Aile romanı yazma düşüncesi nasıl oluştu?
İstanbul’da yaşayan ağabeyim, bir gün bana, “Ailemizin romanını yazsana” dedi.  Hayatımda hiç roman yazmamıştım.  Önce şaşırdım, sonra “Neden olmasın. Denemeli miyim” diye düşünmeye başladım. 
Babanızın evrak çantasından zengin malzemeler çıkmış. Neler vardı çantada?
Çantayı 1984 yılında babamın vefatından sonra alıp eve getirmiştim, ancak açıp içine bakmamıştım. Açtığımda bol miktarda evrak, mektup, belge ve fotoğrafla karşılaştım. Hazine bulmuştum. Belgeleri ve mektupları inceleyerek çalışmaya başladım. Ancak bağlantıları bir araya getirmek kolay olmadı.
Ne kadar zamanda yazdınız?
İnanması zor, ama tam altı yıl sürdü. Babamla annemin 1934’lerde başlayan aşkı, o yılların İstanbul’u, 1940’ların Ankara’sı çok fazla araştırma yapmamı zorunlu hale getirdi. Sevgi ve aşk konusunda gönüllerde taht kuran yazar Sevgi Soysal’ın kitaplarını okudum.  Size, şaka gibi gelecek ama bazı aşk romanları da inceledim.  1940’lı yıllarda İstanbul ve Ankara’yı, 1950’li yıllarda Bursa’yı anlatan bilgileri elde edebilmek için kitaplar aldım. Ayrıntılı birçok araştırma…
İstediğiniz gibi bir roman oldu mu?
Roman yazmayı düşünürken, ortaya anılardan oluşan zengin bir hikâyeler demeti çıktı. Gazeteci kimliğim ağır bastı… Bir konuyu dile getirirken, uzun uzadıya anlatma alışkanlığım pek yok.  Edebiyat için atılmış ürkek bir adım diyebilirim. Roman değil, ama anılardan oluşan ilginç hikâyeler çıktı ortaya…
Okuyucuyu etkileyecek olaylar var mı?
Var tabii. Okuyucular, kendi başlarından geçene benzeyen bir anı ile karşılaşıp nostalji yaşayabilirler. Kitap, Arnavut bir delikanlının eğitim için 1933 yılında Türkiye’ye, ilk kez kurulan İstanbul Üniversitesi’nin Felsefe Bölümü’ne gelişiyle başlıyor. Delikanlı, yoksullukla mücadele ederek ayakta durmaya çalışırken tutkulu bir aşk yaşıyor. Sonra 2. Dünya savaşının getirdiği sorunlarla uğraşırken, yaşanan acılar… Kimi zaman aklın, kimi zaman duyguların öne çıktığı ilişkiler…  
Yazarken, temel amacınız neydi?
Karar veren ve vazgeçmeyen karakterde olan insanın, zorluklar ne kadar çetin olursa olsun, sevgiyle istediklerini yapmayı başarabileceğine inanıyordum. Babam Mahmut Deva, benim kahramanımdı. Engin bakış açısıyla, sevgi dolu yüreğiyle ve yılmayan azmiyle istediklerini başardı diye düşünüyorum. Bu kitapla onun ve annemin hatırasını yaşatmayı başarabildiğimi sanıyorum.  Bu benim düşüncem, takdir okurların tabii…  İçten teşekkürler.  
Didim aşığı Mimar Doğan Ersoy’un yaşamı kitap oldu.
Gazeteci-yazar Ercan Deva ‘Halk Kahramanı Mimar’ adlı anı kitabıyla uzun yıllar Didim’de yaşayan mimar Doğan Ersoy’u anlatıyor. 
Mimar Doğan Ersoy, Didim’de tanınan, sevilip sayılan bir şahsiyetti. Onun anılarından yola çıkarak kitap yazmışsınız. Didim, onun için çok değerliydi.

Bu kitabı yazarken neler hissettiniz?
Doğan abi yaşarken hep doğrunun yanında yer alan bir kişiydi. Didim için yaşadı. Didim’in ranta kurban edilmemesi için çok çaba harcadı. Çarpık yapılaşmaya karşı kimi zaman tek başına karşı koydu.  Onu sevenler olduğu gibi, ona kızanlar da çoktu. Bonkördü. Güleç yüzlüydü. Prensipleri vardı. Mesleğine olduğu gibi doğaya da aşıktı. Hep gözlerinin içi gülerdi. Sevgi dolu bakardı. Nüktedandı. Dosttu. Aslında, zor bir insandı. Yaşadığı çok sayıda anısı vardı. Benim eniştemdi. Ama, benim için hep abiydi. Onun bilge duruşunu, tatlı sohbetlerini , çözüm odaklı arayışlarını unutmamak, unutturmamak için yazdım bu kitabı… Onu sevgi ve saygıyla anıyorum.
Mavi Didim Gazetesi olarak, uzun yıllar gazetemizin yazarları arasında yer alan mimar Doğan Ersoy’u rahmetle, sevgi ve saygıyla anıyoruz.

SANAT MERKEZİ’NDE YAZAR-OKUR BULUŞMASI SANAT MERKEZİ’NDE YAZAR-OKUR BULUŞMASI

Haber: Ergun Korkmaz