05 Şubat Pazar gününe kadar devam eden yarıyıl tatilinin son günü. Türkiye'nin dört bir tarafındaki öğrenciler 06 Şubat pazartesi günü başlayacak eğitim dönemi için okullarına dönüş hazırlıkları yapıyorlar.
Pazar günü lig maçları tamamlanmış, galip gelen takımların taraftarları seviniyor kaybeden takımların taraftarları ise her zamanki gibi üzgün.
05 Şubat Pazar günü akşam saatlerine doğru Türkiye’nin tamamı ile birlikte Marmara bölgesinde de kar yağışının beklendiği bu yüzden vatandaşların güvenlik vesilesi ile evlerinden çıkmamalarının tavsiye edildiği bildirildi.
05 Şubat Pazar günü hava karardığında yoğun kar yağışı dolayısı ile Ankara-İstanbul ve Bursa’da olumsuz hava koşulları dolayısı ile 06 şubat pazartesi günü eğitime bir gün süre ile ara verildiği haberi geliyor.
İstanbul’da başlayacak kar yağışı dolayısı ile THY başta olmak üzere diğer şirketlerin 05 Şubat Pazar ila 06 şubat pazartesi günü yapılacak uçuşların iptal edildiği bildirildi.
06 Şubat pazartesi akşamı saat 20.00’de İstanbul’da yapılacak Fenerbahçe-Konyaspor karşılaşması Konya havaalanındaki olumsuzluklar dolayısı ile uçuş olmayınca karşılaşmanın ertelendiği futbol federasyonu tarafından ilan edildi.
05 Şubat Pazar gecesini pazartesi gününe bağlayan gece “inşallah yarın sabah kar yağışı dolayısı ile olumsuz bir sabaha uyanmayız, Allah hepimizin yardımcısı olsun” diyerek uyumaya çalışıyoruz.
Birkaç kez daha yazmıştık, gazetecilik artık 24 saat bu yüzden olabilecek herhangi bir gelişmeyi anında duymak adına cep telefonumuzun tüm haber uygulamaları açık bir şekilde bekliyor, ajanslardan gelen “son dakika” haberleri haberler ile ilgili ikazlar veriyor.
İşte sabaha doğru 06 Şubat pazartesi günü sabah saat 04.17’de Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde 7.7 büyüklüğünde deprem meydana geldiği ve AFAD’ dan yapılan açıklamaya göre deprem yerin 7 kilometre altında gerçekleştiğini acı içerisinde öğreniyoruz.
O şaşkınlıkla uyanıp daha detaylı bir şekilde araştırma yapınca Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesinde 7,7 büyüklüğünde deprem meydana geldiğini, Deprem Gaziantep, Sivas, Hatay, Şanlıurfa, Mersin, Samsun, Trabzon başta olmak üzere birçok kentte hissedildiğini ve çok sayıda ölü ve yaralı olduğunu öğreniyoruz.
Deprem haberini aldığımız andan itibaren ülke sınırları içerisinde yaşayan tüm vatandaşlarımız gibi bizde “-Allah’ım sen ülkemizi koru, Kış mevsiminin kendisini tam olarak hissettirdiği bu günde depreme maruz kalmış vatandaşlarımıza yardım et” diye dua etmeye başlıyoruz.
İlk anın şaşkınlığı geçiyor, uykusundan henüz uyanmış vatandaşlarımız “inşallah fazla bir can kaybı yoktur” temennisi ile olup biteni öğrenmek adına haber alacakları tüm iletişim kanallarından bilgilenmeye çalışıyorlar.
Saatler geçtikçe felaketin sanılandan çok daha büyük olduğu sabah saatlerinde meydan gelen depremden sonra çok sayıda artçı depremin meydana geldiği öğlen saatlerinde de yine büyük bir depremin olduğu haberleri hepimizin içini yakıyor.
Depremin son derece geniş bir alana ve yaklaşık 10 milyon insanın yaşadığı bir coğrafyaya yayıldığı haberleri geldikçe hepimiz büyük bir karamsarlık içerisine düşüyoruz.
Öğlen saatlerinden itibaren tüm yurtta her zaman olduğu gibi büyük bir yardım seferberliği başlatılıyor, tüm siyasi parti genel merkezleri teyakkuza geçerek heyetleri deprem bölgesine gönderiyor.
Siyasi partiler ve STK’lar başta çadır ve battaniyeye olan ihtiyaç dolayısı ile yardım kampanyası başlatıyorlar, İYİ Parti genel başkanı Meral Akşener’in talimatı ile tüm parti teşkilatları kan vermek için kuyruğa giriyor.
Devletin arama kurtarma ile ilgili tüm kuvvetleri deprem bölgesine seferber ediliyor, Ancak yardımların ve güvenlik güçlerinin yardım ulaştıracakları hava alanları kapalı, bölgeye ulaşılacak kara yollarında meydana gelen yıkımlar dolayısı ile büyük güçlüklerle karşılaşılıyor.
Bir taraftan tüm milletimizin can siperane çalışmaları için gurur duyarken diğer taraftan bir gün önce iki yüz lira olan bir battaniyenin 400-500 liraya yükselmesi, bir ekmeğin 30 liraya satıldığını duyunca “bu kadar fırsatçılık olur mu.?” diye kahrediyoruz.
Gün boyunca medya kuruluşlarının karşısına çıkan Deprem uzmanlarının tamamı “-Bugün hepimizi derin üzüntüler içerisinde bırakan depremin geleceğini yıllardır bağıra bağıra söylüyoruz ancak bu kadar bilim insanının feryadını duyan hiç kimse olmadı” diyerek depremin başka bir boyutunu anlatmaya başlamışlardı.
Her deprem sonrası yapılması gerekenler ile ilgili yazı yazmaktan bizde bıktık usandık,
“-Türkiye’nin bir deprem bölgesinde olduğunu,
-Kentsel dönüşümün bir an önce başlatılması gerektiğini,
-Deprem bakanlığının gecikmeden kurulmasını,
-İnsanı depremin değil binaların öldürdüğünü.”
Kaç kez yazdığımızı işin doğrusu bizde unuttuk.
Kelimenin tam anlamı ile sözün bittiği yerdeyiz,
Her büyük deprem felaketi sonrası alınması gereken önlemlerin tek tek sıralanması ancak depremden bilemediniz bir hafta sonra sanki hiçbir şey olmamış gibi hayata devam edilmesi bundan sonra da olması muhtemel depremler için “ölen ölür kalan sağlar bizimdir” ifadesini gerçek kılıyor.
Depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor..
Milletimizin başı sağ olsun.
İçimiz yanıyor ancak elimizden başka bir şey gelmiyor