Zor günler bitti artık(!)…
Şimdi daha zor günlerdeyiz!
Gençleri bile yordu yaşamak;
Tüketilmiş günler bizi bekler!
Yaşama ilişkin pratik çözümler üretebilen bir zekanın kullanılması halidir. Ancak, çözümler
yaşamlar yararına olduğu sürece sorun yok; sorun bu zekanın kişisel veya dar gruplar
çıkarına dönük kullanılması halidir. Bu tür çıkarcı kullanımlara göz yuman ve ses
çıkarmayanlar da dolaylı suç ortağı olurlar(!)
Toplumda makam ve unvanlar millete aittir, bu nedenle sadece onu hak edenlere verilmelidir.
Bunu belirleme yükümlülüğü olan bireyler, seçimlerini her koşulda toplumsal sorumluluk
bilinciyle yapmalılar. Kişisel çıkarlarını toplumsal çıkarlar içinde konumlandırmalılar.
Dereler kurudu ve vadiler söndü!
Çöle çevirdiler yaşamı…
Gelecek zor günlere gebe;
Normalleri yaraladılar bir kere!
Değerlerimiz dediğimiz zaman, ilgili kişilerin (özgür bireyler) hak ve menfaatlerinden söz
etmiş oluyoruz. Bu hak ve menfaatlerin kapsamında ülkenin maddi ve manevi değerlerinin
tamamı yer alır. Ulusa ait olan kültürel birikimlerle birlikte yetki ve makamlarda buna dahildir.
Aslında kurnazlık iyi bir nitelik değildir. Doğrulukla, dürüstlükle dahası ahlakla
bağdaşmayabilir. Alenilik, doğruluk ve güvenirlik ilkelerine uygun olmayabilir ki, bu
azımsanmayacak bir sakıncadır. Zafiyetlerden faydalanma, hile yapma ve pusu kurma gibi
yol ve yöntemler izlenmesi öncelikle insani bir yaklaşım değildir. Kurnazlıkta aldatma en çok
başvurulan bir silahtır(!) Aldatılanlar genellikle inanma ve güvenme ihtiyacı içinde olanlardır.
Bu beklenti içinde olan kişilerin iyi niyetlerini istismar ederek çıkar sağlamak dürüstlükle
bağdaşmaz!
Dereler kurudu ve vadiler söndü!
Çöle çevirdiler yaşamı…
Gelecek zor günlere gebe;
Normalleri yaraladılar bir kere!
Aldatanlar, aldatılanlar var olduğu sürece var olmaya devam edebilirler(!) Kurnazlar, inanma
ihtiyacı içinde olanların zafiyetlerinden yararlanarak kişisel çıkar sağlayabilirler. Bu noktada
genellikle tuzağa düşenler, yeterli bilgileri olmamasına karşın; daha çok ve daha kolay
kazanma hırsı olanlardır(!) İnanma gereği bir yetmezliğin sonucudur. Ayrıca inanmak bir
yetmezlik tamamlayıcısı olduğu sürece, bu kervana bilgisi yeterli olmayan ama hırsını
engelleyemeyenlerde katılırlar. İnanmaya ilişkin kurallar arasında soru sormamak ve
araştırma yapmamak uygulamaları yer aldığı sürece sorunun aşılması olası
gözükmemektedir. Sadece kendi çıkarına odaklananlar, ayrıntıları ve gerçekleri göremez!
Kurnaz kişiler, çıkarlarını bazı genel geçer kuralların ve meşru sayılan şeylerin arkasına
saklayabilirler. Şark kurnazlığı, doğu toplumlarına özgü bir nahoş durumdur. Bilimsel
gerçeklerin yerini inanç söylenceleri aldığı için; olay ve olgular karşısında bireyler,
araştırmadan ve soruşturmadan kabullenme eğilimindedirler(!) Bu dayanaksız kabullenişler,
kurnaz insanların eylem alanını genişletir(!)
Gün söndü, ön akşama yağdı karanlıklar.
Tenlerde mayalanan çözümsüz acılarla…
El ayak çekilir vurgun yemiş yaşamaktan,
Çöker umudun çatısı beklenen geleceğin üstüne!
Şark kurnazlarının çekindiği ve kaçındığı kişiler toplumdaki aykırı kişilerdir. Onlar araştıran,
soruşturan ve gerçeklere erişme çabası içinde olan kişilerdir. Bu kişiler çoğunlukla
kurnazların tekerine çomak sokarlar(!) Olay ve olgulara farklı yaklaşan bu aykırı kişiler her
zaman kurnazların saldırdığı hedeflerdendir(!) Onları bozgunculukla, ayrımcılıkla, bölücülükle
suçlarlar. Kimi zaman bu suçlamalar yetmez ve vatan hainliği ile suçlarlar(!) Gerçeğe, iyi ve
güzele erişme potansiyeli olan bu farklı kişiler itibarsızlaştırılarak toplum dışına atılmış olur.
Bazen de bu insanlar uyduruk gerekçelerle hapislerde çürütülürler!