Yaklaşık 15 gün süren tatil sonrası gazeteye uğrayıp biriken işlerin bir kısmını çözdükten kalanları da gelecek haftaya öteledikten sonra nerede ise bizi her gün arayan ve “-Yahu arkadaş bu kadar uzun tatil olur mu ne zaman döneceksin.?” diye sorup duran arkadaşlarımıza –“İşte geldik söyleyin bakalım kahveleri” diyerek muhabbete kaldığımız yerden devam etmeye başladık.

Bizim katıldığımız sohbetlerin ana konusu bilindiği gibi siyaset, Daha kapıdan girer girmez “Selam-kelam” faslı biter bitmez sıra herkesin o güne kadar biriktirdiği ve karşısındakine iletmek istediği siyasi argümanlara geliyor.

İşte böyle bir sohbet sırasında kapıdan giren ve uzun yıllardır tanıdığımız Saadet partili bir dostumuza bir başka arkadaşımız “-Yahu milli görüş kaç parçaya ayrıldı.?” diye sorar sormaz SP’li dostumuz anında “-anlamıyormusunuz bu tamamen dış güçlerin işi” diyerek başladı kendisine göre doğru kabul ettiği fikirleri dış güçler üzerinden makinalı tüfek gibi sıralamaya.

Bu şekilde dış güçlere bağlanan olumsuzluklar bir kere konuşulmaya başlayınca bilindiği gibi sabaha kadar sürer gider, SP’li dostumuzda bir anda maden bulmuş madenci gibi mevzuya girince biz var olan kalabalığa “-Hadi bize eyvallah” diyerek ayrılmak durumunda kaldık.

İktidarlar bilindiği gibi kendi faydasına olan işleri dün bakanlar kurulu kararı ile onaylıyorlardı bugün iş daha kolay hükümet işine gelen ne varsa bir gece yarısı kararnamesi ile uygulamaya geçiriyor ve bunda da en ufak bir sıkıntı duymuyor.

Ancak aynı iktidar kendisi ile ilgili toplumda bir olumsuzluk meydana geldiğinde anında “dış güçler” bahanesine sarılıyor ve bir türlü bırakmıyor.

Bu söz konusu dış güçler “kimdir, nerededir, nasıl bir topluluktur, nerede yaşarlar, hangi dine hangi milliyete mensuptur, toplanma yerleri nerededir.?” Şeklindeki sorulara bu zamana kadar vatandaşı tam anlamı ile tatmin edecek bir siyasetçi ne yazık ki çıkmadı.

Hatırlayan okuyucularımız vardır, 2023 yılı gelmeden önce iktidarın üstesinden gelemediği hangi zorluk varsa tamamı dış güçlere bağlanmış hatta Türkiye’yi paraya pula boğacak madenlerin çıkartılması bile Lozan’da imzalanan bir anlaşma ile 2023 yılına kadar ertelendiği ve bu ertelemenin bitmesi ile Türkiye’nin refaha boğulacağı kamuoyuna pompalanıp durulmuştu.

2023 yılı geçti gitti bir vatandaşın CİMER’e “Türkiye’nin yeraltı yer üstü madenlerinin çıkartılması ile ilgili Lozan’da bir yasaklanma olmuşmudur?” şeklindeki dilekçesine Cumhurbaşkanlığı iletişim başkanlığı “Lozan’da böyle bir madde yoktur ve madenlerin çıkartılması ile ilgili bir yasak kararı da alınmamıştır” şeklinde cevap verilmişti.

İletişim araçlarının çoğalması ve dünyanın artık cebimizdeki akıllı telefonlara sığması sonucu bilgiye kolay ulaşılmaya başlandıkça “Dış güçler” bahanesinin de artık sadece bir “pehlivan tefrikası” yada “Şehir efsanesi” olduğu iyiden iyiye anlaşılmış oldu.

Muhalefet partilerinin de son dönemlerde gündemi dış güçlerden hayat pahalılığına taşıması sonucu ülke suni gündemlerden sıyrılıp gerçek gündeme yani ekonomiye demir atmış oldu.

Bu yüzden olsa gerek iktidar olanca gücü ile “her şey konuşulsun ancak gündem ekonomi ve hayat pahalılığı olmasın” şeklinde çaba gösterse de bunda başarılı olamıyor.

Vatandaş söz konusu “dış güçler” masalından iyiden iyiye yorulmuş bıkmış vaziyette.

Dış güçler” masalına inanan var ancak sayılarının da her geçen gün hızla azaldığını hepimiz görüyor anlıyoruz.

Zira içerisinde bulunduğumuz günlerde bütün problemimiz bir türlü aşağıya çekilemeyen enflasyon ve günümüzü zindan eden hayat pahalılığı.

“Dış güçler” bahanesi ise artık tarihteki tozlu raflarda yerini almış durumda.