Kuru tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:
17 Ağustos 1999'da merkez üssü Gölcük olan 7.4 büyüklüğünde ve sadece 45 saniye süren Depremde; 18.373 kişi yaşamını yitirmiş,  23.781 kişi yaralanmış, 505 kişi sakat kalmış, 285.211 ev ve 42.902 işyeri hasar görmüştür.
Deprem sonrası ortaya çıkan bu Vahim tablonun sebepleri;
* düşük standartlarda, sağlıksız ve yasadışı yapılaşmaların çokluğu,
*ranta dayalı hızlı ve düşük nitelikli kentleşme, 
* bilimsel normlara dayalı olmayan arazi kullanım ve yer seçimi kararları ve denetimsizlik olarak sıralanabilir.
Bu olumsuzlukları giderecek yasal düzenleme ve idari yapılanmaya ilişkin bütünlüklü bir çalışmanın olmayışı Deprem sonrasında bu vahim tablonun ortaya çıkmasındaki en büyük etmendir. 
Gölcük depreminin ardından 23 yıl geçmesine rağmen uygulama ve işbirliği açısından değişen hiçbir şey yok!!!
Tespit edilmiş Fay hatlarının birçoğu yerleşim birimlerinin içinden/altından geçiyor. Aydın, İzmir, Muğla ve Denizli’nin de bulunduğu 22 kentimiz, 80’i aşkın ilçemiz ve 502 köyümüzün altından diri fay geçmektedir. 
Bu diri fay hatları üzerinde, yüzey faylanması tehlike kuşağı ve sakınım bandı içinde 100 binin üzerinde bina bulunmaktadır. Bu binalarda yaklaşık 1milyona yakın vatandaşımız ikamet etmektedir.


Bilimsel, kurumsal işbirliği ve Afetlerle uygulanabilir etkin mücadele için, Fay Yasası Çıkarılmalıdır!
Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı ve yerel yönetimler tarafından yürütülen kentsel dönüşüm çalışmalarının rantı yüksek alanlardan değil, olası bir depremde yüksek hasar görecek diri fayların bulunduğu tespit edilmiş alanlarda yoğunlaşması gerekmektedir.
Bunun içinde öncelikle 7269 sayılı “Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun” veya kamuoyunda kısaca “Afet Kanunu” diye bilinen yasaya bir madde eklenerek fay yasasının çıkarılması ve bu bölgelerdeki riskli yapıların süratli bir şekilde yıkılması ve bu bölgelere yapı yapılmasının yasaklanması zorunluluktur.
GEÇEN 23 YILA RAĞMEN DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK!  
Afetlerin; Doğal Afetler ve doğal olmayan (insan eliyle olagelen) Afetler olarak ayrımın yapılması önemlidir.
 Aradan geçen bunca yıla rağmen, ülkemizde deprem, sel, taşkın, heyelan, kaya ve çığ düşmesi, yangınlar, kuraklık ve susuzluk gibi doğal ya da doğal olmayan olayların insan eliyle geniş çaplı afetlere dönüşmeye devam ettiği görmekteyiz. 
Son yıllarda meydana gelen depremler, seller, taşkınlar ve yangınlar sebebiyle insanlarımızı, doğamızı ve yaşam alanlarımızı kaybettiğimizi üzülerek görmekteyiz.
Fay hatları üzerine inşa edilmiş şehirlerimizi, dere yatakları üzerine inşa edilen kentlerimizi, yanlış ve etkin olmayan ıslah çalışmalarını, yanlış ve etkin olmayan enerji projelerini ve bunlara bağlı olarak uygun olmayan mühendislik çözümlerini biliyor ve ibretle izliyoruz.  
Ayrıca tarımsal, sanayi ve evsel su kullanımında yaşanan yanlışlıklar ve buna bağlı olarak suyun doğru yönetilememesi sonucu artan su ihtiyacı, kuraklık ve havza bazlı çevre kirlilikleri problemleri ve benzeri sorunları ülkemizde birkaç aylık periyotlarla yaşar olduk.
"Zemin etütleri yapı denetim sistemi içine alınmalı ve yerinde denetlenmelidir"
Yapı denetim sistemi bu haliyle afetlerle mücadelede yetersizdir. Yer bilimleri ( jeoloji Mühendisliği ) disiplini olmadan afetlerle mücadele olmaz.
Zemin ve yapı denetim olarak kontrol sistemi değişmediği sürece hiçbir yapı güvenlidir diyemeyiz, afetlere karşı etkin denetim var diyemeyiz.

