Didim Umut Tiyatrosu, haber takibi sırasında polislerce gözaltına alınan ardından darp edilerek katledilen Evrensel Gazetesi Muhabiri Metin Göktepe'yi katledilişinin 26. yıldönümünde andı. Anma, Metin Göktepe’ye ait sinevizyon gösterisi ve saygı duruşuyla başladı.

 “Hareketin Fotoğrafçısı Metin Göktepe”
Düzenlenen anmada söyleşi gerçekleştiren Evrensel Gazetesi yazarı İhsan Çaralan konuya ilişkin “Bugün Gazetemizin Muhabiri Metin Göktepe’nin gözaltında katledilişinin 26. yılı. Metin 1996 yılının 8 Ocak günü, Ümraniye Cezaevinde öldürülen iki devrimci gencin cenazesini izlediği sırada gözaltına alınmış, gördüğü işkence sonucu hayatını kaybetmişti. Metin bugün, İstanbul Esenler’de bulunan Kemer Mezarlığındaki mezarı başında, 26. kez anılacak. Bugün bu köşede rutin bir anma yazısının ötesine geçerek; ailesi ve Metin’i yakından tanıyan biz Evrensel çalışanları için çok özel bir yere de sahip olan Metin Göktepe’nin katledilmesi ve üstünden geçen çeyrek yüz yıldan geriye doğru bakarak Metin’i 26 yıldır anmanın nedenlerine dikkat çekmek istedim.
Metin, 1991’de yayımlanmaya başlayan Gerçek dergisinde gazeteciliğe başladığında 23 yaşındaydı. Haftalık bir haber dergisinin genç muhabiri olarak Metin, hem birlikte çalıştığı arkadaşları hem de dönemin genç gazetecileri arasında “hareketin fotoğrafçısı” olarak tanınıyordu. Bu yüzden de gazetemizin sürekli okurlarının bildiği gibi özellikle gençlik ve işçi eylemleri söz konusu olduğunda, “Bu haberi mutlaka ben izlemeliyim” sözü adeta onun sloganı olmuştu. Elbette Gerçek’in bu çalışkan, gözü pek, “Gerçeğin peşinde koşan” acar muhabiri, ilk sayısından itibaren Evrensel’in de genç gazetecilerinden birisi olmuştu. ’90’ların ilk yarısı; bir yandan 1989’da patlak veren “Bahar eylemleri”nin ülkeyi bir “işçi baharına” çevirdiği, üniversitelerde gençlik eylemlerinin yükselişe geçtiği yıllar olurken öte yandan “Beyaz Toroslar”ıyla, “Hizbi kotra”sıyla, “JİTEM”iyle en gerici güçlerin ülkeyi kan gölüne çevirmek için harekete geçirildiği, bugün hâlâ kullanılan tabiriyle “karanlık yıllar” olarak anılıyor. Aydın, demokrat, “Kürt iş insanları” katliamı yılları olan o yıllarda, Uğur Mumcu’dan Musa Anter’e, Namık Tarancı’dan Çetin Emeç’e, İzzet Kezer’e 25 gazeteci katledilmişti. Metin bu gazeteci katliamı yıllarda öldürülen 25’inci gazeteciydi!
HABER MERKEZİNE ‘METİN ÖLDÜRÜLDÜ’ BOMBASI DÜŞÜNCE!
Metin’in katledildiği haberi gazeteye bir bomba gibi düştü. Ama adeta bir “sessizlik bombası” gibi! Kimse birbirinin yüzüne bakmadan amaçsızca katlar arasında gidip geliyor, sanki inanılması güç bir şey duyulmuş da eğer konuşulursa duyulanın gerçek olduğu anlaşılacakmış gibi davranılıyordu. Yeni gelip “Ne oldu?” diye soranlara kısık sesle kısa açıklamalar yapılıyordu! Saat 10’daki rutin haber toplantısı çağrı yapılamadan kendiliğinden başladı. İlk açıklama burada yapıldı. Ve herkesin görevini her zamankinden daha bir titizce yapması için sessizce anlaşıldı. Görev bölümleri yapıldı. Ziyaretçilerin nasıl karşılanacağı konuşuldu…
“Manşet toplantısında”nda ise sonraki gelişmeleri de etkileyecek üç şey konuşuldu:
1) Gazete bu cinayetin tetikçileri ve arkasındakilerin ortaya çıkarılması için elindeki tüm imkanları kullanacak.
2) Metin elbette ki bizim muhabirimizdir, mücadele yoldaşımızdır. Ama o artık “Gerçeğini peşinde koşan bütün gazeteciler” için halkın haber alma özgürlüğü mücadelesinin sembolüdür de. Açıklamalarda ve haberlerde bunu gözeten bir dil kullanmalıyız.
3) Saldırı, halkın haber alma özgürlüğünedir. Dolayısıyla sorunu basın özgürlüğü ile sınırlı bir alana hapsetmeyen, haber alma özgürlüğü mücadelesini işçi ve emekçilerin mücadelesinin bir bileşeni olarak ele alan bir yayın çizgisi izlemeliyiz.

