ADD Başkanı Eskinat’ın yaptığı açıklama şu şekilde;
Trabzon, Erzurum, Sivas, Bitlis ve Van Müdafaa-i Hukuk ve Reddi İlhak Cemiyetlerinden 62 delege ile 23 Temmuz - 7 Ağustos 1919 tarihleri arasında toplanan Erzurum Kongresi, bölgesel olmasına karşın, Mustafa Kemal Paşa’nın Türk Ulusu’nun bağımsızlık mücadelesinin önderi olma yolundaki ilk adımı olarak tarihi bir öneme sahiptir.
19 Mayıs 1919’da 9. Ordu Müfettişi (15 Haziran 1919’da 3. Ordu Müfettişi) sıfatı ile Samsun’a gelen Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal Paşa’nın ilk günden itibaren yaptığı konuşmalar ve davranışları, özellikle de Amasya Genelgesi, hem işgalcilerin, hem de Padişah ve İstanbul Hükümeti’nin tepkisini çekmiştir. Mustafa Kemal emperyalist işgal altındaki yurdunu kurtarmak gibi “zararlı ve tehlikeli” düşünceleri nedeniyle önce İstanbul’a çağrılmış, kabul etmeyince 8-9 Temmuz 1919 gecesi görevden alınmış, aynı gece ömrünü verdiği askerlik mesleğinden ayrılmış ve bir ferd-i millet olarak mücadelesine devam etmiştir.
9 Temmuz 1919 gününden, Erzurum Kongresinin toplandığı 23 Temmuz 1919’a kadar geçen 14 günü hiçbir makam, rütbe ve yetki sahibi olmaksızın kongre hazırlıkları ile geçiren Mustafa Kemal, toplantının başladığı 23 Temmuz günü Kongre, sonlandığı 7 Ağustos’ta da Temsilciler Kurulu Başkanlığına seçilmiştir.
Mustafa Kemal’ in Milli Mücadele’deki ilk sivil önderliği bu tarihi kongrede başlamış, Sivas Kongresi’nde yine Kongre Başkanlığı ve Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliye Reisliği ile devam etmiş, ardından Büyük Millet Meclisi Reisliği, Büyük Millet Meclisi Orduları Başkomutanlığı ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı ile perçinlenmiş, sonuçta 19 Mayıs 1919’da çıktığı kutlu yolculuk O’nu Türk Ulusu’nun ölümsüz önderi ATATÜRK olarak tarihe altın harflerle kaydetmiştir.
Doğu vilayetleri Müdafaa-i Hukuk ve Reddi İlhak Cemiyetleri toplantısı niteliğindeki bu mahalli kongre, bir avuç kahramanın kararlı yolculuğunun örgüte dönüştüğü çok önemli bir aşamadır. Erzurum Kongresinden önce ülkenin değişik yerlerinde farklı adlarda çeşitli dernekler bazı yerel kongreler yapıyorlardı belki, ama bunların hiçbirinde Erzurum Kongresi’ndeki kadar derli toplu ve uzun erimli kararlar alınabilmiş değildi.
Öte yandan, kongreye katılanlar arasında kafasında vatanı kurtarmanın ötesinde, zaferden sonra yapılacaklar olan kimse de yoktu. Sadece Mustafa Kemal Paşa kurtuluştan sonrasını görüyor, düşünüyor, yapılacakları planlıyor, hatta 7 Temmuz’u 8 Temmuz’a bağlayan gece yarısı Mahzar Müfit Kansu’ya Cumhuriyetten, laiklikten, yeni harflerden, tam bağımsızlıktan söz edip -bir sır olarak saklaması talimatıyla- defterine not ettiriyordu. Öyle devrimlerden söz ediyordu ki Mustafa Kemal; Mazhar Müfit Kansu bir yerde defteri kalemi bırakıp “Kusura bakmayın ama Paşam siz de çok hayalcisiniz” diyordu.
Askerlikten ayrılan Mustafa Kemal Paşa’nın Erzurum Kongresi’ne katılacak bir sıfatı da kalmamıştı. Çareyi Erzurum Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanı Raif Efendi buldu. Mustafa Kemal’in Erzurum Delegesi olabilmesi için Cevat Dursunoğlu ile emekli Binbaşı Kazım Bey delegelikten çekildiler. Kongre toplandığında bazıları Paşa’nın delegeliğine itiraz ettiyse de, Mustafa Kemal Paşa Kongreye katıldığı gibi, Başkan seçilmeyi de başardı.
Atatürk bunu Büyük Nutuk’ta şöyle anlatıyor:
“Öncelikle ben, ne olursa olsun, Kongreye katılmalı ve onu yönetmeliydim. Çünkü zaman geçirmeksizin, ulusal iradenin işler duruma getirilmesini ve ulusun kendi başına silahlı ve eylemli olarak önlemler almaya başlamasını sağlamak zorunluluğuna inanıyordum. Bu temel ilkeleri benimsetip karara bağlatabilmek için, Kongrede çalışmayı ve yönetici olarak üyeleri aydınlatmayı çok gerekli görüyordum. Nitekim öyle oldu. Erzurum Kongresi’nin, daha önce açıkladığım ilke ve kararlarını herhangi bir Temsilciler Kurulunun uygulatabileceğine benim güvenim olmadığını açıkça söyleyebilirim. Nitekim zaman ve olaylar beni doğrulamıştır.”
