İnsanoğlu var olduğu günden bu yana can ve mal varlığını tehdit eden sel, kuraklık, kıtlık, fırtına, yanardağ patlamaları, heyelan, yangın ve çığ düşmesi gibi sayısız doğal afet tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Şüphesiz bu doğal afetlerden biri de depremlerdir. Zira depremler, geçmişte olduğu gibi günümüzde de doğal afetlerin en tehlikelilerinden biri olarak kabul edilmektedir. Depremler birçok bilimsel disiplinin araştırma alanına girmektedir. Özellikle fen bilimlerinin jeoloji, jeomorfoloji, jeofizik, jeodezi ve sismoloji gibi bilim dallarının en önemli çalışma konularından biri depremlerdir. Bilindiği üzere bu bilim dallarına mensup yerbilimciler, depremin oluşumu, fay hatlarının hareketleri, depremin merkez üssü, büyüklüğü vs. gibi hususlar üzerine çalışırlar. Diğer taraftan beşeri bilimler ve özellikle de tarih bilimi de, geçmişte yaşanan depremlerin sosyal ve ekonomik boyutunu ele alarak depremin sonuçlarına ilişkin bir takım verileri ortaya koymaktadır.
Dolayısıyla geçmişte yaşanmış depremlerle ilgili olarak tarihçilerin ortaya çıkardığı bilgiler, yerbilimciler için önem arz eden depremlerin büyüklüğü ve merkez üssü gibi hususların tespit edilmesine katkı sağlamaktadır.
İlimiz Kahramanmaraş’ın deprem bakımından birinci derecede risk bölgesinde olduğu verilerde belirtilmektedir. Çünkü Arap levhası, Afrika levhası ve Avrasya levhaları ile çevresinden devamlı sıkıştırılmaktadır. Bu levhalardan Arabistan levhasının kuzey harekatı, Anadolu levhasını Kuzey Anadolu Fay Hattı ve bölgemizden geçen Doğu Anadolu Fay Hatları boyunca yıllık 2 mm ile 30 mm arasında batıya hareket ettirmektedir. Bu hareket küçük depremler vasıtasıyla sağlanmaktadır.
Hareket engelle karşılaştığı zaman, levhalar arasında enerji birikmekte, (SİSMİK BOŞLUK) yani biriken enerji, engelleyen engelin direncini aştığı zaman birikmiş olan enerjinin hepsi açığa çıkarken (çeşitli deprem dalgalar, ısı, ses vb.) batıya yapılması gereken harekâtta yapılmaktadır.
Elbistan’da tarihi kayıtlara geçmiş olan büyük depremler vardır. Bunlar Elbistan’ın siyasi ve ekonomik tarihinin akışını değiştirmiştir. Bunlara sıra ile göz atalım.
587 Depremi Elbistan bölgesinin önemli bir antik şehirlerinden biri olan Arabisus (Efsus - Afşin), Bizans İmparator’u Mauriçanos’un doğduğu kenttir. M.S. 587 yılında meydana gelen çok büyük bir deprem sonucunda bölge tamamen yıkılmıştı. Bizans İmparator’u, Mauriçanus deprem neticesinde yıkılan ve doğduğu kent olan Arabisus, şehrini yeniden imar ettiği kayıtlarda mevcuttur.
Elbistan şehri o yıllarda bugünkü Elbistan’ın kuzeyinde eski Karaelbistan ve Hasankendi köyleri arasındaki düzlükte kurulu idi ve şehir bu deprem sırasında çok ciddi bir yıkıma uğradı. Şehir halkı yıkılan kenti terk ederek Şardağ eteklerinde bugünkü Elbistan şehrini yeniden kurmuşlardır. Ayrıca bu
deprem diğer yerleşim alanlarında da nüfus hareketlerine sebep olmuş ve bölgede yeni yerleşim alanları kurulmuştur.
27 Kasım 1114 yılında İkinci büyük deprem meydana gelmiştir. Birbirinden şiddetli depremler neticesinde bölgede büyük bir yıkım olmuştur. Ermeni tarih yazarı Sembad, bu depremin geniş bir coğrafyayı etkilediğini ve 40.000 kişinin öldüğünü yazmaktadır. Ayrıca Arap kaynakları da
bu depremden bahsetmektedir.
