1950 yılı itibarı ile birlikte geçtiğimiz çok partili siyasi hayat o gün bu gündür devam ediyor aradan geçen 70 yıllık zaman dilimi içerisinde sayısını bile unuttuğumuz kadar siyasi parti gelip geçmiş olsa bile kabul etmemiz gerekiyor ki Türkiye’de siyaset  “karizma” diye bildiğimiz belagat sahibi liderler üzerinden yürüyor.

Sıfırdan kurulmaya çalışılan bir siyasi organizasyon içerisinde lider önemli, ancak ilk kuruluşta lider kadar liderin hemen etrafındaki yardımcı ekibinde seçim kazanılmasında çok büyük rolü olduğunu hepimiz biliyoruz.

Kuruluş aşamasını tamamlayan tamamladıktan sonrada yapılan ilk genel seçimde iktidar olan iktidar olmasa bile TBMM’de grup kurma sayısını geçen siyasi partilerin 1950 yılından itibaren ortak derdi “vefasızlık”” olarak bilinir.

Bir kere TBMM’ye girme başarısını gösteren omdan sonrada siyaset dilini iyi okuyan belagat sahibi, hatipliği iyi olan bir siyasetçi çok kısa bir zaman sonra “benim neyim eksik.?” diyerek kendisine bir çıkış yolu arıyor.

Bir şekilde siyaseten iktidara gelmiş yada gelemediği halde uzun yıllar kendisine oy versin yada vermesin tüm ülke tarafından bilinen siyasi organizasyonların içerisinden çıkan liderler bir şekilde bahane yaratıp kendilerine yeni bir yol çizmekte gecikmiyorlar.

Dikkat edin bugün siyaset arenasında kendisine yer bulmak isteyen partilerin başındaki genel başkanların pek çoğu “mevcut genel başkan dolayısı ile benin mesafe almam mümkün değil halbuki ülkenin daha iyi şartlarda yönetilmesi adına benim fikirlerime ihtiyaç var” diye düşünerek bir parti kurup başına geçiyorlar.

Bir siyasi partiden ayrılıp yeni bir organizasyon ile seçmenin karşısına geçen liderler arasında başarılı olanlar elbette var ancak “benim kıymetim bilinmiyor “duygusundan hareketle yola çıkan ancak çok kısa bir zaman sonra sahneden silinen binlerce siyasetçiyi bizde biliyoruz bütün memlekette biliyor.

Böyle bir noktada partiden ayrılanlar için “vefasız” tanımlaması yapanda var “hadi bakalım kendi göbeğini kendin kes” diyende var, Kazanmanın yanında kaybetmeyi de göze alabilen lider adayı çıktığı yolda ya kayboluyor yada arzu ettiği noktaya kısa bir zaman içerisinde kavuşuyor.

Türkiye 14 mayıs Pazar günü son derece önemli bir seçime gidiyor ancak şu anda seçime katılan siyasi partilerin  hangisi seçimi kazansa bulundukları yaş itibarı ile 5 yıl sonra tamamı siyaseti bırakmak durumunda kalacak ve rahat bir yaşlılık dönemi yaşayacaklar.

Bunu gören kırklı ellili yaşlardaki siyasetçilerden kendilerine güvenenler daha şimdiden en az 5 yıl sonrasının hesabını yapıyor ve “ bu kadar bekledik bir 5 yıl daha bekleyip ondan sonraki dönemde Türkiye’nin yönetiminde söz sahibi olayım” rüyasını görüyorlar.

Kendilerine yakıştırılan “Vefasızlık” tanımı ise bu yüzden hiçbir anlam ifade etmiyor.