Mustafa Kemal Paşa ile birlikte yola çıkanlardan ihanet edenler de oldu, korkup yarı yolda terk edenler de, kurtuluştan hemen sonra Cumhuriyete ve devrimlere karşı çıkıp ayrılanlar da… Samsun’dan Havza, Amasya ve oradan Erzurum’a kadar yapılan yolculuk da sayısız engeller ve tehlikeler bertaraf edilerek gerçekleştirilebildi. 10 Temmuz’da başlayacağı duyurulan kongre de çeşitli güçlükler nedeniyle ancak 13 gün sonra açılabildi.
Kongrede seçilen Heyet-i Temsiliye’yi, durumunu ve nasıl çalıştığını Atatürk Nutuk’ta şöyle anlatıyor:
“Erzurum Kongresi, tüzük gereği, bir Temsilciler Kurulu seçmişti. Dernekler yasasına uyularak verilmesi gereken dilekçe yerine Erzurum Valiliği katına sunulan 24 Ağustos 1919 tarihli bildiride Temsilciler Kurulu üyelerinin adları ve kimlikleri şöyle bildirilmişti:
Mustafa Kemal Eski 3. Ordu Müfettişi. Askerlikten çekilmiş.
Rauf Bey Eski Bahriye Nazırı
Raif Efendi Eski Erzurum Milletvekili
İzzet Bey Eski Trabzon Milletvekili
Servet Bey Eski Trabzon Milletvekili
Şeyh Fevzi Erzincan’da Nakşi Şeyhi
Bekir Sami Bey Eski Beyrut Valisi
Sadullah Efendi Eski Bitlis Milletvekili
Hacı Musa Bey Mutki Aşireti Başkanı
Ancak bu kişiler, hiçbir zaman bir araya gelip birlikte çalışabilmiş değillerdir. Zira bunlardan İzzet, Servet ve Hacı Musa Beyler ile Sadullah Efendi hiç gelmemişlerdir. Raif ve Şeyh Fevzi Efendiler Sivas Kongresine katılmışlar ve ondan sonra biri Erzurum’a ötekisi Erzincan’a dönerek bir daha görünmemişlerdir. Sadece Rauf Bey ve Sivas Kongresinde aramıza katılan Bekir Sami Bey İstanbul’daki Mebusan Meclisine gidinceye dek bizimle birlikte bulunmuşlardır.”
Ayrıca Mustafa Kemal aralarına karışmış bulunan İngiliz Casusu Ömer Fevzi gibilerden de söz ediyor.
Mustafa Kemal Paşa bu güçlüklere rağmen üstün liderlik yeteneği sayesinde bütün hedeflerine ulaşmayı başardı.
Büyük Kurtarıcı liderliğin önemini de Erzurum Kongresi bağlamında şöyle anlatıyor:
“Efendiler, tarih söz götürmez bir şekilde ortaya koymuştur ki, büyük işlerde başarı için yeteneği ve gücü sarsılmaz bir başkanın varlığı çok gereklidir. Bütün devlet büyüklerinin umutsuzluk ve güçsüzlük içinde, bütün ulusun başsız olarak karanlıklar içinde kaldığı bir sırada, yurtseverim diyen bin bir çeşit kişinin, bin bir türlü tutum ve inanç gösterdiği kargaşalı bir zamanda danışmalarla, birçok saygın ve güçlü kişilerin sözlerine uyma zorunluluğuna inanmakla, sağlam, esaslı ve özellikle sert yürünebilir mi ve en sonunda ulaşılması çok güç olan hedefe varılabilir mi? Tarihte, buna ulaşmış bir topluluk gösterilebilir mi? İkincisi Efendiler; ulus, ülke, siyaset ve ordu yöneticiliğinde hiç bulunmamış ve bu alanda değeri belirmemiş ve denenmemiş gelişigüzel kişilerden, örneğin, Erzincanlı bir Nakşî Şeyhi ve Mutkili bir aşiret başkanı gibi zavallılardan da kurulabilecek herhangi bir Temsilciler Kuruluna, söz konusu durum ve görev bırakılabilir miydi? Bırakıldığında yurdu ve ulusu kurtaracağız, dediğimiz zaman, ulusu ve kendimizi aldatmış olmak gibi kötü bir yanılgıya düşmeyecek miydik? Böylesine bir kurula, perde arkasından yardım edilebileceği düşünülse bile bu yöntem, güvenilir sayılabilir miydi.”
Erzurum Kongresi’nde yaşananlar, büyük kalabalıklar da toplansa, doğru önderlik ve doğru program yoksa başarılı olmanın olanaksızlığını anlatıyor. Ve yine anlatıyor ki; kararlı bir önderlik, gerçekçi bir hedef ve akılcı bir programla bir avuç kahraman bir ulusu bağımsızlığına kavuşturabilir, mazlum milletlere örnek olabilir. Mustafa Kemal işte bu kararlılık ve hiç ayrılmadığı akıl ve bilim yolundan giderek ATATÜRK oldu.
Atatürkçü Düşünce Derneği’nin on binlerce bilinçli üyesi, Büyük Atatürk’ün sınanmış ve başarısı kanıtlanmış rehberliği ile Ulusumuzla birlikte Yeniden Atatürk Cumhuriyeti ile buluşacak, Tam Bağımsız ve Gerçekten Demokratik Türkiye hedefine ulaşacaktır
Erzurum Kongresi’nin 103. yılı kutlu olsun!