Yine kayıtlarda az gözükmekle birlikte Selçuklu ve Dulkadırli ve Osmanlı Devletlerinin yönetimleri zamanında kesin sayısı bilinmemekle birlikte çok sayıda büyük küçük ölçekli depremler olmuştur. Özellikle iki minareli olan “Ulu Cami’nin minaresinin birinin bu depremler sırasında yıkıldığı zannedilmektedir. İşte o dönemlere ait kayıtlarda tespit edilmiş olan depremler:
28 Mart 1513 yılında Doğu Anadolu Bölgesinde meydana gelen çok büyük deprem, Elazığ, Malatya, Adıyaman, Kahramanmaraş, Adana, Tarsus ve çevrelerinde oldukça yıkıcı bir etki yaratmıştır. Bu deprem Kahire’den de hissedilmiştir. Merkez üssü tam olarak bilinmeyen bu deprem Elbistan’ı da içine alan geniş bir alanda etkili olmuştur.
1513 Maraş depremi, 28 Mart 1513 tarihinde merkez üssü Maraş'ın 77 km batısı olan, 7.4 (sonra 7,8 olarak düzeltilmiştir) büyüklüğünde meydana gelen deprem. Doğu Anadolu Fay Hattı üzerinde gerçekleşen deprem, Dulkadiroğulları Devleti’nin başkenti Elbistan ve yakınlarındaki yerleşim yerlerinde yıkıma yol açtı. Bazı kaynaklarda tarihi 1514 olarak geçen depremin, Kahire'den bile hissedildiği rivayet edilmiştir. Deprem Pazarcık segmentindeki fay ile ilişkilendirilmiş ve büyüklüğünün 7.4 veya daha fazla olduğu tahmin edilmektedir. Günümüze ulaşan çağdaş bir günlüğe göre, 1514'ün ilk aylarında Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim'in Konya'ya ulaştığı, orada vebanın şiddetlendiğini ve Tarsus, Adana ve Malatya kazalarının ise bir depremle neredeyse tamamen yıkıldığını gördüğü yazmaktadır.
Bu depremden önceki en büyük deprem şiddeti 9 olarak tahmin edilen 1114 Maraş Depremi’dir. 1513 depreminden 510 yıl sonra, 6 Şubat 2023'te ise aynı fay zonunda meydana gelen ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinin kaydedilmiş en büyük depremi olan 7.8 büyüklüğündeki Kahramanmaraş depremleri ‘nde 59 binden fazla insan öldü.
2023 Maraş depremleri sonrası İstanbul Teknik Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi ve Fırat Üniversitesi'nden bilim insanlarının TÜBİTAK projesi kapsamında yaptıkları araştırma sonucunda 7.8 büyüklüğündeki ilk depremin, 1513 Maraş depremi ile aynı fay kırığı üzerinde oluştuğu tespit edildi.
20 Ocak 1544 yılının Ocak ayında Doğu Anadolu Bölgesinde çok büyük bir deprem meydana geldi. Bu deprem özellikle Elbistan ve çevresinde can ve mal kaybına sebep oldu. Elbistan’ın yarısı zemine battı. Süleymanlı(Zeytun-Zitun) ‘nın tamamı yıkıldı. Süleymanlı dağların altına gömüldü. Altı ay boyunca bölge sallandı. Deprem Gaziantep’in güneyine kadar hissedildi.
27 Haziran 1583: Doğu Anadolu öncü bir sarsıntıdan sonra meydana gelen ana şok Erzincan’ın neredeyse tamamının yıkılmasına ve 15 bin kişinin yaşamını yitirmesine neden oldu. 5 bin kişi binaların enkazı altında kaldı. Bu Elbistan çevresinde ciddi olarak hissedildi, çok sayıda bina yıkıldı insan kayıbı kesin olarak bilinmemektedir.
15 Ağustos 1822 tarihli belgede, "27 Zilkade (15 Ağustos)" gecesi Gaziantep'te meydana gelen şiddetli depremde, Gaziantep Kalesi'nde de büyük hasar oluştuğu, içindeki evlerin tamamen yıkıldığı, birçok ölü ve yaralı olduğu, kale burçlarının yıkılıp harabe haline geldiğine dair bilgiler aktarılıyor. Bu depremde Maraş ve Elbistan çok etkilenmiş olup kesin kayıp bilinmemektedir.
1874 yılında DAF(Doğu Anadolu Fay Hattı: Doğu Anadolu Fay Hattı Türkiye'nin doğusunda büyük bir kırıkdır. Fay, Anadolu Levhası ve Arap Levhası arasındaki sınır boyunca uzanmaktadır bu oluşum 15 milyon yaşındadır.) hattı üzerinde Elazığ merkezli 7.1 büyüklüğünde meydana gelen deprem Elbistan’da da yıkıma yol açtı.
