Tarihi gerçekler yazılmazsa, zamanla uydurma argümanlar(deliller) gerçek gibi algılanmaya başlar ve insanları şaşırtır bir niteliğe bürünür.
“Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı sonunda Limni adasının Mondros Limanında İtilaf Devletleri ile Mondros Mütarekesi’ni 30 EKİM 1918’DE İMZALAYARAK SONUNU HAZIRLAMIŞTIR. ATATÜRK 4 YIL 364 GÜN SÜREN KURTULUŞ MÜCADELESİNDEN Sonra cumhuriyeti ilan ederek mazlum milletlerin sesi olmuştur. Esaretten 1 gün önce cumhuriyeti ilan ederek bir anlamda öç almak istemiştir” 29 EKİM 1923’te Cumhuriyeti ilan etti.
Bugüne kadar Mustafa Kemal Paşa, hiçbir konuyu tesadüfe bırakmamıştır. Cumhuriyetin ilanıda böyle olmuştur. Toplumumuzda az bilinen bu konunun hikayesini geliniz birlikte okuyalım. Atatürk Neden 29 EKİM TARİHİNİ SEÇTİ..! 2 yıl sonra, yani Ekim 1925’te Fahrettin Altay Paşa Çankaya’da Atatürk’ün misafiridir. Zihnini hep meşgul eden bir soru vardır.‘Acaba Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyeti neden 29 Ekim’de ilan etmiştir? NEDEN 27 EKİM VEYA 1 KASIM DEĞİL? Çankaya Köşkünde yemek sonrası Atatürk’ün yanına gider. “Paşam benim dikkatimi çekmiştir. Cumhuriyetimizin ilanının 29 Ekim gecesine denk gelmesi acaba bir tesadüf müdür? Üç gün evvel, beş gün sonra da olabilirdi” der. Bunun üzerine Atatürk şunları söyler:
“Mütarekenin ilk günlerini hatırlarsın. Saray ve hükümet teslimiyeti kabul etmişti. Hükümet sarayın, saray da itilaf devletlerinin elinin altına girmişti. Saray bu halinden memnundu. Fakat ben bunu kabul edemezdim. Buna karşı koymakla bir çıkış yolunu temin ederek, bu mazlum milleti tarih sahnesinden silmek, ortadan kaldırmak isteyenlere karşı harekete geçmek için kendimi vazifeli saymıştım. Dünyada tek başımıza idik, fakat benim inandığım ideale benimle beraber olanlar da bağlandılar ve netice hâsıl oldu. MÜTAREKE 30 EKİM 1918’DE İMZALANMIŞTI. Vatan parçalanmış, istilaya uğramıştı. Peki, 30 Ekim 1918’den bizim İzmir’e girdiğimiz tarih olan 9 Eylül 1922’ye kadar kaç yıl geçti? Dört yıl. 29 Ekim 1923’te Cumhuriyeti ilan ettik. İşte beş yıla sığdırdığımız büyük inkılâp, bizim yaşadığımız şartlara nail olmuş, hangi milletin tarihinde vardır? Bu mazlum millet kendisinin hakkı olan yere ulaşmıştır, çektiğimiz acıların, sıkıntıların en büyük mükâfatı işte budur. Bütün dünya bunu görmüştür. Daha da görecekleri vardır. Beni en çok mesut eden hadise, bu mazlum milletin hak ettiği bu yere gelmesidir. Sen benim 30 Ekim 1918 sonrası günlerdeki çektiğim azabı bilirsin. Yanımdaydın. Mondros 30 Ekim’dir. Cumhuriyet 29 Ekim. İşte bu da, mazlum bir milletin ahıdır. Sanırım ki o zamanki devletler bunu anlamışlardır.” Atatürk bir an durur, elini masanın üzerine koyar ve: “Deyiniz ki, BU TARİHTEN SİLİNMEK İSTENİLEN BİR MİLLETİN ÖCÜDÜR…”
Fahrettin Altay, “Ama paşam bundan hiç bahsetmediniz”
Atatürk cevap verir: “Övünmek olur, övünmek benimle beraber mefkûreye inananların, milletin, ordunun hakkıdır”
Atatürk’ün cumhuriyet ilanı için 29 Ekim tarihini seçmesinin özel nedeni bu cümlelerden de anlaşılıyor. Atatürk 30 EKİM 1918 de imzalanan Mondros Mütarekesi ile her anlamda teslimiyet içine girmiş, kendi tabiri ile esarete uğramış milletinin kaç yıl bu esaret altında kaldığı sorusuna 5 yıl cevabı vermek istemez.
O nedenle 4 yıl 364 gün sonra cumhuriyeti ilan ederek bir ifadeyi kesinleştirmek istemiştir.Esaretten 1 gün önce cumhuriyeti ilan ederek bir anlamda öc almak istemiştir.
