Toplum tek örnek değil, ortak yanları farklılıklarından fazla olan bir birlikteliklerdir. Bu birlikteliğin zorunlu olan olmazsa olmazı ortak vatandır. Böyle bir oluşumun, sorunsuz olarak değil de en az sorunla yoluna devam etmesi istenir olandır. Ortaya çıkan sorunların, temel haklar gözetilerek hukukun üstünlüğü temelinde çözülmesi ise, olması gerekendir…


Toplumsal istencin kabarması felaket anları ile kesişir. Kurtuluş uzun süreli felakettir. Kurtuluş olgusunun yaşamsal olması birliktelikleri zorunlu kılar. Kurtuluş kendisi için amaç olarak gerekliliğini duyurur. Duygudaşlık aynı kanallardan beslenir. Toplumsal iletişim ortak değerler üzerinden yürütülür. Buradaki belirleyicilik ortak dildir. Toprak, dil, amaç ortaklığı her koşulda bir millet olgusunu işaret etmektedir. Bunlara ortak istem ve beklentileri eklediğimiz zaman bir milletten söz ettiğimiz anlaşılır.
Milli irade: Millet olma iradesini benimseyen ve tercihlerini özgürce kullanma bilincine sahip olanların ortaya koydukları irade, milli iradedir. Bu tanımın kapsamında yer alan bireyleri olmazsa olmaz ortak paydaları vardır. Bu nedenle millet olma iradesi farklılıkları koruyan ortaklıklar üzerinden ve ortaklıklar temelinde vücut bulur. Milli iradenin sakatlanması, demografik yapıyı bozan olumsuzluklardır. Ülkemiz özelinde bu sorunu irdelersek, hemen karşımıza sığınmacılar sorunu çıkar.


İçinde bulunduğumuz koşullarda sığınmacılar konusunu irdelememiz gerekmektedir. Öncelikle vurgulanması gereken; bu konu insani bir sorundur ve hiçbir koşulda inançla ilişkilendirilmesi doğru olmaz. Ölümden kaçanların neye ve nasıl inandıkları belirleyici olamaz. Ortadoğu’dan yaşama kaçanların amacı aynı inanç merkezleri değil, doğrudan Avrupa’dır. Ülkemiz bu süreçte sadece bir geçiş alanıdır. Bu geçiş bir biçimde duraksatıldığında, göçmenler tüm sorunlarıyla birlikte bizim sırtımıza yük olmaktadır. Oysa savaş bitmiş ve 20 kez af ilan edilmiştir. Buna rağmen sığınmacılar ülkelerine dönmüyor ise nedenleri gözden geçirilmelidir.


Sığınmacıların sırtından kazananlar onların gitmemesini; yaşama ilişkin tüm hak ve olanaklarını onlarla paylaşmak zorunda kalanlar da gitmelerini istemektedirler. Bu konuda milli irade, sığınmacıların ülkelerine dönmelerini istemektedir! Sığınmacılardan çıkarı olanlarla, sığınmacılar nedeniyle çıkarlarından olanlar uzlaşamamaktadır. Özellikle ekonomik sorunlar nedeniyle kar gibi eriyen orta kesim, emekçiler ve işsizler bu olumsuz politik tercihin muhatabıdırlar. İşsizlik artıyor, kiralar artıyor, fiyatlar artıyor; sağlık ve eğitime erişim zorlaşıyor.


Pirus Zaferi, büyük ölçüde kaynakları yok etti. Kazancın karşısında kayıplar çok daha fazla. Fakat bu kayıpları da kaybedenler karşılayacak. Fiyat artışları yaşamları yaşanılmaz kılmak yönünde dalga dalga yayılıyor. Gecikmeli olsa bile, kırsalda yaşayanlarda bu yangından hak ettikleri payı alacaklardır(!)  
     Işıl Özgentürk’ün Cumhuriyetteki makalesinin sonuç kısmını paylaşmak istiyor ve yorumu saygıdeğer okurlarıma bırakmak istiyorum:
“Ben de söyledim: “Yurtdışında yaşayanlar ülkemin kaderini belirleyemez!” Hiç itiraz edilmedi. Ah bir de mülteciler var! Bayramda ülkelerine gidip geri dönen mülteciler. Seçim sonrası CHP’nin güçlü olduğu kentimin Bağdat Caddesi’nde Afgan bayrağı ve silahlarla dolaşanlar, peşindeki gözleri bile görünmeyen karılarıyla oy veren, tek kelime Türkçe konuşamayan, parayı bastırıp Türk vatandaşı olanlar! 


Tayyip Erdoğan seçilir seçilmez tüm Batı yememiş içmemiş cumhurbaşkanımızı kutlamışlar. Kutlarlar tabii. Verdikleri üç kuruş para karşılığı mültecilere iyi bakıyoruz. Yemeyip yediriyoruz, silahları bellerinde dolaşmalarına ses çıkarmıyoruz. Şimdi bazı arkadaşların insan haklarından filan söz edeceklerini biliyorum. Arkadaş seçim gecesi İstanbul’da sıkılan silah seslerinden görmüş geçirmiş ben bile korktum!”