Vergi, paylaşıma katlımdır.

Bu vurguyu temel olarak alırsak, örgütlü bir yapıdan söz etmiş oluruz. Toplumsal yaşamda, ihtiyaçları karşılama temelli bir iş bölümü var. Her birey kapasitesinin, konumunun ve koşullarının elverdiği ölçüde üretim faaliyetlerine katılır. Mal veya hizmet üretmek kesinlikle bir değer yaratmaktır. Her değerin yaratıldığı bir iklim ve ortam vardır. Üretimi önceleyen bu katkıların bir karşılığı olmalıdır. Bu karşılık, paylaşım temelli katılımdır. Üretenler yarattıkları değerlerden dolayı kazanırlar. Kazanmak, toplumsal paylaşımı gerekli kılar. Kazanan birey bu katılımı gönüllü olarak ve herhangi bir yan yola sapmadan, kurumsal belirlemeler eşliğinde yerine getirmelidir. Halkımız bunu veciz biçimde ifade eder; vergi borcunu ödemek…

Kazanmak her bireye bir borç yükler. Muhasebenin temel kuralı, değer giren şey o oranda borçlanır. Kazanan birey borçlu, toplum alacaklıdır. Toplum adına bu alacakları tahsil edecek kurum ve kurallar bellidir. Her bireyin üretim yaparak değer yaratması mümkün olmaz. Bu noktada devlet devreye girer ve toplumsal temel ihtiyaçların giderilmesi için üretim yapacak işletmeler kurarak vatandaşlarını üretken hale getirir. Kamu kurumları, toplumsal değerler üretirken; istihdam yaratır. Bu yaklaşım vatandaşlar için bir güvencedir. Vatandaş çalışır, kazanır ve bu kazancının vergisini hemen öder. Bu nedenle; “Cumhuriyet, kimsesizlerin kimsesidir.” Denmiştir. Kimsesizler üretime katıldığı gibi, kazançlarıyla da paylaşıma katılmış olurlar.

Halkımızın sıkça vurguladığı bir şey var, “helal kazanç” bu saptama; birlik beraberlik, güven ve fırsat eşitliği gibi unsurları içerir. Fırsat eşitliğini bozan şey, farklılaşma eylem ve girişimleridir. Şeffaf ve denetlenebilir üretimler, “helal kazanç” vurgusunu öne çıkarır. Üretimde ortak kaynakların kullanımı, üretenleri topluma borçlu kılar. Bu borç kazanmanın ve refahın temelidir. Kamu kaynağını kullanan girişimci topluma olan borcunu, kendisini zora sokmayacak biçimde ödeyebilmelidir. Yani vergi üretimi engellememelidir.

Değeri olan ve değer üreten varlık ve işletmelerden kamu adına alınan payın adı vergidir. Devlet bu konuda zoralım olanaklarıyla donatılmıştır. Zoralımın temel mantığı; varlıklara ilişkin eylem ve işlemlerin yapılabileceği güvenli ortamların sağlanması içindir. Bu bir vatan algısı ve egemenlik olgusudur. İradi olarak oluşturulan bir yapının (devlet) sürdürülmesi için gerek duyulan kaynakların bir kısmı, vergiler aracılığıyla sağlanır. Gelirlerden alınan pay; kamu yararına hizmete dönüştürülür. Devletin zoralımına konu olan vergiler, gelir dağılımının en etkili düzenleyicilerinden biridir.

Adil bir vergi düzeni, kazananların olduğu kadar, kazanma olanağı bulamayanlarında (işsizler, dar gelirliler) güvencesidir. Sosyal devlet, hukukun üstünlüğü temelinde demokratik yol ve yöntemleri benimseyerek uygulayan devlettir. Sosyallik olgusunun temelinde adalet ve eşitlik vardır. Bu algı genel ve yaygındır. Varlık güvencesinin temeli, sosyal güvenlikle var olmaya devam edebilir.

Vergiler her koşulda meşru bir kaynağa dayanır. İstikrar ve adalet açısından bakıldığında, vergi kaynağının; siyasi, sosyal ve ekonomik açıdan korunması gerekir. Altın yumurtlayan tavuk, yaşatılırsa yararlı olmaya devam eder. Altın yumurtlayan tavuğun varlığını sorunsuzca sürdürmesi için, demokratik yapı, olmazsa olmazlardandır.

Vergiyi kimler ödemelidir sorusuna yanıt arayalım:

1-Herhangi bir değer üretenler, kazançlarından vergi vermeli.

2-Düzenli geliri veya birikimi olanlar gelirlerinden ve varlıklarından dolayı vergi vermeli.

3-Hizmetlerden yararlananlar, tüketimle ilişkili olan vergiyi (dolaylı vergi) ödemeli.

4-Kamu kaynaklarından kazanç sağlayanlar vergisini ödemeli.

5-Ticaretten kazananlar vergisini ödemeli.

6-Kamu güvencesinde mal ve hizmet üreterek kazanç sağlayanlar ki, buna aracılarda dahildir, vergisini ödemeli.

7-Tahakkuk ettirilen vergiler zorunlu haller dışında(afetler) kesinlikle silinmemeli ve bir muafiyetin konusu yapılmamalıdır.

8- Kamu yararı adı altında bazı dernek, sendika, kooperatif, vakıf gibi yapılara vergi muafiyeti tanınmamalıdır. Sonuçta hizmetlerin yükümlüsü devlettir, yapması gerekenleri tam olarak yaparsa bu oluşumlara gerek duyulmaz. Devlet hayır kurumu görevi üstlenmemeli ve bu gibi hizmetleri, sosyal devletin gerekli kurumlarına bırakmalıdır.

BİRGÜN yazarı Mustafa Bildircin’in 31/07/ 2024 tarihli yazısından: “Verilere göre, Çanakkale Otoyol ve Köprüsü’nü (YSS) işleten Çanakkale Otoyol ve Köprüsü İnşaat Yatırım ve İşletme A.Ş. 2021 ve 2023 yıllarını da kapsayan üç yıllık dönemde hiç vergi ödemedi. Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün işletmecisi ICA İçtaş Altyapı Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve Kuzey Çevre Otoyolu Yatırım ve İşletme A.Ş’nin de 2021-2023 döneminde hiç vergi ödemediği tespit edildi. Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu’nun işletme hakkını elinde bulunduran Otoyol Yatırım ve İşletme A.Ş. de vergi ödemeyen şirketler arasına ismini yazdırdı.

YİD kapsamındaki projeleri işleten ve tek kuruş vergi ödemeyen diğer şirketler ise Avrupa Otoyolu Yatırım ve İşletme A.Ş, Avrupa Otoyolu Yatırım ve İşletme A.Ş, Avrupa Otoyolu Yatırım ve İşletme A.Ş. oldu.”

Taktiri saygıdeğer okurlarıma bırakıyorum!...