Bilim her koşulda yaşam içim olmazsa olmazların en önde gelenidir. Bilimi herkes bilmeyebilir ama, yaşama katkılarından yararlanabilir. Yaşamımızın bir parçası olan bilim uygun bir iklim bulduğunda gelişir. Gelişimi tetikleyen en önemli etken, yaşamsal gereksinimlerdir. Bunun için her canlıda var olan beyin denen cevherin, uygun koşullarda devre sokulması gerekir. Bunun yol ve yöntemleri bilgi ve davranış olarak bireylere kazandırılmalıdır. Eğitimden beklenen istendik davranışlar her koşulda sadece insanlık yararına değil, tüm varlıkların yararınadır.

Tanım, objenin tüm özelliklerini en iyi gösteren ve yansıtan fotoğraftır.

Kavramlar yaşamın Deniz feneridir diyebiliriz. Bu bilgi ve birikimler özünde bir kültürel hazinedir ki, bu hazine insanlığın hizmetindedir. Kavramlarda tanımlar gibi güncellenmelidir. Kavram olgusunu Vikipedi ansiklopedisinden izleyelim:

Vikipedi, özgür ansiklopedi

“Kavramnesnelerin ya da olayların ortak özelliklerini kapsayan ve bir ortak ad altında toplayan genel tasarımdır.[1] Kavramlar, soyuttur ve gerçek dünyada yoktur. Benzer olan fikirleri, insanları, olayları vs gruplandırmak için kullanılan bir sınıflamadır. Kavram yanılgıları ise daha çok kişisel deneyimler sonucu oluşmuş, bilimsel gerçeklere ve düşüncelere aykırı, anlamlı öğrenmeyi engelleyici bilgilerdir.

Kavram klasik mantıkta oldukça önemlidir. Kavramlar dille ifade edilirse buna terim adı verilir. Başka bir deyişle kavramlar nesnelerin soyut tasavvurları iken, bu tasavvurların dildeki karşılıkları ise terim olarak adlandırılır. Kavramlar işaretlerle ifade edilir. Bu işaretler sözlü veya sözsüz olabilirler.”

İdeoloji, yaşama ilişkin istem ve beklentiler toplamı olarak tanımlanır. İstem ve beklentiler bireyin toplumsal konumlanışı ile ilişkilidir. İstem ve beklentiler bir yaşam formunu işaret eder. Bu işaret izlendiğinde sınıf olgusu ile karşılaşılır.

Bireylerin yaşam biçiminin maddi ve manevi dayanakları var. Maddi değerlere sahip olanlar ve özellikle manevi değerlerle ilişkilendirilen emekçiler. Bu dayanaklar sınıfsal konumları yansıtır. Mülkiyetin kutsanmasının dayanakları, öncelikle sistem sonra kurumlar, yasalar ve inanç sistemleri(!) Bunların hepsi ideolojik aygıtlardır. İnancın belirlediği yaşam formu, mülkiyet düzeninin güvencesidir.

Doğada ilk “çiti” çeviren en yaygın ve en çirkin bir miras bırakmıştır insanlığa.

İnançların belirlediği yaşam formu, mülkiyet düzeninin güvencesidir. Maddi değerlere sahip olanlar, kendileriyle aynı olanaklara sahip olmayanlarında kendileri gibi düşünmelerini isterler. Herkesin kapitalist olmasını değil, kapitalistler gibi düşünmelerini sağlayacak tüm aygıtları devreye sokarlar(!) İşte bu, tercih edilen bir sistemdir! İdeoloji, politika, strateji, taktik sistemin omurgasını oluşturur. Politika, strateji ve taktik ideolojinin unsurlarıdır. Stratejinin belirlediği çerçevede koşulların gerektirdiğini yapmak politik bir yaklaşımdır.

Politika yaşam karşısında tavır alıştır. Yaşam gereklilikleri için yapılan iş ve eylemler, olay ve olgular politik yaklaşımdır. Bütün varlıkların bu şekilde tavır aldıkları söylenebilir. Yaşam karşısında alınan tavır, uygulanan yol ve yöntemlerle oluşturulan kurallara politika deriz. Politika bilinçli bir duruş, tercih ve istemlerdir. Bu yaklaşım bizi ideoloji tanımına götürür. Bu noktada politika, ideolojiyi gerçekleştiren taktikler olarak yaşama damgasını vurur.

Her canlı varlığın bir politik tercihi vardır. Bunun farkına varması, objenin bilinçli olarak hareket etmesini sağlar. Ne yazık ki, bu olgunun farkına varmayanlarında bir politikaları var. Politik bilince sahip olanlar yararlı politikalar üretirken; bunun ayırdında olmayanlar, egemenlerin politikalarına araç olurlar(!)

Politika bir belirlenmişlik çağrıştırır. Bilinçli olarak üretildiği sürece bu olgu kaçınılmazdır. Politika üretenler yaşamın belirleyicisi olurken, üretilmiş politikalara uyum sağlayanlar, politika üretenlerin aracı olmaktan kurtulamaz! Belirleyenlerle belirlenenler yaşamın farklı cephelerini temsil eder. Politikalar üretilecek ve örgütlü yapılar aracılığıyla yığınlara taşınacaktır.

Politika bireyler bazında ve yaşamı sürdürme temelinde ve koşulların elverdiği ölçüde yapılan tercihlerdir. Siyaset, bireysel politik tercihlerin yaşama geçirilmesi için uygulanan yol, yöntemlerdir ki, kurumsal desteklerle yaşama uyarlanırlar.

Üst düzeyde konumlanan buyurgan; “Kurumlara politika sokmayın!” der. Teorik olarak kurumların dayanağı olan politikalar; dayanağını kurtuluştan ve onun doğal uzantısı olan kuruluş felsefesinden alır. Ancak buyurgan; “Kışlaya ve okullara politika sokmayın.” Dediği zaman, o kuruluşların bir politik tercihin sonuçları olduğunu ve o alanın kendi hükümranlık alanı olduğunu söylemiş olur(!)

Son olarak “kavram” olgusuna bakalım. Kavram, yaşam için gerekli olan; yer, zaman ve koşullara göre değişen adlandırmalardır. Vatan, millet, devlet, onur, şeref, itibar, saygınlık ve yurtseverlik bu tür kavramlardandır.

Aklımızı kullanmak aklımıza gelirse, yararlı olduğunu görürüz!

Özgürlük, kendi kendine yetebilme yalnızlığında, iradi olarak tercih kullanabilmektir. Tercih, olanakların elverdiği veya koşulların sunduğu kadardır. Olmamasına karşın tercih üretebilmek, yeterliği aşan bir yetkinliktir ki, bu yaratıcılık niteliği çok az kişide bulunur. Atatürk bunlardan biridir, tüm olumsuzluklara ve olanaksızlıklara karşın, yeni bir yol açarak ülkeyi kurtarmış ve bir cumhuriyet kurmuştur. İşte bu, olmayan seçeneği yaratma becerisi ve başarısıdır!...