Dernek binası önünde toplanan dernek üyeleri, üzerinde mor yelekleri, döviz ve pankartla İş Bankası’na kadar yürüdü.  Sloganlar atan kadınlar polis eşliğinde yürüdü.
Yürüyüş sonunda İş bankası önünde basın açıklamasını dernek üyelerinden Elif Karaman okudu.
Basın açıklamasında şu ifadeler yer aldı:
Tarih insan belleğidir kazınır hafızalara…25 Kasım kadının belleği ,kadının direniş ve yeniden dirilişidir . Patria ,Minerva , Maria Teressa kız kardeşlerin dünya kadınlarına bir armağan günüdür 25 Kasım günü . 25 Kasım 1960 da Dominik Cumhuriyeti ‘ndeki diktatörlüğe karşı mücadele eden Mirabel kardeşlerin, tecavüz edilerek vahşice öldürülmesinin ardından 39 yıl sonra 1999’da ; 25 Kasım tarihi ,Birleşmiş Milletler tarafından ‘Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü ‘ ilan edilmiştir . Üç kız kardeş 1930’dan 1961’e kadar Dominik Cumhuriyeti’ni yöneten Rafael Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele verdi. 1960 yılında diktatörlük karşıtı mücadeleleri ülke çapına yayıldı.

Mirabel Kardeşler, diktatör Trujillo’nun “Ülkede iki tehlike var: Kilise ve Mirabel Kardeşler” şeklinde yaptığı açıklamadan kısa süre sonra, 25 Kasım 1960’da diktatörlüğün askerleri tarafından tecavüz edilerek vahşice öldürüldüler. Cesetleri Dominik Cumhuriyetinin kuzey bölgesinde bir uçurumun dibinde bulundu. Öldürülmeleri diktatörlük tarafından kamuoyuna “trafik kazası” diye duyuruldu. Kurdukları Clandestine Hareketi öldürülmelerinden bir 
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun verilerine göre Ekim ayında 34 kadın cinayeti işlenmiş, 26 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulunmuştur. Öldürülen 34 kadından 2’si ekonomik bahanelerle, 11’i boşanmak istemek, barışmayı reddetmek, evlenmeyi reddetmek, ilişkiyi reddetmek gibi kendi hayatına dair karar almak istemesi bahanesi ile öldürüldü. 21’inin ise hangi bahaneyle öldürüldüğü tespit edilemedi. 21 kadının hangi bahaneyle öldürüldüğünün tespit edilememesi, kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin görünmez kılınmasının bir sonucudur. Kadınların kim tarafından, neden öldürüldüğü tespit edilmedikçe; adil yargılama yapılmayıp şüpheli, sanık ve katiller caydırıcı cezalar almadıkça, önleyici tedbirler uygulanmadıkça şiddet boyut değiştirerek sürmeye devam ediyor.
Kadına yönelik şiddet bugün toplumsal olarak daha da görünen bir olgu haline geldi .  Çocukken eline oyuncak olarak silah verilen, ağam, paşam ,aslan oğlum denilerek sürekli pohpohlanan, cinsel organı fotoğraflanarak, daha bebekliğinde erkekliğiyle övünmesinin yolu açılan erkeğin, otorite ve iktidar sahibi olduğu zaman; hiçbir zaman eşiti olarak görmediği, bu yüzden de denetlemek görevini üstlendiği kadını öldürmeyi, kendisine hak görmektedir.      


Konu üzerine çalışma yapan araştırmacılar kadın cinayetlerinin “kadından nefret etme, küçümseme, tiksinme ya da kadına sahip olma duygusu” gibi nedenlerle erkekler tarafından işlenen cinayetler olduğunu söylüyorlar. Dolayısıyla şiddeti normalleştirmeye yarayan, politik sorunu örten ‘aşk cinayeti’, ‘namus cinayeti’ gibi kullanımların her birinin temelini de cinsiyetçilik ve kadın düşmanlığı oluşturmaktadır.  
Yani erkeklerin ileri sürdüğü; mini etek giydi, çalışmak istedi,  habersiz çarşıya gitti, birlikte olma teklifimi reddetti,boşanmak istedi,aşık oldum aşkıma karşılık vermedi,çok sevdim kıskandım,seven kıskanır,erkek adam hem sever hem döver söylemlerinin hepsi özünde; hem cinsiyetçi hem mülkiyetçi hem şiddeti meşrulaştıran,üstüne üstlük ne yazık ki şiddet ve cinayeti romantize eden söylemler olmaktadır.Yaratılan toplumsal algı;mağduru suçluymuş,suç işleyeni haklıymış gibi göstermektedir. 
 Kadına yönelik şiddet davalarında uygulanan iyi hal ve tahrik indirimleri katilin kısa bir süre yatıp çıkmasına neden olmaktadır. Erkek egemen sistem içerisinde kadınlara;tecavüz,taciz ve ölüm reva görülmektedir. Kadına yönelik şiddet meşrulaştırılırken, bunların sonuçları olarak da kadın cinayetlerinde artışlar olmaktadır.
Bizler artık en temel hakkımız olan yaşam hakkımızın, elimizden alınmasına karşı ;kadın cinayetlerini durdurun diyoruz !
Erkek şiddetinden kurtulmak için taleplerimizi net bir şekilde açıklıyoruz :Kadına yönelik şiddetle mücadele etme iradesi gösteren bir iktidarın yapması gereken derhal İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararından geri dönmek, sözleşmeyi eksiksiz uygulamak, uygulama sorunlarını tespit ederek gerekli önlemleri almak ve her alanda toplumsal cinsiyet eşitliğinin tesis edilmesi için çalışmaktır. 
 6284 sayıl koruma kanunu etkin uygulanmalı,kadınların korunmasındaki tüm bürokratik engeller kaldırılmalıdır.
  Kadın katillerine indirimler uygulanmamalı,hafifletici sebepler aranmamalı,caydırıcı ceza verilmelidir.
        Şiddet gören kadınlara mali destek sağlanmalı,kadınların korunması için bütçeden yeterli pay ayrılmalıdır.
      Kadın ,aile kavramına sıkışmaktan kurtulmalı , pozitif ayrımcılık uygulanmalı ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yerine ‘KADIN BAKANLIĞI ‘ kurulmalıdır .
    Taciz,tecavüz ve şiddetinize karşı biz kadınlar hep birlikte direneceğiz.Çocuklarımızı , kızlarımızı size kurban etmeyeceğiz .
        Ataerkil devlete ve toplumsal yapıya karşı direnişimiz bitmeyecek.
        Patriyarkaya ve eril zihniyete,eril dil ve söylemlere karşı sözlerimiz hiç bitmeyecek.Hayatın her alanında;evlerde,iş yerlerinde,sokaklarda,alanlarda bugün ve her gün direneceğiz.Yer yüzü eşitliğin yüzü oluncaya dek…
      Yaşasın kadın dayanışması,yaşasın feminist isyan!
HABER: ELİF DİKBAŞ

Didim'de Elektrik Kesintisi Didim'de Elektrik Kesintisi