Türkiye en geç önümüzdeki mayıs ayında son derece önemli iki seçim için sandığa gidecek, bir sandıkta Cumhurbaşkanı seçilecekken diğer sandıkta TBMM’de bir dönem görev yapacak 600 milletvekilini seçip meclise gönderecek.

Biz bu seçim için Türkiye’nin en pahalı seçimi tanımlamasını yaparken seçim öncesi siyasi partilere hazineden yapılacak olan yardımı yada seçim gününe kadar yapılacak olan masraflardan söz etmiyoruz.

Türkiye bu seçime  son dönemlerde görmediğimiz kadar olağanüstü yüksek bir hayat pahalılığı ile birlikte gidiyor, Özellikle temel ihtiyaç diye bildiğimiz gıda ürünlerinde meydana gelen ve bir türlü önlenemeyen hayat pahalılığından bahsediyoruz.

Biz normalde içerisinde bulunduğumuz şartlardan kolay kolay şikayet etmeyen bir yapıya sahibiz, sabahın erken saatlerinden gece geç saatlere kadar çalışan, mesaisini daha iyi bir hayat için harcayan, yanındaki yöresindeki dostları ile mutlu olmaya çalışan bir hayat sürmeye çalışıyoruz.

Ancak son dönemlerde temel gıda ürünlerinde meydana gelen ve bir türlü durdurulamayan gıda ürünleri dolayısı ile işin doğrusu ne yapacağımızı ve nereye gidemeyeceğimizi bilemez bir duruma gelmiş bulunmaktayız.

Mesleğimiz gazetecilik, dolayısı ile gelenimiz gidenimiz çok , bunlarla birlikte arkadaşlarımıza  misafir olamaya ama daha çok arkadaşlarımızı, dostlarımızı misafir etmeye çalışıyor dostlarımız ile bir arada olmaktan olağanüstü bir keyif alıyoruz.

Lakin artık dayanılmaz boyutlara ulaşan hayat pahalılığı istemez bizi de derinden endişelendirmeye başladı, Kullandığımız giyecekler ile iyi kötü idare ediyoruz, başta tatil olmak üzere daha çok lüks olarak düşündüğümüz alışkanlıklarımızdan da ister istemez ayrı kalmak gibi bir mecburiyetimizin olduğunu da mecburen kabul ediyoruz.

Üç yada dört arkadaşımız ile bir araya gelip “-hadi hep birlikte kahvaltı yapalım” dediğinizde karşı karşıya kalacağınız hesap can acıtacak cinsten, Öğle aynı arkadaş grubu ile birlikte öğle yemeğine gitseniz canınız yanıyor, hele he birde aynı grupla orta halli bir mekanda akşam yemeğinde bir arada olmak isteseniz nerede ise bir aylık maaşınızı vermek durumunda kalacaksınız.

Herkesi perişan eden bu pahalılığın sürdürülebilirliğinin olmadığı muhakkak, Sözünü ettiğimiz pahalılığın parti ile siyasi görüş ile de alakası yok, zira sözünü ettiğimiz hayat pahalılığı Edirne’den, Kars’a tüm vatandaşlarımızın belini bükecek cinsten.

Mayıs ayında yada daha erken yapılacak bir seçimde seçmen oy kullanmak için sandığa gittiğinde sadece ve sadece karşı karşıya kaldığı hayat pahalılığını düşünecek, eğer bu zor durumdan kendisini mevcut iktidarın kurtaracağına inanıyorsa oyunu o tarafa kullanacak, mevcut iktidara artık inancı kalmamışsa “-İktidarı değişeyim belki gelecek hükümet bizi bu zor durumdan kurtaracak önlemleri alabilir” diyerek bir tercih kullanacak.

Eninde sonunda iş dönüp dolaşacak rahmetli Süleyman Demirel’in “Tencerenin değiştiremeyeceği iktidar yoktur” ifadesine dayanacak.

Bu sefer tencerede hepimiz için gerçekten aş değil dert kaynıyor..