Özgürlükler gülümseyince, çiçeklenir yaşama umudu…

İnsanlık için en yararlı ve gerekli olan şey hukuktur. Deneyimlerden, tanıklıklardan ve gerekliliklerden oluşan yaşamsal bir kurallar bütününden söz ediyoruz. Hukuk uzlaştıran, çözen, güven temelli güvenceler veren özel konumlar karşısında ödün vermeyen ve esnemeyen bir oluşumdur; her koşulda haksızlıkların karşısında ve haklı olanların yanında olan bir kurumsal güvencedir. Özel ve genel durumları hak ve hukuk temelinde geçerli kılan ve saygı duyulması gereken bir sosyal olgudur.

Nedensiz ölümlere yem edilenlerimiz,

Bir garip, bir yoksul ve bir çaresizler ki…

Kazanmak için haklı olmak tek başına yetmez. Kazanmayı güvenceye alacak unsurların birlikteliği, dayanışması, direnmesi kazanmayı sağlar. Buradaki ortak payda haklı olmaktır. Bu haklı olma savı neye dayanır? Bu yaşamsal savın dayanağı temel haklardır. Haklar var ise ve bunun dayanağı varoluş ise; o zaman herhangi bir kişi veya kurum ya da kuruluşun hak vermek gibi bir görev veya yetkisi olamaz. Bu nedenle temel olan ve gerekli olan var olan hakların kullanılabilir olması için uygun bir iklimin yaratılmasıdır. Yani adaletli bir yaşamın tercih edilmesidir. Birliktelikler, dayanışmalar ve örgütlenmeler hak kullanımlarının gözetimi ve denetimini gerektirir. Hakların kullanılabilir ve gözetilir olması toplumların en temel sorunlarından biridir. Bu var olan hakları kullanılabilir kılmak, hak sahibinin öteki hak sahipleriyle kuracağı birlikteliğe bağlıdır. Bu birlikteliğin adı örgüttür. Tüm haklar gibi örgütlenme hakkı da yasal ve kurumsal güvencelere bağlanmalıdır. Hakların kullanımına engel olanlar örgütlü olan egemenlerdir. Sermaye sahipleri yaşamın her alanında ve kürenin erişebildikleri her noktasında örgütlü yapılar oluşturmuşlardır. Eğer bu yapılanma olmazsa, küçük azınlıkların büyük çoğunlukları yönetmesi söz konusu olamazdı.

Bilinsin ki, bunlar sevda kıran, umut sökenlerdir!

Çaresizliğinde abanırlar filizlere, sürgünlere…

Kırım görmüş fidanların kanlı ormanlarında;

Bunlar yüreklere toprak tümsekleri bırakanlardır!...

Hak varlık temelli bir olgu olduğu için, onu sürdürebilmek gerekli olan şeyler, temel haklar kapsamındadır. Varlıkları var kılan ortamlar aynı zamanda haklarında kaynağıdır. Dağın tepesinde, deniz kıyısında veya bir ovada gereksinimlerin karşılanması tamamen çevre koşulları ile ilişkilidir. Beslenme, barınma ve korunma varlık sürdürümünün olmazsa olmazlarıdır. Yaşam sürdürmenin alışkanlığa dönüşmüş halleri gelenekselleşirken, kültüre dönüşür. Bu nedenle kültür bir yaşama biçimidir. Kültürel etkileşimler yaşam olanaklarını olumlu biçimde etkiler. Kültürün temelinde yaşamın sürdürülmesini kolaylaştıran alışkanlıklar var. Alışkanlıkları koşullar oluşturur. Koşulları yaşama uyarlı kılmak bilinç ve öngörü ile ilişkilidir. Öngörü olası sorunları aşmanın yol ve yöntemlerini gösterir. Yaşamı kolaylaştıran her şey sonuçta tüm varlıkların yararına olmalıdır. Bunun için varlık döngüsünde yer alan tüm halkalara gereksinim olduğu unutulmamalıdır.

Hasretin kaç çeşidi var bilir misin?

O umut ki, tükenir yorulunca!

Üfler güçlüler filizkıran fırtınasını;

Hasret kalır yurduna yarınsızlar!...

Yasa meşruiyetini yaşamın kendisinden ve doğal yaşamdan alırken, varlığa ilişkin kurumsal ilkelere yaslanır. Bu nedenle kurumlar devletin omurgası ve aynı zamanda toplumsal güvencedir. Kurumsal ilkeler olabildiğince yaşamla ilişkili tüm hak ve özgürlükleri kavrar ve kucaklar. Eşitlik temelindeki bu kucaklama bir güven şemsiyesidir. Bu şemsiye laik, demokratik bir fırsat eşitliği alanı yaratır; liyakat öncelikli olarak gözetilmesi gereken ilkelerdendir. Bu nedenle yaşamın kontrolü ve düzenlenmesi hiçbir koşulda atanmış kontrolsüzlerin kontrolüne bırakılmamalıdır!

Yaşamak, gerekli ilişkileri olumlu bir zeminde kurarak, güven temelli ilişkilerle birliktelikler oluşturmaktır. Güvenin güvencesi örf, adet ve gelenekleri yaşatan kurum ve kuralların oluşturulmasıyla olanaklıdır. İlkeler, kurallar, tanımlar ve kavramlar; uzlaşmanın, adil paylaşımın ve özgürce dayanışmanın olmazsa olmazlarıdır. Bu güvenceler yaşam ortaklığını, amaç birlikteliğini, paylaşımını ve yaşam birlikteliğini, yani millet olgusunu yaşama geçirmekle olanaklıdır. Ulusal Kurtuluş Savaşımızı temel alan  “KURULUŞ” bütün bunları gerçekleştirmenin yolunu açmıştı…Dahası, bugün devlet olanaklarını kullanırken gözümüzün içine bakarak söyledikleri ve yaptıkları birçok şeyin yapılmaması için yapılmıştı o kuruluş ve kurtuluş savaşı!...