FELSEFE’NİN REHAVETİ…

ARİF ANIL GÜLEÇ

Geçtiğimiz 17- 19 Kasım’da Türkiye Felsefe Kurumu, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu, Efes Selçuk Belediyesi işbirliği ile düzenlenen Heraklitos günlerinin ikincisi yapıldı. İonna Kuçuradi Hocamız çok etkili bir açılış konuşması yaptı; “Felsefe Yapmak için iki ana öge gereklidir. Birincisi sonuç-bağlam diyalektiği; örneğin; Evde bulunan herhangi bir eşya dediğimizde, bunu bilebilmemiz mümkün değildir. Ancak Evde Bulunan, Mutfakta masanın üstünde duran, kesici bir eşya dersek, cevabına da “tabak” diyemeyiz. Mantık ölçütlerine aykırı bir çıkarım olur.” “İkincisi ise niçin Felsefe yaptığını bileceksin. Niçin Felsefe yaptığını bilmeden felsefe yapılamaz.” Kabaca İonna Hoca’nın anlattıklarını özetledim. Sonuç bildirgesi çıktığından tam metni okuyabilirsiniz. Burası Çok önemli; “Niçin Felsefe yaptığını bilmeden Felsefe yapılamaz.” Doğa için mi, Kadınlar için mi, Toplum için mi? Bireyin özgürlüğü için mi? İşçi sınıfının kurtuluşu için mi? ya da bunların hepsi mi? Bence bunların dışında bir amacınız yoksa felsefe yapılamaz. Bunların dışında yapılan Felsefe ego tatmini, kariyer için yapılan felsefe olur, sizi Türk bürokrasisinde bir yere getirir ancak insanı uzun süren bir rehavete sürükler. Hegel; “Bir aydının, felsefecinin sabah duasının gündelik gazeteler olduğu, olması gerektiğini” söyler. Bu da demektir ki felsefeye meraklı bir kişiyseniz gündelik haberler ve medya sürekli olarak takip etmeniz gereken bir hal alır. Gündem’den kaçmak, toplumdan da kaçmak demektir. Eğer bir felsefe topluluğunda günlük haberler, siyasi fikirler rahatsızlık konusu haline gelmişse, orada bulunmak akıl sağlığınız için pek te uygun değildir. TÜRKİYE’DE MARKSİZM DÜŞMANLIĞI Heinrich Heine, “Din ve Felsefe Tarihine Katkı”(1834) adlı kitabında Robespierre ile Kant arasında bir karşılaştırma yapar; “Siz Fransızlar, biz Almanlar ile karşılaştırılınca, yumuşak ve ılımlı kişilersiniz. Bizim Kant yıldırıcılıkta (terrorisme) sizin Robespierre’i çok geride bırakır. Siz topu topu bir kralın başını kestiniz, Kant ise “Arı usun Eleştirisi” ile Yaradancılığı(deizme) idam eden kılıçtır.”[1844 El Yazmaları, Karl MARX] Heine burada düşünce gücünden bahsetmektedir. Felsefe’nin dönüştürücü gücü… Bu güç zaman zaman birçoğumuzu korkutur. Korkutucu olan fırtınaya kapılma ihtimalidir. Hak veriyorum… Ancak dünyayı sarsmış düşünsel bir sisteme olan düşmanlığın kaynağını korkuyla açıklamak mümkün gözükmüyor. Bizim gibi Orta-doğu coğrafyalarında “Felsefe Düşmanlığı” çok eski ve köklüdür. Günümüzde soğuk savaş ve sonrası dönemde bu “Marksizm Düşmanlığı” ile harmanlanmıştır. Bence, irdeleme bakımından, her ikisi de ayrı başlık konusudur. Korku, kişisel kaprislere dönüşmüştür velhasıl… Farklı düşünceleri dinleyememe, gündemi, halkı küçümseme, susturma ve günah keçisi yaratma. Türkiye aydını ve ilericisi bu tarz yöntemleri çok yakından tanımaktadır. Neyse ki kaprisler kalıcı değildir. Ruh hastası değilseniz hemen geçer. Bu da Felsefenin dönüştürücü gücü sayesinde olacaktır. Bunun önüne taş koyan her yapı bozguna uğratılmalıdır. Bu yüzden Didim’de yeni bir felsefe kulübüne olan ihtiyaç kendini iyiden iyiye hissettirmektedir. Farklı görüşlerin dinlendiği, hantallıktan uzak, dinamik bir felsefe kulübü… Yarından itibaren kolları sıvamalıyız.