1875 yılında Elazığ merkezli 6.7 büyüklüğünde deprem meydana geldi, Elbistan’da da yıkıma yol açtı.
3 Mart 1893 yılında Türkoğlu – Gölcük fay hattı üzerinde meydana gelen deprem Maraş ve İlçelerinde yıkıma sebep olmuştur. 3 Mart 1893'de meydana gelen "Büyük Zelzele" diye de bilinen depreme ilişkin 4 Mart 1893'te Dahiliye Nezareti'nden Mabeyn-i Hümayun Başkitabeti'ne yazılan tezkire yer alıyor. Tezkirede, Mamuretülaziz vilayeti ve Malatya sancağı etrafında meydana gelen deprem dolayısıyla hasar ve bazı ölümlerin olduğu, depremzedelerin huzurlarını temin için tedbirler alındığı belirtilerek, Urfa, Maraş ve Halep'te de deprem olmasına rağmen yıkılan bazı harap duvarlar dışında can kaybı olmadığı bildiriliyor. Meydana gelen deprem, Mamuretülaziz vilayetinin tamamını ve bu vilayete komşu bazı yerleşim birimlerini etkilemekle birlikte asıl yıkıcı etkisini Malatya sancak merkezi ile bu sancağa bağlı olan Hısnımansur (Adıyaman), Kâhta, Behisni (Besni) ve Akçadağ kazaları ile köylerinde göstermiş, birçok yerleşim biriminin harap olmasına neden olmuştur.
Depremde on binden fazla bina yıkılmış ya da çeşitli oranlarda hasar görmüş; 885 kişi hayatını kaybetmiş; on binden fazla büyük ve küçükbaş hayvan telef olmuştur. Depremin artçı şokları bir yıldan fazla devam etmiştir. Depremin kış aylarına denk gelmesi, belli bir süre çadırlarda ve barakalarda yaşamak zorunda kalan depremzedelerin yaşamlarını daha da güçleştirmiş, hatta hastalıkların yayılmasını hızlandırıcı bir etki yapmıştır. Açıkta kalan afetzedelerin sayısının fazla olması, barınma ihtiyaçlarının karşılanmasında bazı sıkıntıların yaşanmasına yol açmıştır.
1905 Depremi Yılında olan deprem başta Doğu Anadolu Bölgesi olmak üzere Kahramanmaraş ili ve Elbistan çevresini oldukça etkilemiştir.
1962 depremi, Nisan ayının başlarında başlamış Mayıs ayının ortalarına kadar süren bir deprem fırtınası oluşturmuştur. Bunun neticesinde hemen hemen hergün depremler olmuştur. Şehir ve köylerde çadırlar kurulmuş olmasına rağmen, Elbistan, ciddi bir yıkıma maruz kalmamıştır. Ama bunun yanı sıra depremin uzun sürmesi halkta paniğe yol açmıştır.
5 Mayıs 1986'da 5.8 bir ay sonra 6 Haziran 1986'da da 5.6 büyüklüğünde iki deprem meydana gelmiş olup ciddi yıkıma maruz kalmamıştır.
06. Şubat 2023 En büyük deprem 06.02.2023 de Pazarcık ilçe ’sinde saat 04.17 de 7,7 büyüklüğünde 11 şiddetinde ve aynı günün gündüzünde saat 13,24 de 7,6 büyüklüğünde 10 şiddetinde Elbistan’da deprem olmuştur. Bu felaketten çok afete dönüşmüştür. 7.7 büyüklüğündeki deprem, yerin 8.6 km. derinliğinde meydana gelirken, 7.6 büyüklüğündeki deprem yerin 7 km.
derinliğinde gerçekleşmiştir.
Meydana gelen depremler Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu, İç Anadolu ve Akdeniz Bölgelerini kapsayan geniş bir alanda hissedilmiştir. Pazarcık depremi 65 saniye, Elbistan ilçesinde olan deprem ise 45 saniye sürdü. İki depremin toplam süresi 110 saniye yani yaklaşık 2 dakika sürmüştür.
