Türkiye’nin çok partili hayata geçtiği tarih olan 1950 seçiminden itibaren seçmen sandık başına gidiyor, seçim öncesi kendisini iyi ifade eden, kitlelere kendisini anlatabilen halkın gönlünü kazanan siyasi oluşumları iktidar yapıyor.
Bir seçimde kendisini iktidar yapan seçmeni çantada keklik gören siyasi partiler yapılan ilk seçimde durumun hiçte kendilerinin düşündükleri gibi olmadığını sandıklar açılır açılmaz anlıyor ama o zamanda iş işten geçmiş oluyor.
Biz yıllar yılı seçimleri takip eden bir medya mensubu olarak aslında seçmen sadakati diye bir gerçekliğin olmadığını partilerin seçmenin yaşam standardını iyileştirdikleri yani sofralarına bir kap daha fazla yemek koymayı başardıkları ölçüde iktidarda kalabildiklerine inanıyoruz.
Dünya değişiyor değişen dünya ile birlikte Türkiye’de de önemli değişimler yaşanıyor, böylesi bir noktada var olan ve her gün gelişen iletişim araçları vesilesi ile dünyanın herhangi bir ülkesinde olup bitenleri anında öğrenme imkanı bulan seçmen o andan itibaren o ülkenin insanları gibi bir hayat sürmenin hesabını yapıyor.
Burada hemen “Demek ki AK Parti seçmeni anlama noktasında son derece başarılı o yüzden 2002 yılından itibaren iktidarda bulunuyor” cevabı verilebilir ki bu cevap çok büyük oranda doğrudur.
O dönemi hatırlayanlar mutlaka vardır 2015 yılında yapılan genel seçimde bilindiği gibi seçmen AK Partiye tek başına iktidar olmak için yeterli oyu ve milletvekilini vermedi, Ancak diğer siyasi partiler bir araya gelemeyince yapılan erken seçim sonrasında AK Parti tekrar tek başına iktidara gelecek milletvekili sayısına ulaşmayı başardı.
Gelecek yıl haziran ayında yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili genel seçimine katılacak olan siyasi partilerin işi her zamankinden daha zor, zira ister iktidarda olsun ister muhalefette olsun özellikle iktidar partisinin medya yolu ile seçmeni kendi tarafına kanalize etme durumu nerede ise kalmadı.
Bugün hemen herkesin elinde “Akıllı” diye tarif edilen telefon var , milyonlarca insan bu akıllı telefonlara bağlı internet vasıtası ile bırakın Türkiye’yi dünyanın herhangi bir ülkesinde olup biteni saniyeler içerisinde öğrenme imkanına sahip.
Böyle bir süreçte seçime katılacak olan siyasi partilerin seçmenler için her zamankinden daha iyi ekonomik koşullar son derece üst düzey sosyal yaşam vaat etmelerinden başka hiçbir yol kalmamıştır.
Seçmen çok uzun bir zamandır seçimlerde din ve milliyetçilik ögelerini öne alarak “Vatan-Bayrak –Millet” üçlemesini çerçevesinde oy kullanıyordu ancak son dönemlerde sözünü ettiğimiz kutsal değerlerin herkes için önemli olduğunu anladı ve ilk kez “Ben bana kim daha iyi ekonomik şartlar sağlayacaksa ona oy vereceğim” noktasına geldi.
Dolayısı ile gelecek haziran ayında yapılacak seçimde “Şu bölgedeki vatandaşlar bizim sadık seçmenimizdir, Falanca il bizim kalemizdir” şeklindeki argümanların artık karşılığı olmadığı tüm siyasi parti yöneticileri tarafından net bir şekilde anlaşılmıştır.
Seçmen artık kendisini ve sorumluluk alanına giren aile fertlerine daha iyi gelecek sağlayacak siyasi kadrolara sadakat gösterecektir.
Ve olması gerekende budur.