Yıldızlı bir gökyüzü örtünmek geceyle,

Al yeşil çarşaflarda düş yarıştırarak…

Ve gönlünün yarasına sarıp sevdasını;

Omuz omuza kurtuluşun kavgasını çoğaltarak!                                                                                                                                                    

                                                                                                                                     

Paylaşmak ya da paylaşmamak, bütün sorun burada düğümleniyor. Adil paylaşmamak adaletin, hiç paylaşmamak ise çatışmanın temel nedenidir. Barış ne çektiyse, bu adaleti yok sayanlardan çekti. Fiili olarak olması kadar, olabilirliğinin olması da sorun oldu. Korku, endişe, güvensizlik; birliktelikleri, güzellikleri ve adaleti hırpaladı. Hakkı olmayanları alanlar her zaman hak sahiplerine farklı masallar anlattılar. İlk yaptıkları ise, bir düşman yaratmaktı. Düşman yaratmak olası birliktelikleri parçalayan en sinsi girişimlerden biridir. Özellikle düşmanlaştırılanlar muhalif önderler olur. Bu gibi iyi niyetli güzel insanları itibarsızlaştırmak için akla ve hayale gelmeyen suçlamalar yapılır. Yığınlar, farklı olanak ve araçlarla inanmaya hazır hale getirilir. “İsmet Paşa asker kaçağıdır(!)” Dendiği zaman, mercimek akıllılar hiç duraksamadan sürüye katılırlar!

Sıradan bir sabahtı gelen,

Önce yeşilleri görünür kıldı.

Sonra ayrıntıya kavuştu renkler.

Açık ara öne geçmişti mavilikler!

Gelelim sevinç olayına. Bugünkü sevincimiz gençliğimizde kaldığımızı gösteriyor. Duygu, istem, düşünce ve özlem olarak gençlerimizle aynı yerdeyiz! Tek farkımız, bir kısmımız geleceğimizi gördük, gençlerimiz ise bir gelecek göremiyorlar. Ayağa kalkan o yığınları tedirgin eden şey bu görülemeyen geleceksizlik. Var olma, varlık sürdürme ile ilişkili bir eylemliliktir. Varlık sürdürmenin gerekçesi, istenir ve beklenir bir gelecek tasarımının sürdürülebilir olması ile olanaklıdır. Bu farkındalık ve öngörebiliştir. Bu temel özellikler dinamik yaşamın olmazsa olmazlarıdır. Bunları güven, dayanışma, paylaşım ve birliktelikler izler. Yani siyaset toplumsallaşma sürecine girer. Toplumsallık engel tanımaz. Yolda büyüyen çığ, kendi yolunu açar. Çığ, birikimin dengesi bozulduğu zaman ortaya çıkan bir yıkıcılıktır. Çığ için alınacak önlemin belirleyicisi algı ve öngörüdür. Hiç kuşkusuz algı doğuştancı bir hal sürdürümü değildir. Gözlem, deneyim ve eğitimle kazanılacak bireysel yetenektir.

Yüreklere çığ düşürür sevdanın baharı.

Özlemler yürümeyi bilir, kaçmayı bilmez.

Gül kurusu akşamlar semirtir düşleri;

Sürgüne duran yarınlar yeşile yükler özlemlerini.

Sorusu olmayanın gerçeği az olur. Bilgiye erişim sorularla başlar. Sorular bireylerin zekâ düzeylerini yansıtır. Her soru bir doğruya, güzele ve iyiye erişimin yolunu açar. Bu arada algı ortamı dikkate alınmalıdır. İnsanlar dayanışmaya başladıktan sonra insanlık oluşmaya başlamış ve çok farklı süreçlerden beslenerek dünya insanlık ailesini yaratmıştır.

Zamanın arsız soyguncuları,

Çalar insanların umutlarını.

Gülümseyemez ki, solan güller;

Teni soğumuş ve sönmüştür bakışları!

Bir doğa harikası olan zekayı kullananla, sokma akıllılar aynı ortamları paylaşır. Atalarımız der ki; “Sokma akıl üç adım gider(!)” Mademki bir biçimde bir akıl sahibi olmuşuz; o zaman onu olabildiğince kendimizin ve dünya insanlık ailesinin yararına kullanalım. Girişte vurguladığım gençlikte kalmak, akıl kullanmanın sonucudur. Genç kalmak ise, onlarla birlikte olmak ve aynı yolda olarak onlara destek olmaktır. Sorunlarının çözümlerine iyi, doğru ve güzel çözümler sunmak veya sunulan olumlu çözümlere katkıda bulunmaktır.

Suskula isyanını, söndür içinin yangınlarını!

Bil ki, çimlenecektir köze düşen cemre…

Sürgünler yol hazırlıklarındadır artık;

Filizler el-ayak telaşında, düş açımlı goncalarla…

İyiye, doğruya ve güzelliklere gitmediğimizi ne kadar çabuk anlarsak; toplum olarak olası zarardan daha az zararla kurtulmuş olacağız! Her türlü teröre karşı çıkmak insanların temel görevlerindendir. Terör nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin ona karşı çıkmak insanlık ve yurttaşlık görevidir. Ama bu karşı çıkış, sürekli olarak barış talebini de dillendirmelidir. Bu ülkede en çok barışa ihtiyacımız var. Bir arada ve kardeşçe yaşayabilmemiz için fidanlarımız toprağa düşmemeli. Her koşulda ülkenin çıkarı ön planda tutulmalıdır. 

Birlikteliğin ön koşulu, tartışmasız olarak adalettir. Adalet, hukukun üstünlüğü temelinde yaşama geçirilir. Bu nedenle, adaletin olmadığı yerde hiçbir şey olmaz! Adaletin olmazsa olmazı da paylaşımdır. Paylaşımda ayrımcı yaklaşımlar, her şeyi yok eder. Ancak pozitif ayrımcılıklar bu değerlendirmenin dışındadır. Çünkü farklılıklar bilinçli ayrıcalıklarla asgariye indirilebilir…