Türk milleti 5 yıldır esaret altındadır demek ona çok zor geldiğinden Türk milleti 4 yıl esaret altında kalmıştır diyebilmek için 30 Ekime 1 gün kala cumhuriyetin ilan edilmesini istemiştir.
Mustafa Kemal Atatürk, mağrur ve galip batılı devletlere
‘BEN 30 EKİM’İ TANIMIYORUM! SİZDEN BİR GÜN ÖNDEYİM. SİZ 29 EKİM’İ TANIYACAKSINIZ!’ demiştir. Niçin 29 Ekim'miş herkes öğrensin..
MUSTAFA KEMÂL ATATÜRK; Ezilmiş, kırılmış, işgal edilmiş, zulme uğramış, öldürülmüş, sömürülmüş ve sömürülmeye çalışılmış bütün Dünya Milletlerinin gözünde; Alçak Batı emperyalizmi ‘ne bir daha kolay kolay unutamayacakları bir "ders vermiş TÜRK" olarak bilinmektedir. İşte bu yüzden Mustafa Kemâl ATATÜRK, Sadece BÜYÜK TÜRKİSTAN COĞRAFYASININ DEĞİL BÜTÜN EZİLMİŞ MİLLETLERİN ÜMİT KAYNAĞI VE ÖRNEK ALDIĞI BİR SEMBOLDÜR! O;
TRABLUSGARP’ta, İtalyan emperyalizmine karşı,
ÇANAKKALE'de İngiliz ve Fransız emperyalizmine karşı,
MUŞ ve BİTLİS'te Rus emperyalizmine karşı,
SURİYE-FİLİSTİN'de İngiliz emperyalizmine karşı,
SAKARYA ve DUMLUPINAR'da İngiliz ve Amerika destekli Yunan emperyalizmine karşı savaşmış büyük bir VATANSEVERDİ.
ANKARA’NIN BAŞKENT OLMASI
Lozan Antlaşması’nın 24 Temmuz 1923'te imzalanmasından sonra hükümet merkezi sorunu ele alındı. 9 Ekim 1923'te MALATYA MEBUSU İSMET PAŞA(İNÖNÜ) ve 13 arkadaşı TBMM'ne bir kanun teklifi sunarak Ankara'nın başkent olmasını önermişler,
Ankara 13 EKİM 1923'de Türkiye Büyük Millet Meclisi kararı ile Türkiye'nin başkenti olarak kabul edildi. 20 NİSAN 1924'te Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce benimsenen Anayasa'nın 2.inci maddesinde Türkiye devletinin başkentinin Ankara olduğu belirtildi.
Ankara'nın başkent olarak seçilmesinin nedeni nedir? Ankara'nın jeopolitik, stratejik ve coğrafi konumunun uygun olması, Anadolu'nun tam ortasında yer alması ve bu yönüyle güvenli olması, etrafının dağlarla çevrili olmasının İşgal edilmesini zorlaştırması. Ankara'nın, Anadolu'nun tam kalbinde olmasının yanında Batı Cephesi'ne de yakın olması.
Tasarı bir karşıt oyla TBMM'nin 27 numaralı kararı olarak 13 EKİM 1923'de onaylandı ''. BÖYLECE ANKARA "DEVLETİN MAKKARI İDARESİ, ANKARA ŞEHRİDİR" cümlesiyle fiilen olduğu gibi yasal olarak da başkent haline geldi. Ankara 13 EKİM 1923'de Türkiye Büyük Millet Meclisi kararı ile Türkiye'nin başkenti olarak kabul edildi. 20 NİSAN 1924'te Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce benimsenen Anayasa'nın 2.inci maddesinde Türkiye devletinin başkentinin Ankara olduğu belirtildi.
Ankara başkent olmuştur ama savaşta yendiğimiz emperyalist ülkeler bu kararı tanımazlar. Evet, yanlış okumadınız. Tanımazlar! Osmanlı döneminde, hepsinin büyükelçiliği İSTANBUL'dadır. Temsilciliklerini Ankara'ya getirmeyi reddederler. Türk Dışişleri Bakanlığı bunlara sürekli çağrıda bulunur ama sonuç hep aynıdır: Hayır! Dünya diplomasi tarihinde böyle bir olay olmamıştır. Direnenlerin başını İngiltere çekmektedir. Fransa, İtalya ve diğerlerinin tavrı da aynıdır.
İNGİLTERE’nin başı çektiği emperyalist ülkeler, Ankara’nın başkent yapılmasına şiddetle karşıdırlar. İstanbul’da kalmasını istiyorlardı. Saltanattan hala umutlarını kesmemişlerdi. Sömürmüş oldukları Osmanlıdan vazgeçmemişlerdi. Bu tatlı pastayı bırakmak istemiyorlardı. Savaş meydanında yenemedikleri Türk Milleti’ni diplomasıyla masa başında yeneceklerini umuyorlardı. İngiltere’nin kışkırtmasıyla başta ABD, FRANSA, İTALYA ve JAPONYA ortak cephe oluşturdular. Ankara’yı boykot kararı aldılar ve nota verdiler. Elçilerini İstanbul’da tutacaklarını açıkladılar. Aklı sıra “Türkler Asyalı aşiret oldukları için, Asya’ya geri dönme içgüdüleri alevlendi “ diyerek akıllarınca aşağılıyorlardı.
