BU TARİHİ GERÇEKTEN GÜNÜMÜZDE KAÇ KİŞİNİN HABERİ VAR
3 Şubat 1932’deki Kadir Gecesi’ne rastladı. Devrim Türkiye’sindeki değişiklikleri duyurmak maksadıyla o gece bir organizasyon düzenlendi, edilen dualar sadece Türkiye’nin değil, bütün dünyanın dinleyebilmesi için radyodan ve başta Ankara’nın Ulus Meydanı’ndaki Atatürk heykelinin etrafına olmak üzere birçok şehirlerin meydanlarına yerleştirilen hoparlörlerden canlı olarak yayınlandı, yabancı diplomatlar da eşleriyle beraber camide hazır bulundular. Sebep, Kur’an’dan Mevlid’e, Tekbir’den kamete varıncaya kadar bütün dinî metinlerin ilk defa olarak o gece Türkçe okunması idi!
Hafız Yaşar OKUYAN anılarında bu konuyu şöyle anlatmaktadır. Daha önce Sultanahmet Cami’sindeki yapılan ibadetin büyük ilgi görmesinden birkaç gün sonra ATATÜRK beni çağırtıp, “Sultanahmet Camii’ndeki dini merasim çok güzel olmuş ve halkta çok ilgi göstermiş. Bunu daha büyük bir camide yapıp (radyo ile) bütün ülkeye dinletelim, ne dersiniz?” dediler... “Emredersiniz Paşam” dedim.
Hemen emir verip hazırlıkları başlattı... Ben de 1932 yılı Ramazanın 26. Kadir gecesi olan gecede, o zaman cami olan Ayasofya’da yapılacak mevlit için hazırlıklara başladım. Altı kişilik hafızlar grubunu, Hafız Yaşar Okuyan, Hafız Burhan, Beşiktaşlı Hafız Rıza, Beylerbeyi Hafız Fahri, Muallim Hafız Nuri, Sultan Selimli Rıza olarak seçtim. Ayrıca, yirmi hafız daha seçerek kadroyu tamamladım...
O gün, akşam namazından sonra camide okunup radyo ile yayınlanacak mevlit nedeniyle, cami içinde ve dışında mahşeri bir kalabalık vardı. Bu mevlit, İslam âleminde ilk defa radyo ile yayınlanacaktı... Teravi namazından sonra ilâhi ve ayin-i şerif okundu. Caminin her tarafına hoparlörler konulduğu için, bu dini ses, herkesi ürpertecek yükseklikte, cami içine ve dışına yayılıyordu...
Namaza katılan, Mevlid’i ve Türkçe Kur’an’ı dinleyen cemaatin kaç kişi olduğu hakkında ertesi günkü gazeteler değişik sayılar veriyor ve 30 ile 70 bin arasında İstanbullu Müslüman’ın o gece Ayasofya’ya gittiğini, “kalabalıktan dolayı secde edilemediğini, Türkçe tekbirin halkı ağlattığını ve ‘âmin’ sadâlarının göklere yükseldiğini” yazıyorlardı. Üst galeriler kordiplomatiğe ve yabancılara tahsis edilmişti ve yabancıların yanısıra İstanbul halkı da buralarda kadın-erkek birarada idi.
Hele, yirmi hafızın okuduğu mevlit pek mükemmel olmuş, halk âdeta bu coşkulu ve yüksek sesle kendinden geçmiş, âdeta sarhoş olmuşlardı. Atatürk bu mükemmel mevlidi radyoları başında dinlemiş ve bütün hafızları ertesi akşam iftar yemeğine davet etmişlerdi.
Ertesi gün bütün hafızlar toplanıp Dolmabahçe Sarayı’na gittik. Sarayın üst katında mükemmel bir iftar sofrası hazırlanmıştı. Atatürk’te bizlerle beraber sofraya oturdular. Birlikte yemek yedik. Paşa bütün hafızlara teker teker iltifatta bulundular. Sonra da, “Dünkü dinî merasimi bende radyodan dinledim. Fevkalade memnun oldum. Hepiniz ayrı ayrı büyük başarı gösterdiniz, teşekkür ederim” buyurdular.
Yemek bitince bütün hafızlara tek tek Kur’an okutup dinlediler. Sonra hafızları başyaverin odasına götürdüm. Her birine ayrı ayrı zarflara konulmuş yirmişer lira para verildi ve geç saatlerde otomobillerle evlerimize gönderildik.