Doğa Nöbeti Devam Ediyor! Doğa Nöbeti Devam Ediyor!


AKILIN, BİLİMİN ve KURUMSAL İŞBİRLİĞİNİN YOKLUĞU AFETİN TA KENDİSİDİR!
Kamu, yerel idare ve bilim işbirliğinde afetlerle mücedele edilmelidir.  
Bunun için;
 Ülkemizin jeolojik ve coğrafi koşulları göz önüne alınarak, doğal veya doğal olmayan olayların, bölgesel afet riskleri değerlendirilmeli, önceden etki değerlendirmeleri modellenerek olası zararları tespit edilerek gerekli mühendislik çözümleri üretilmelidir.
Tüm doğa ve insan kaynaklı afetleri içine alan bütünleşik afet yönetim sistemini temel alan bir yaklaşımla kurumsal altyapı, kapasite ve mevzuat düzenlemeleri acilen gözden geçirilmeli, doğa kaynaklı afetlere karşı görev, yetki ve sorumlulukların açık bir şekilde belirtildiği yasal mevzuat düzenlemeleri gözden geçirilmeli ve mevcut sorunları çözecek şekilde yeniden düzenlenmelidir.
*Dere yatakları üzerine kurulmuş yerleşim yerleri risk durumlarına bağlı olarak kısmi veya tamamen boşaltılmalı, Islah projeleri değişik senaryolara göre değerlendirilmeli ve uygun mühendislik çözümleri sunulmalıdır.
* Aktif fay zonları üzerinde veya yakınında yer alan baraj aksları güncellenmeli, inşaat, imalat ve yerseçimi hatası olan baraj-santraller tadil edilmelidir.
*Heyelan ve kütle hareketleri açısından her türlü olasılıklar düşünülerek, şehirleşmemizi, alt ve üst yapıları tehdit edebilecek noktaların süratle mühendislik çözümleri üretilmelidir.
*Yangınlar açısından Ormanlarımız ve diğer hassas noktalar belirlenmelidir. İnsansız hava araçlarıyla rutin kontroller yapılmalı, mevsimsel açıdan nem ve sıcaklık gibi değerlendirmeler yapılarak bu noktalarda her türlü önlemler önceden alınmalıdır.
*Su ve su yönetimi kavramları netleştirilmelidir. Global ve havza bazında çeşitli uygulama alanları belirlenmeli, susuzluk konusunda ilave tedbirler oluşturulmalıdır.
-Su havzalarımız korumalı, başka bir tarım, başka bir tarımsal su planlaması yönetimi geliştirilmelidir. Başta tarımsal sulama ve sanayi olmak üzere düşük su kullanımıyla yüksek gelir elde edilen ekonomik modeller tasarlanmalı ve teşvik edilmelidir.
- Evsel kullanımda tasarruf özendirilmeli. Arıtılmış suların tarım, endüstri ve yeşil alanlarda yeniden kullanımı sağlanmalıdır. Kentsel planlamalarda yeşil alt yapılar, yağmur suyu yönetimi ve doğa tabanlı çözümler oluşturulmalıdır.
BİLİMSEL İŞBİRLİĞİ VE SORUMLULUK ALMAYA DAVET EDİYORUZ!
Jeoloji mühendisleri odası aydın il temsilciliği olarak, aydın kentimizin çok değerli kamu ve yerel idare yöneticilerini doğal ve doğal olmayan afetler konusunda çok geç olmadan bilimsellik çerçevesinde işbirliğine ve sorumluluk almaya davet ediyoruz.
Açıklamamızı,  Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün ibretlik sözleriyle bitirmeyi borç biliriz. Kamuoyuna Saygılarımızla
"Felaket başa gelmeden evvel önleyici ve koruyucu tedbirleri düşünmek lazımdır, geldikten sonra dövünmenin yararı yoktur."