Yansımak Fizikte ışığın parlak bir yere çarpıp geriye doğru yön değiştirerek kaynağını göstermesi, aydınlatması anlamına gelir.Işık yansıtılmazsa çevreye dağılır, belli bir noktada etkisi azalır. Yansıyan ışığın gücünü iyi kullanmak gerekir.Deniz Ohde’nin 2020 yılında yazdığı Streulicht romanının başlığı, adeta anlatmak istediğinin özeti oluyor. Bu sonuca okuyucu romanı okuduktan sonra varıyor.Romanın kahramanı birinci tekil şahıs “ben” ile anlatılıyor. Çocukluğunda aldığı cılız ışık yansıma ile etkisi bilinçsiz olarak geleceğine yön veriyor.Bu roman da ilk neslin çocuk ve torunların yazdığı harika eserler listemde. Sevindirici bir haber de Türkçe’ye de Yansımalar adıyla çevrilmiş olması.Bu haberi araştırmacı yazar Menekşe Toprak’ın You Tube kanalında yaptığı söyleşide öğrendim. Kitap ve okur severlere bu seri yayını kaçırmamalarını öneririm. Bu yayın Berlin Kültür ve Bilim Senatörlüğü tarafından desteklenmektedir. Almancadan Türkçe’ye çevrilen eserler ele alınıyor.Ben şahsına Dilek adını vererek, anlatımı kolay izah etmeyi tercih ediyorum.Dilek çocukluğunu geçirdiği mekâna dönerken, aynı yollardan geçerek hikâyesini anlatmaya başlıyor.Baba anne ve dedesiyle dört kişilik bir ailede geçen çocukluğu çok kötü ve üzücüdür. Büyük babasının gözü görmüyor. Savaşı bizzat yaşayan büyük baba ve babası hiçbir ev eşyası ve diğer eşyalardan ayrılamaz. Dolap ve oda kapıları açılamaz vaziyette eski eşya ve mobilya ile doludur.Babanın alkol sorunu annesine ve Dilek’e sessiz olmalarından başka çare bırakmaz. En ince detaylı anlatımdan okuyucu babanın Alman annesinin Türk olduğunu anlıyor.Anne alkolik babaya dayanamıyor, kızını iki hasta insana bırakıp kendi hayatını yaşamaya çalışıyor.
Anne sessiz hayatını, mümkün olduğu kadar görülmez yaşamını kızına miras eder gibi bırakıyor.Dilek okul bahçesinde iteklenerek yaralanıyor. NAZİ zihniyetli öğrenci aşağılayıcı küfürlü kelimeler kullanıyor. Buna rağmen sana söylemiş olamaz, sen bir Alman’sın diyerek ve kızına Türkçe öğretmeyerek ayrımcılığa karşı koruma yöntemini kullanır. Öğretmeni de NAZİ düşüncede olan öğrenciyi cezalandırmıyor. Dilek kuvvetli olmak zorunda, hassas ve alıngan olmamalıdır.Öğretmeni adını söylerken, Alman adından başka olmasının anlaşılmasından tedirgin oluyor. Yani ait olamama, öteki yapılmak öğrencilik hayatında onu takip ediyor.