O günde itibaren Evrensel bu üç belirleme üstünden yürüdü.
SADECE ‘BİR GAZETECİNİN ÖLDÜRÜLMESİ’YLE KARŞI KARŞIYA OLMADIĞIMIZI ANLADIK!
Ertesi gün gazetemizin Yeni Bosna’daki binası önünden başlayıp Esenler’deki mezarlığa kadar devam eden 17 kilometrelik yürüyüş ve cenaze töreni; evlerin pencerelerinden, balkonlarından yükselen alkışlar eşliğinde ve yürüyüşe her kilometrede yeni katılımlarla sürdü. Mezarlığa varıldığında katılım binlerce kişiye ulaşmıştı.
Ertesi gün gazetemizde, cenaze kortejinin geçtiği emekçi semtlerinde sanki Metin’i tanıyormuş gibi gösterilen tepkinin böylesi yaygın olmasını tam değerlendiremesek bile, “Genç bir gazetecinin öldürülmesi”nden çok daha “fazla”sıyla karşı karşıya olduğumuzu konuştuk. Ki, buradaki “fazla”nın ne olduğunu daha sonra Evrensel’e “Metin’in gazetesi” olarak gösterilen ilgi ve Metin’in katlinde rolü olan polislerin yargılandığı davaya emekçilerin katılımını gördükçe daha iyi anlamaya başladık.
Bugünden 26 yıl geriye baktığımızda;
Evrensel’in çalışanlarının tamamının ilk günden itibaren davanın takibinde gösterdikleri dirayet,
Fadime Ana başta olmak üzere, Metin’in ailesinin gösterdiği metanetli tutum,
Dönemin Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nail Güreli ve Yardımcısı Turgay Olcayto başta olmak üzere basın örgütlerinin Metin’in katledilmesini basın ve halkın haber alma özgürlüğüne yönelik bir saldırı olarak ele alan tutumları,
Gazeteciliği gerçeğin peşinde koşma olarak gören her medya kuruluşundan ve her yaştan gazetecilerin, Metin’in katlini basın ve halkın haber alma özgürlüğüne, dolasıyla kendilerini de hedef alan bir saldırı olduğunun farkında olarak davranmaları,
Her kuşaktan pek çok gazetecinin “Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri” girişimine verdikleri destek,
Emek Partisinin özellikle de Metin Göktepe’nin katli davası boyunca emekçilerin duruşmaları izlemesini sağlamak için gösterdiği gayret ve ısrar olmasaydı hiç kuşkusuz ki Metin Göktepe’nin katledilmesi mücadelesi 26 yıldır üstünde konuşup tartışıp yeni dersler çıkardığımız bir mücadele olamazdı.
****
Bugün elbette ülkemizde gazeteciler sokaklarda, emniyetlerde öldürülmüyor. Ama bugün Türkiye, dünyada birkaç “gazeteci hapishanesi” ülkesinden biri olmaya devam ediyor.
TGS’den verilen bilgiye göre şu anda 34 gazeteci cezaevinde ve 2021’de 250 gazeteci hakkında 130 dava açılmış bulunuyor.
Elbette Metin Göktepe gerçeğin peşinde koşarken hayatını kaybeden bir gazeteci olarak, hepimiz için sembol olmaya devam ediyor. Basın ve halkın haber alma mücadelesi sürdükçe onu anmaya devam edeceğiz. Onu tanıyan bizlerin özlem ve sevgisi de artarak sürecek! “ sözleriyle söyleşisine son verdi. 
Söyleşi soru cevap ve sohbet ile devam ederek son buldu.

Didim’de Cumhuriyet coşkusu Didim’de Cumhuriyet coşkusu