İlimin lügat anlamı : “ Bilme, biliş, bilgi.”dir. Bilginin anlamı ise: “İnsanın kendi, kendi dışındaki varlıklar ve oluşlar hakkında aklının kavrayabileceği şeylerin bütününe verilen ad.” dır. soyut bir kavram olan ilim sadece insanlara yani akıllı yaratıklara mahsus bir mefhumdur.
İnsanın ilk yaratılışından günümüze kadar ilim devamlı gelişme göstererek, bilgi birikimleri nesilden nesillere devamlılık arz ederek sonsuza doğru yol almaktadır. Dünya varolduğu müddetçe de bu gelişmesini devam ettirecektir.
İlime önem veren milletler dünya milletlerinin daima önünde gitmişler, diğer milletlere önder ve örnek olmuşlardır. Zamanında İslam devletleri de ilime çok büyük önem vermişler, büyük medreseler ve kütüphanelerde binlerce öğrenci yetiştirilmiş, bunlardan da nice alimler peyda olmuşlardır. İlimden uzaklaştıkça refah seviyesi düşmüş, liderlik ise, ilmi kendilerine rehber edinen devlet ve milletlerin eline geçmiştir.
Milletler zevk ve sefaya daldıkça ilimden uzaklaşmışlardır. Halbuki ilim her zaman ve her yerde sımsıkı sarılmamız gereken bir mefhumdur. İlim üzerine söylenmiş nice güzel sözler ve ata sözlerimiz mevcuttur. Hazreti Muhammed (S.A.V.) : “ İlim Çin’de bile olsa arayın, gidin elde edin.” diyerek ilmin insanoğlu için ne kadar önemli olduğunu vurgulamıştır. Ulu Önder Atatürk : “Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit ilimdir, fendir.” diyerek gelecek nesillere ışık tutmuştur.
Günümüzde ilimle uğraşanlar her geçen gün biraz daha azalmaktadır. Halbuki ilime dört elle sarılmamız gerekmektedir. Bir atasözümüzde :”İlmi Allah dileyene, malı dilediğine verir.” der. Dileyen herkes ilim tahsil edebilir. İlimden uzaklaşıldıkça gerçek alimler de günbegün azalmaktadır. Okey ve poker masalarında vakitlerini öldürenlere aslında acımak lazım.
Kütüphanelerimizin raflarında binlerce kitap insanlarımızı bekliyor. Bunları okuyup bilgi sahibi olmaktan daha büyük mutluluk olamaz. Ne mutlu okuma alışkanlığı kazananlara, ne mutlu okuyarak bilgi sahibi olanlara.
Satırlarımıza Bhartrihari’nin şu güzel sözüyle son verelim.
“Bilgi, bölüşüldükçe artan hazinedir.”
----------- ŞİİR KÖŞESİ -------------
BU VATAN ATATÜRK’E MİNNETTAR
Bu vatan Atatürk’ün, geçmişini bilerek
Geleceğe doğru yön verişine minnettar!
Türklüğün sinesinden hakkıyla yükselerek
Hızır gibi imdada erişine minnettar!
Bu vatan Atatürk’ün cehaletle uğraşta
Bağımsızlık aşkıyla yer alarak en başta
Eğitimden, sanata girdiği her savaşta
Cephelerde göğsünü gerişine minnettar!
Bu vatan Atatürk’ün umumi efkârına
Karanlıklar çökünce yurdun kara bağrına
Milleti uyandırıp bir istiklal uğruna
Ay bayrağın altına derişine minnettar.
Bu vatan Atatürk’ün gecesi, gündüzüyle
Çalışıp üreterek; dağlarıyla, düzüyle
Vaktiyle, Her fabrika bir kaledir, sözüyle
Ülkeyi ilmek ilmek örüşüne minnettar!
Bu vatan Atatürk’ün lütfudur memlekete
Cumhuriyet payidar kalsın ebediyete
Çıksın diye kültürü çağdaş medeniyete
Makûs talihi yere serişine minnettar.
Bu vatan Atatürk’ün Anadolu adına
Başına taç ederek yücelttiği kadına
Kulak verip toprağın, köylünün feryadına
Sabanını gönence sürüşüne minnettar!
Bu vatan Atatürk’ün çizgisinde giderken
Bir yanda yurt inşası bir yandan borç öderken
Muhtaç olduğun kudret damarlarında, derken
Yılgınlığı yerlere vuruşuna minnettar!
Bu vatan Atatürk’ün, dehası ne kelime
Sözlerim ters düşerse itibar et bilime
Diyebilecek kadar âşık müspet ilime
Dogmaları şiddetle yerişine minnettar!
Bu vatan Atatürk’ün, aklın yoluna uyup
Varlığının vasfını ta yüreğinde duyup
Muhabbetle, özlemle sonsuz rahmet okuyup
Çağların ötesini görüşüne minnettar!
Bu vatan Atatürk’ün beş vakit üç öğünde
Devranın Türk Oğlunu hapsettiği bir günde
Demir dağlar eriten ulusunun önünde
Efsanevi bozkurtça duruşuna minnettar!
Salih ERDEM - AYDIN
-------------------------------------------
KISKANDIM
Sözümde yalanım yok sevmeye kıyamadım
Saçın savurur diye esen yeli kıskandım
Bilesin başkasını yerine koyamadım
Gözlerinin yaşıyla kopan seli kıskandım
Örselensin istemem gördüğüm o rüyalar
Hep küs kaldım kendimle eskimesin aynalar
Sensiz nefes ar gelir benim olsa dünyalar
Ellerinden tutacak yaban eli kıskandım
Karanlığın kâbusu o gözler güne benzer
Kâinatın güneşi acep senden kim bezer
Düşlerimde olan yar şimdi gönlümde gezer
Bülbül gibi şakıyan sende dili kıskandım
Öyle bir derdim var ki bin dermanın kâr etmez
Cümle âlem bir olsa gönlümdeki yar etmez
Gülmeyince gözlerin yüreğimden kar gitmez
Ağ düşünce saçına beyaz teli kıskandım
Hüznün çöker içime sensizlik yakar beni
Sevdan ile düştüğüm girdaptan çıkar beni
Kefenimi biçmişler ahali yıkar beni
Sensiz nefes aldığım gurbet ili kıskandım
Bu dünyadan vaz geçtim davam kalsın mahşere
Sevdam düşmesin dile söylemedim eşkere
Güner’im bu canımla bilmem öldüm kaç kere
Derinden toprağımı eşen beli kıskandım
Güner TEKİN - KARS
-----------------------------------------