Babası Alman işçi sınıfında olarak kızının meslek öğrenmesini doğru buluyor. Dilek tüm zorluklara rağmen ikinci yoldan liseyi bitiriyor. Yüksek tahsil, üniversiteye gitmesi bilinçli değil. Aslında ne yapması gerektiğini bilmediği, bir meslek öğrenimine karar veremediği için üniversiteyi bitiriyor. İşte o zaman sosyal sınıf farkını görüyor.
Çocukluk arkadaşları Pikka ile Sophia’nın düğün törenine katılmak için doğduğu ortama geri dönüyor. Bu iki arkadaşı birlikte oynadığı, vakit geçirdiği yoldaşlarıdır. Ama içten dost olamamıştır. Onlar gençlik yıllarına Dilek gibi zahmetle girmemişlerdir. Geleceğe çizilen yollarında önlerine konan taş diken yoktur.Anne baba veya bir eğitimci, öğretmen olarak okuyan insan bu sessiz romanın etkisini uzun bir zaman yaşıyor, okuyucu.Nitekim ilk roman olduğu halde Alman kısa kitap listesine giriyor ve iki ödül alıyor. Bu başarı, edebiyat eleştirmenlerinden iyi not aldığının göstergesidir. Deniz Ohde yazdıklarını kendi hayatında ve tanıdığı çevrede yaşayanlardan duyduğunu, bizzat şahit olduğunu söyleşide söyledi.
Kitapta mekân, olay ve insan tarif ve tasvirleri çok detaylı veriliyor. Bu nedenle okuyucu iç dünyasında olayları ve geçtiği yerleri canlandırabiliyor, romanda rol alan insanların huy ve karakterlerini kavrayabiliyor.Eğitim ve öğretimin önemini tüzüğünde işleyen sivil kuruluşların okuma günleri organize ederek romanın içeriğini tartışılmalı. Ki, bugün alınacak dersler çıkarılmalıdır.Dilek’in annesi de ailesinde mutlu bir çocukluk geçirmiyor. Almanya’ya gelişinde evinde kaldığı kız kardeşiyle içten, candan bir ilişkisi yoktur.
Anne Türk toplumunda samimi bir ortam yaratsaydı, çocuk ait olma duygusunu biraz telafi ederek yaşardı. Candan ve sıcak birliktelikte geçmişini kabul ederdi, belki.
Anne veya babası alkol gibi uyuşturucu alışkanlıkları olan ailelerin çocuklarını destekleyen sosyal kuruluşlar var. Çocuk aile ortamından zaman zaman uzaklaştırılıyor. 
Öğretmeninden liseye gidebilme tavsiye belgesi alamayan çocukların yeteneği varsa, ebeveyn hemen kabul etmemeli, liseye gönderme için uğraşılmalı. 
İkinci yoldan liseyi bitirme, üniversite veya başka bir yüksek okul öğreniminin çok zaman aldığı, zor olduğu bilinci geliştirilmeli. Türk toplumu kurduğu ve kuracağı vakıflar aracılığıyla böyle öğrencileri desteklemelidir.Elbette meslek eğitimi de çok önemli. Almanya’da kaliteli elemana ihtiyaç olmayan hiçbir alan yok. Fakat geçmişinde göç hikâyesi olduğu için yüksek tahsil yapmasına engel olunmasına karşı çıkılmalıdır.Artık Almanya’da ırkçılık olduğu açıkça konuşuluyor. Tabu yıkıldığına göre ailede, sivil toplum kuruluşlarında çocuk, öğrenci ve gençleri ayrımcılığa, aşağılanmaya karşı sosyolog ve psikologlar tarafından hazırlamalı, güçlendirilmelidir. Ruhsal hastalıklardan korumak, şiddet olaylarına karışmamaları için çocuk ve gençlere ayrımcılığı izah ederken genellemeden kaçınılmalıdır. 

NAZİ zihniyetinde olanların sayısı azdır, fakat topluma zararı çoktur. O halde demokrasiye sahip çıkmak, karşıt gösterilere katılmak en doğru yoldur, ancak bu takdirde hak, hürriyet, adalet uygulanır.Romanın kahramanı “ben” Dilek geçmişten aldığı cılız ışığı yansıtmasını bilmiş, görülen başka model olmadığı halde başarmıştır.
Başardıktan sonra sırtında taşıdığı kötü geçen çocukluk, öğrencilik zamanın verdiği ağır çantayı atabilirse huzur bulacak, mesut yaşayacak, sık sık mutluluğun tadını alacaktır.
Bunu yaşaması karşılaşacağı insanlara bağlıdır. Geçmişte aldığı, benimsediği deneyimler yol gösterecektir.
Deniz Ohde’nin ikinci romanını merakla bekliyorum ve başarısının devamını diliyorum.

Okuyarak kalın!

Kaynak olarak kullandığım kitap:
Deniz Ohde, Streulicht, Roman, Suhrkamp Verlag, Berlin 2020

ISBN: 978-3-518-47174-6

Söyleşi:
Menekşe Toprak, You Tube, Türkçe/Almanca kitap Türkçe’ye Yansımalar adıyla çevrilmiştir.