Siyaset sorun çözme sanatıdır. Siyasetçi sorun çözme becerisini ayrıcalığa dönüştürdüğünde lider olur. Lider kolay ve ekonomik çözümler ürettiği sürece hem varlığını, hem de ayrıcalığını sürdürür. Sorun çözme adı altında yeni sorunların ortaya çıkmasına neden olanların etkin olduğu bir yapıda çözümlerden söz etmek güçleşir. Çünkü toplum tasarlanarak bir yerlere çekilir. Burada ön plana çıkan paylaşıma ilişkin sorunlardır. Normal koşullarda uygulanan paylaşım yöntemlerinin sorunları asgariye indirmesi gerekir.

Üstteki saptama genel geçerliliği olan bir saptamadır. Belirtilen nitelikleri olmamasına karşın lider gibi gözükmeyi başaranlar yok değil ama onların mumu yatsıya kadar yanar! Kariyer denen şeyin anlam ve önemi bu noktada ortaya çıkar. Biz bunu liyakat olarak ifade ederiz.
 Burada normalden değil, norma üstü normal dışılıktan söz edilebilir(!)

 Lider veya liderlik ile ilgili söylenmiş ilginç (ders alınacak) sözler vardır:

*Bin asker bulmak kolaysa da onlara bir general bulmak zordur.( Japon atasözü)

*Orkestrayı yönetmek isteyen, sırtını kalabalığa dönmelidir. (James Crook)

*Lider, sorunları en az sorunla çözebilendir.( F:E)

*Yöneticilerimiz bizim efendimiz gibi gözükür ama, onları da yönetenler  var ise; onlarında bizden farkı kalamaz!(F:E)

Toplum normal ise, lideri normalin üstünde olur. Eğer toplum doğal akarında değilse, liderinin normal olup olmadığı da tartışılır. Normal akarında olan bir sürü geriye çevrildiğinde, aksaklar ve hastalar öne geçer. Geri çevrilen sürü, hızla normallerden uzaklaşır.

Toplum geriye doğru giderken, en geriden gelenlerin öne geçmesi şaşırtıcı olmamalıdır. Zaten geriye doğru kayan bir toplumun normalliğinden de söz edilemez! Burada normalden değil, norma üstü normal dışılıktan söz edilebilir(!)

 Örgütlü cehalet; iyinin, güzelin ve doğrunun düşmanıdır! Aynı şekilde, bilinçsiz insan da kendisinin düşmanıdır. Bu kural geçerli olmasaydı, çoğunluklar yönetimleri belirlerdi. Oysa pratikte yönetenler azınlıktır!

Toplumları normal konumlarından uzaklaştıran normal dışı gelişmelerin olması gerekir ki; 12 Eylül bizim toplumumuzun tanık olduğu en büyük talihsizliktir. Darbe her koşulda bir travmadır. Birey veya toplum bir travma yaşarsa, travmanın etkisiyle doğru orantılı olarak normalden uzaklaşır. 

Özgür bireylerin iradi tercihleri hem kendilerinin, hem de geleceklerinin güvencesidir. Bu tür bireylerden oluşan bir toplum gökten zembille inmez. Toplumu oluşturan sistemlerin (eğitim sistemi, sağlık sistemi, sosyal güvenlik sistemi v.b) sağlıklı olması gerekir.Buradaki sağlıktan kasıt, insanların ve öteki varlıkların var olma hakkını tanıyan, gözeten ve gelişmesine olanaklar sunan bir bakış veya yaşam algısıdır! Bunun için yasal ve kurumsal örgütlerin olması gerekir. 

Sağlıklı bir toplum için özgür birey önemlidir, özgür bireylerin lideri ise, daha da önemlidir!..

Toplumda hukuk oldu ama, sıradanlar için hukuk olmadı. Çünkü hukuk, egemenlerin sıradanlar için ürettikleri buyruklar olmaktan öteye gitmedi. Birileri vesayetin sahibi oldu ama, sıradanlar için böyle bir hak hiç olmadı!

Sıradanlar egemenlerden daha çok ölümlüdür. Çünkü, kırılgandır sıradanın yaşamı.Doğa felaketleri karşısında insanlar taraftır ama, sıradan ile egemen hiçbir zaman eşit değildir.Egemenler tüm felaketlere karşı kendilerini güvenceye almanın bir yolunu bulabilirler. Çünkü maddi olanakları bunun için uygundur. Savaşlarda aynı kapsamda değerlendirilmelidir. Şehit cenazeleri yoksul hanelere gider.

 Depremlerde ve öteki doğal afetlerde ağırlıklı olarak sıradanların derme-çatma ve denetimden uzak konutları başlarına yıkıldığında, üstteki sav bir kez daha kanıtlanmış olur! 

İyiye, doğruya ve güzelliklere gitmediğimizi ne kadar çabuk anlarsak; toplum olarak olası zarardan daha az zararla kurtulmuş olacağız! Her türlü teröre karşı çıkmak insanların temel görevlerindendir. Ama bu karşı çıkış, sürekli olarak barış talebini de dillendirmelidir. Bu ülkede en çok barışa ihtiyacımız var. Bir arada ve kardeşçe yaşayabilmemiz için fidanlarımız toprağa düşmemeli. Her koşulda ülkenin çıkarı ön planda tutulmalıdır.