Maraş depremleri Hatay, Adıyaman ve Malatya başta olmak üzere, Diyarbakır, Gaziantep, Şanlıurfa, Kilis, Adana, Elazığ ve Osmaniye gibi 11 şehirde yıkıcı etki yaparken, depremin etkisi Lübnan, İsrail ve Irak'tan da hissedildi. Kahramanmaraş depremi toplam 108 bin 812 kilometrekare alanı etkiledi.
Güney Amerika'da 1960 yılında meydana gelen 'Şili depremi' tüm zamanların richter ile ölçülen en büyük depremi olarak tarihe geçti. Bazı kaynaklarda 'Büyük Şili depremi', kimi kaynaklarda ise 'Valdivia depremi' (Valdivia şehrine yakın olduğu için) olarak bilinen deprem 22 Mayıs 1960 tarihinde 9,5 büyüklüğünde meydana gelmiştir.
Türkiye'de ise Kahramanmaraş merkezli 11 ilimizde büyük bir hasara yol açan 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki 'Maraş depremleri' 6 Şubat 2023'te gerçekleşti.
Şili Depremi ile Maraş depremlerini karşılaştırdığımız zaman ilginç sonuçlara ortaya çıkmaktadır Maraş depremini, Şili depreminden ayıran en önemli fark; ana ve artçı iki deprem arasındaki sürenin 9 saat gibi kısa bir süre olması. Şili'deki 9,5 şiddetinde ana depremden sonra en güçlü artçı deprem 14 gün sonra 7,7 şiddetinde gerçekleşti.
Maraş depremi ilk olarak 04:17 saatinde insanların derin bir uyku sırasında ve en savunmasız oldukları anda gerçekleşirken; ikinci deprem öğle sularında 13.24 ve vatandaşların depremin şokunu binaların dışında yaşadığı sırada gerçekleşti.
Şili depremi ise öğle saatlerinde 15.11'de gerçekleşti. Yani insanların iş, ev veya dış ortamda...
Yaşadığı ve heterojen olarak dağılmadığı sırada gerçekleşti.
Şili depremi, Maraş depreminden farklı olarak iki önemli doğa olayını tetikledi. Birincisi tsunami ve ikincisi ise yanardağ patlaması oldu.
Şili depreminde 34,3 trilyon kilogram enerji açığa çıkmıştır ki Hiroşima'ya atılan atom bombasının 15 trilyon enerjiye sahip olduğu göz önüne alındığında dehşet verici bir boyut.
Kahramanmaraş depreminde ortaya çıkan enerji yoğunluğunun 30 trilyon olduğu belirtiliyor. Buna rağmen Şili depreminde yaşanan ölü ve yaralı sayısı Türkiye ile karşılaştırıldığında neredeyse yok denilecek kadar azdır.
DAF(Doğu Anadolu Fay Hattı)’da farklı segmentleri sırasıyla 1114, 1513, 1789, 1866, 1872, 1874, 1875, 1893, 1905 ve 1971 yıllarında yüzey faylanması oluşturmuş büyük depremler üretmişlerdir. Doğu Anadolu Fay (DAF) Sistemi üzerinde, genç alüvyon çökeller üzerinde Bingöl, Elazığ, Malatya, Kahramanmaraş ve Antakya gibi büyük kentler ile ilçeler bulunması ve fay üzerinde ya da yakınında büyük barajların yer alması Doğu Anadolu Fay Sistemindeki farklı segmentlerin yakın gelecekteki deprem potansiyellerinin bilinmesi, deprem zararlarının azaltılması açısından hayati önem taşımaktadır.
Günümüze kadar küçük büyüklükte ki depremler bölgemizde gözükmektedir. Çünkü bölgemiz ikinci derece deprem kuşağında bulunmaktadır. Değerli okurlar deprem bilgimizi artırarak, depremle yaşamasını öğrenmeliyiz. İşte bu yüzden depremlerden değil, bilgisizlikten korkmalıyız… Çünkü doğa hiçbir depremi bizlere habersiz göndermez. Deprem öncesi doğanı belirtiler hakkında bilgimiz olursa, doğa ile haberleşmiş oluruz. Bu da doğa ile konuşmak demektir.
Ve bu sayede insanoğlunun depremlerden en az zararla çıkma şansı olur. Nasıl ki trafik işaretleri
sayesinde yollarla konuşmuş oluyoruz ve ona göre trafik akışını sağlıyoruz. Doğada buna benzer, doğa bilgimiz artıkça, korkularımız ve kuşkularımız azalır, kendimizi daha güçlü ve inançlı hissederiz.
Adnan GÜLLÜ
Tarih Araştırmacısı