Mustafa Kemal aşağılamaya çalışanlara, aşağılayarak karşılık verdi. Meclis’ten kanun çıkardı. “Elçiliklerini Ankara’ya taşıyan ülkelere elçilik binalarını inşa etmek için ücretsiz arsa vereceğiz. Paranız yoksa biz yardımcı olalım.” Dedi. İngiltere meseleyi diplomatik savaşa dönüştürdü, cepheyi genişletti. İngiltere, ABD, Fransa, İtalya, Japonya, Almanya, Avusturya, Belçika, Bulgaristan, Çekoslovakya, Danimarka, Macaristan, Yugoslavya, Hollanda, İran, Romanya, Arnavutluk, Mısır, İspanya ve İsveç elçileri “başkent” kabul ettikleri İstanbul’da oturuyorlardı.
Aradan iki yıl geçer. 1925 yılında Ankara'da sadece iki büyükelçilik vardır. SOVYETLER BİRLİĞİ VE AFGANİSTAN daha sonra iki ülke daha katıldı POLONYA ve YUNANİSTAN elçilikleri Ankara’daydı. Bu direnişin elebaşı İngiltere idi. Ancak kendisi de bu işin böyle gitmeyeceğini biliyordu. Bu büyükelçiliklerin kendi ülkeleriyle bu konuda yaptıkları resmi yazışmalar bugün elimizde. Bunlarda hep şu görüşe yer verilir: ‘Cumhuriyet rejimi tutmayacak ve çökecektir. Dolayısıyla, İstanbul yeniden başkent olacaktır. Büyükelçiliği Ankara'ya taşımaya gerek yoktur. ’
Aradan tam 6 uzun yıl geçer ve direniş cephesi 1929 yılında önce İtalya ile çözülür. Bu ülke, büyükelçiliğini Ankara'ya taşımaya karar verir. Ardından Fransa çözülür. Sonra ABD geldi hepsi tıpış tıpış geliyordu. Böylece İngiltere yalnız kalmış diplomasi Savaşı’nda Mustafa Kemal’e yenilmişti. İngiltere’de büyükelçiliğini İstanbul'dan Ankara'ya 1930 yılında, Ankara'nın başkent oluşundan tam yedi yıl sonra getirir.
Yeryüzünde hiçbir devlete böyle bir muamele reva görülmemiştir. Başka devletler de tarih içinde başkent değiştirmişlerdir. Başkent değiştirmek veya yeni bir başkent kurmak, bir devletin egemenlik hakkıdır. Başkentini değiştirdi diye cezalandırılan yalnız Türkiye olmuştur. Ankara'yı başkent yaptı diye yeni Türk rejimi yıpratılmak, devrilmek istenmiştir. Türk'ün en doğal hakkı, adeta bir suç gibi görülmüştür. Türk ulusu, bu en doğal hakkını kabul ettirebilmek için akla karayı seçmiştir. ’Kolay gelmedik bu günlere.
Faydalanılan Kaynaklar:
AKGÜN, Seçil, “Ankara’nın Başkent Oluşu”, IX. Türk Tarih Kongresi: Kongreye Sunulan Bildiriler, III. C. , 1989, s. 2067-2079.
Ankara İl Yıllığı, Ankara, 1967.
AKURGAL, Ekrem, Anadolu Kültür Tarihi, Ankara, 1998.
ATATÜRK, M. Kemal, Nutuk (1919-1927), (yay. hazırlayan Z. Korkmaz), Atatürk Araştırma Merkezi Yay. , Ankara, 2005.
ATAY, Fakih Rıfkı, Atatürk Devri Hatıraları, İstanbul, 1961.
AYTEPE, Oğuz, “Ankara’nın Merkez ve Başkent Olması”, A.Ü., İnkılap Tarihi Enst., Atatürk Yolu Dergisi, s.33-34, Mayıs-Kasım, 2004, s.15-22. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi Belgeleri
ÖZDİL Yılmaz Anka Kuşu sis kitap 2022
MUMCU, Ahmet, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi, Eskişehir, 1997.
ÖKTEM, Necdet, Saltanatın Kaldırılması, İzmir, 1972.
TOSUN, Ramazan, “Cumhuriyetin İlanında Kamuoyu”, S.Ü. Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı: 12, Selçuk Üniv. Yay. Konya, 2002.
KARAL, Enver Ziya, Atatürk’ten Düşünceler, Ankara, 1969.
İmparatorluktan Cumhuriyete - Fahrettin Altay'ın anıları Taylan Sorgun