Bizim memlekette ne zaman “Genel seçim” süreci yaklaşsa kendisini bir şekilde TBMM’de görmek isteyen tüm siyasetçilerin ortak sorusu “partimiz milletvekili adaylarını nasıl belirleyecek.?” şeklinde olur.
Konu ile ilgili kısa bir araştırma yapınca farkına vardık ki Türkiye’de an itibarı ile 120 civarında siyasi parti var, kuruluş aşamasını tamamlayan bu siyasi partilerden TBMM’de temsil edilenler var, TBMM’de olmayanlar var, Tabelası olupta yöneticileri ortada görünmeyen siyasi partiler var.
Seçilebilme endişesi yaşayan siyasetçilerin büyük bir bölümü TBMM’de grubu bulunan ve yapılacak ilk genel seçimde tek başına yada ittifaklar halinde iktidara gelmesi muhtemel partilerde olur.
Bizde var olan siyasi partilerin genel merkezleri elden geldiği oranda milletvekili adaylarını kendileri belirlemek isterler, Liderin çok önemli olduğu bir siyaset arenasında lider haklı olarak “-Nasıl olsa seçmen kurduğum siyasi partiye değil bana bakarak oy veriyor, o zaman bende bildik tanıdık siyasetçileri milletvekili sıralamasına yazayım” diye bir ruh hali içerisine girebiliyor.
Ülke genelinde teşkilatlanmasını tamamlayan partilerin il-ilçe-belde başkanları var, genel merkez yöneticileri var, genel başkan tarafından tayin edilen danışmanlar var, bölge başkanları var.
TBMM’de var olan 600 milletvekilinin tamamını da bir siyasi partinin kazanması da mümkün olmadığı düşünüldüğünde gelecek seçimde en iddialı siyasi partinin bile 200 civarında milletvekilini TBMM’ye taşıyacağı gibi bir gerçek var.
Siyasi partiler her zaman üye sayıları ile övünürler, Genel merkezler taşra teşkilatlarına sürekli “üye sayısını çoğaltın” talimatını verir ve o il sayısının nüfusu oranında üye isterler.
Böyle bir noktada partilerin o il merkezindeki teşkilatları ve üyeleri de ister istemez “madem biz bu yerleşim merkezinde partimizin başarısı için ter döküyoruz o zaman seçip TBMM’ye göndereceğimiz milletvekilleri ile ilgili de en azından bizim fikrimize başvurulsun” talebinde bulunurlar.
İşte bu durum geliyor ön seçim noktasında hayat buluyor, Ön seçime inanan , “delegenin onayını alarak sandıktan çıkan kim varsa genel seçime onlarla katılacağız” diye düşünen genel merkezler diğer partilere göre epey bir mesafe almış oluyorlar.
Ön seçim yerleşim merkezlerinde var olan tüm üyelerin katılımı ile yapılabiliyor, bu durum yeterli görülmediğinde o il merkezinde var olan üyeler arasından seçilen “il delegelerinin” katılımı ile de yapılabiliyor.
İl merkezlerinde kurulan sandıklardan çıkan adaylar TBMM’ye gidebilme adına daha öz güvenli oluyorlar, Delegeden çıkamayan bir milletvekili adayının başarılı olması da mümkün görünmediğinden bu noktada delegenin şaşmaz bir irade gösterdiğini de bilmemiz gerek.
Şu an parti genel merkezlerinde var olan genel merkez yöneticileri genel başkanlara ne kadar yakınsa ne kadar sadıksa Anadolu’nun en ücra köşesindeki bir teşkilatın üyesi de de genel başkana o kadar yakın o kadar sadıktır.
Seçim yaklaştıkça milletvekili adaylarının hangi şekilde belirleneceği sorusu da kamuoyunda daha fazla seslendirilmeye başlandı, sabah erken saatlerden gece yarılarına kadar partisinin başarısı için koşturup duran üyelerin yada delegelerin söz sahibi olduğu bir ön seçim o partiyi diğer siyasi partilerin bir hatta birkaç adım önüne geçirecektir.
Yeter ki genel merkezler delegeye ama daha önemlisi üyeye güvensinler.