorun, Ukrayna’da çıkan savaşla birlikte su yüzüne çıktı. Ukrayna vatandaşları vize almadan üç ay Avrupa ülkelerinde kalabiliyor. Sığınmacılara tanınan imkânlar Avrupa’nın insanlık kalbinin ne kadar büyük olduğunu gösteriyor.
2015 yılında Suriye’den sığınmacılar gelirken, silahla karşı koymayı teklif eden politikacılar bile vardı. Yıllarca Asya ve Afrika’dan gelen sığınmacı sayısından Ukrayna’dan gelenlerin sayısı dört ayda daha fazla olduğu halde, tarihte görülmemiş şekilde yardıma devam ediliyor.
Ukraynalılar beklemeden iş bulabiliyor, sosyal yardım alıyor, sağlık ve okul konularında düzenlemeler kusursuz yapılıyor.
Bu ayrımcılık Hristiyan dininden, beyaz oldukları için pozitif ayrımcılık olarak açıklanır. Sığınmacılar iki hatta üç sınıfta görülüyor. Hristiyan Demokrat Parti’nin (CDU) hükümette olduğu zaman, üçüncü sınıf Afrika’dan gelenlerin sınır dışı edildiği duyuluyordu.
Yıllardır Almanya’da yaşayan göçmenler bir yandan Ukraynalılara uygulanan yardımı, insanlığın gereği olarak takip ediyor. Diğer yandan göçmen grupların aynı haklara sahip olmadığını hayretle tespit ediyor.


Daha önce Almanya’ya gelen Ukraynalı sığınan büyükanne ve babasını evine alabiliyor. Ama altmış yıldır Almanya’ya hizmet etmiş ilk nesil bir Türk vatandaşın çocuğu darda kalan annesini babasını bile yanına alamaz, sağlık hizmetlerinden faydalanamaz.
Toplumda görülen bu ayrımcılık sosyal yaşama ve demokraside aykırıdır. Bilhassa işsiz bırakılan göçmen kökenli gençler arasında büyük huzursuzluklara yol açabilecek. Her görülen teni rengi koyu olan, Müslüman toplumu arasında problemler belli oluyor.
İleride sosyal yaşamda psikolojik yaralar açacaktır. Bunun farkında olan Federal Almanya (SPD), Yeşiller Partisi ve Liberal Partisi (FDP) koalisyon hükümeti yeni kararlar alıyor. 
Ekim 2021 tarihinden beri idare edilen bu hükümet zamanında Afrika’dan gelen sığınmacılar sınır dışı edilmiyor. 

Beş yıldan fazla ülkede yaşayanlara göçmenliğe doğru yol almaları için, oturma ve çalışma izinleri düzenleniyor.
Altmış yıldır Almanya’da yaşayan göçmenlere artık uyum sözü kullanılmayacak, göç ülkesi olduğu yalnız kâğıt üzerinde kalmayacak, uygulamaya konulacak.
Sığınmacı Ukraynalılara yapılan insanî yardımı ben de hayretle izliyorum. Hristiyan dininde olduklarından dolayı bu yaklaşıma, Laik sisteme inanan bir insan olarak inanamıyor, Almanya tarihinden ders aldı, diyorum.
1961 yılında Türkiye ile Almanya arasında yapılan konuk işçi anlaşmasının çok yanlış olduğu görülüyor. İkinci nesil berber Sema Hanım, ben köpeğimi bile başkasına bırakarak izine dahi gitmiyorum. Siz ilk nesil çocuklarınızı Türkiye’de bırakıp nasıl gelebildiniz, diye soruyor. Annesi Serpil Hanım’ın gücü ağlamaya yetiyor.
İşçi istendi, insan geldi. Anlaşmayı imzalayanlar ana baba değil miydi, diye soruyorum. İkinci nesilde ruhsal etkileri araştırılmalıdır, ikinci nesil üçüncü ve dördüncü nesle ayrılık travmalarını aktarıyor olabilir.
O yıllarda Amerika, Avustralya ve Kanada aile olarak göçmen alıyordu, daha insanca bir uygulamaydı.
Türkiye o zaman Avrupa ülkelerin işçi politikasının modern ırkçılık olduğunu kavramalı ve vatandaşını korumalıydı.
Bugün Ukraynalı sığınmacılara bu emsali görülmedik yardım, düşman Rusya olduğu için de uygulanıyor. Amerika savaşa sebep olursa veya bizzat savaşırsa sığınmacılara Avrupa kapısını kapatıyor.
Göçmenlerin hayatında yaşam düzelmesi Ülkenin ve Avrupa’nın geleceğine yol gösterir. Yoksa en çok ekonomik kâr sağladığı Asya ve Afrika’da karşıt önlemler alınır. Zira Avrupa’daki refah yaşam, zenginlik ve rahatlığa diğer kıtalar sayesinde ulaşılmıştır. Avrupa kıtasının zenginlik kökü, kaynağı köle ve sömürge ticaretine dayanıyor. Dünya BATI’nın sömürge mantalitesinin farkına varmalıdır. Üçüncü dünya sözü ırkçı bir deyimdir. Tek bir gezegen vardır.
Artık göç ülkesi, göçmen kavramları kullanılacak, uyum (Integration) kelimesine son verilecek.
Konferans veren Martin Schulz 1955 yılında Eschweiler kentinde dünyaya geldi. Lise tahsilinden sonra kitap, basın konusunda meslek öğrenimi gördü. Çeşitli yayın kuruluşlarında çalıştı. 1982 – 1994 yılları arasında kendi yayın evini kurdu ve çalıştı.
1974 yılında SPD’ye üye oldu. Gençler kolunda çeşitli görevlerde bulundu. 1987 – 1998 yılları arasında Würselen şehrinde Belediye Başkanlığı yaptı. 1994 yılından itibaren Avrupa Parlamentosu Milletvekili, Sosyal Demokrat Partileri Grup başkanlığı yaptı. 
2012 – 2017 yıllarında AB Parlamento başkanıydı. 2017 yılında SPD genel başkanı, başbakan adaylığı yapmıştı. 2017 – 2021 yılları arasında tekrar Federal Almanya Parlamentosunda Milletvekiliydi.
2022 yılı itibariyle SPD Avrupa sorumlusu ve Friedrich-Ebert vakfı başkanıdır. Beş yabancı dil biliyor.
Biyografisinde görüldüğü gibi hem Almanya hem de Avrupa politikasını çok iyi biliyor ve takip ediyor. Bu nedenle artık uzun yıllar Almanya’da yaşayanlar için Uyumun Sonu, Göçmen ve göç ülkesi kavramını kullanıyor. Yabancılar uyum sağlasın derken başka yapılıyor. Ayrımcı uygulama devam ediyor, sorunlar çözülmeden yığılıyordu.
O halde Avrupa’nın geleceği küremizin geleceği anlamına geliyor. Önemli olan önce Ukrayna’da savaşın sona ermesidir.

Barışla kalın!