Didim Emek ve Demokrasi Platformu Basın Açıklaması
1 Eylül 1939 günü Nazilerin Polonya’yı işgaliyle başlayan, insanlık tarihinin en acımasız, en kanlı ve en kirli savaşının, II. Dünya Savaşı’nın, başladığı gün olan 1 Eylül, Dünya Barış Günü olarak kabul edildi.
Aradan 86 yıl geçti. Savaş dün Polonya ve tüm Avrupa’daydı, bugün başta Ukrayna ve Filistin’de olmak üzere dünyanın birçok yerinde irili ufaklı çatışmalarla devam ediyor. Adeta adı konmamış bir 3. Dünya Savaşı yaşanıyor. Emperyalistler arası paylaşım savaşları nedeniyle insanlık ve doğa bir kez daha büyük bir kırımla karşı karşıya…

Emperyalist ülkeler, kendi çıkarları uğruna işgallerle, saldırılarla dünyayı kana bulamaya, gerici, dikta güçlere zemin yaratmaya devam ediyorlar. Bir kez daha insanlık değerleri yerle bir ediliyor, doğa geri dönüşü olmayan tahribatlara maruz kalıyor, gözyaşı ve acılar dinmiyor. Bu savaş halinin getirdiği yıkımların son örneği Filistin’de yaşanıyor. Gazze ve Batı Şeria’da sadece son on ayda yaşamını yitirenlerin sayısı 10 bine yaklaştı, yaralanan sayısı 250 binin üzerine çıktı, evsiz kalanların sayısı yüzbinler ile ifade ediliyor.
Savaş politikalarının bir sonucu olarak ortaya çıkan mültecilik ve göçmenlik milliyetçiliğin, ırkçılığın beslenmesine, halklar arasında düşmanlığın körüklenmesine aracı haline getiriliyor. Milyonlarca savaş mağduru, farklı ülkelerde ırkçı saldırılara ve ölüme gönderilen tehlikelerle karşı karşıya kalıyor.
Çehresini karartan, insanlığın üzerine gölge düşüren emperyalist saldırganlığa, işgalcilere, sömürücülere ve zorbalara karşı yurtseverlerin direnişi güçleniyor, savaşsızlaşarak artarak sürüyor.
Yüzbinlerce insanın ve milyonlarca canlının ölümü, temiz suya, güvenli gıdaya ve sağlık hizmetlerine erişimin neredeyse tükenmesi, on milyon insanın yeterli gıdaya erişiminin olmaması, milyonlarca çocuğun yarı açlıkla karşı karşıya kalması, savaştan etkilenenlerin %70’ten fazlasının çocuk olması, savaş boyunca haftada binlerce çocuğun önlenebilir hastalıklardan kaybedilmesi, insan kaçakçılığının çocukları ve kadınları hedef haline getirmesi, savaş alanlarında işkence, açlık ve susuzluktan insanların kırımı… Her biri savaşların birer halk sağlığı sorunu olduğunun kanıtı!

Türkiye’de yaşayan bizler, sadece bölgemizde değil, ülkemizde de çatışmaların yarattığı acıların en yakın tanıklarıyız. Barışa ve kardeşliğe olan inancımıza ve ihtiyacımıza rağmen, her geçen gün daha fazla şiddetin parçası haline getiriliyoruz. Siyasi çatışmalar, toplumsal çatışmaları derinleştiriyor.
İşte bu nedenle sürdürülebilir demokratik bir hayat için barışçıl bir ortam dışında seçeneğimiz yoktur. Ve bugün barışa yapılan her çağrı; aynı zamanda emperyalizme karşı eşit, özgür, adil ve sömürüsüz bir dünya çağrısıdır.
Biz bu ülkenin işçileri, işsizleri, kadınları, öğrencileri olarak yani halk olarak; çatışmaların ve silahların değil, komşularıyla dostluk içinde, sınırları içindeki farklı inançların, kültürlerin, kimliklerin eşitlik, özgürlük, barış içinde yaşayabileceği bir ülke istiyoruz.
Savaşsız, sömürüsüz bir dünya bizlerin ellerinde, dayanışmayla kurulacaktır. Tüm insanlığı bu umudu büyütmeye çağırıyoruz. Barış içinde kutlayacağımız o güne kadar;
1 Eylül Dünya Barış Günümüz kutlu olsun!
HABER : MAVİ DİDİM GAZETESİ




