Açlık : “ Tok ol­ma­ya­nın hali, ye­me­ğe iş­tah­lı ol­ma­yı do­ğu­ran hal, aç olma hali, kıt­lık, yok­sul­luk.” an­lam­la­rın­da kul­la­nı­lan Türk­çe bir ke­li­me­dir.
İhti­yar dün­ya­mı­zın nü­fu­su her geçen gün art­mak­ta, buna kar­şı­lık besin kay­nak­la­rı kötü çevre ko­şul­la­rı ne­de­niy­le gün geç­tik­çe azal­mak­ta­dır. Elde edi­len dünya ni­met­le­ri­nin bö­lü­şü­mü adil ola­rak ya­pı­la­ma­dı­ğın­dan bazı kı­ta­lar­da kitle ha­lin­de ölüm­ler vuku bul­mak­ta­dır. Her şey kendi zıd­dı­nı ya­ra­tır he­sa­bın­dan, bazı ki­şi­ler ve mil­let­ler ala­bil­di­ği­ne fakir olur­lar­ken bun­la­rı sö­mü­ren in­san­lar ve mil­let­ler fev­ka­la­de zen­gin ol­mak­ta­dır­lar.

Za­ma­nın ABD Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı Dr. Henry Kis­sin­ger sabah kah­val­tı­sı­nı Mısır’da, öğle ye­me­ği­ni Paris’te, akşam ye­me­ği­ni ise Was­hing­ton’da yi­ye­rek gün­lük bes­len­me­si­ni üç ayrı kı­ta­da ta­mam­la­ya­bil­miş­ti. Buna rağ­men Kara Af­ri­ka’sında in­san­lar aç­lık­tan bir deri bir kemik ka­la­rak kitle ha­lin­de ölüm­le­re terk edil­mek­te­dir.

Aynı şe­kil­de ba­si­ret­siz ida­re­ci­le­ri yü­zün­den Afgan halkı aç­lık­tan kıv­ra­nır­ken üs­tü­ne üst­lük baş­la­rı­na gök­ten bomba yağ­mak­ta­dır. Ata­la­rı­mız : “Aç ne yemez, tok ne demez.” diye bo­şu­na söy­le­me­miş­ler­dir. Aç ve yok­sul kişi kar­nı­nı do­yur­mak için, ya­şa­mı­nı sür­dü­re­bil­mek için eline ne ge­çer­se yer. Ta­dın­da, lez­ze­tin­de, bes­le­yi­ci­li­ğin­de kusur bul­ma­dan atış­tı­rır. Tok kişi ise bun­la­rın tam ter­si­ni yapar. 

Can­lı­la­rın kar­şı­la­şa­bi­le­ce­ği en zor durum ise aç­lık­tır. İster insan olsun, ister hay­van, her canlı kar­nı­nı do­yur­mak için her ça­re­ye baş vurur. Ki­şi­ye açlık her şeyi yap­tı­ra­bi­lir. Ata­la­rı­mız bu­nun­la il­gi­li ola­rak “Aç köpek fırın deler.” de­miş­ler­dir.

Şu yaşlı dün­ya­mız­da in­san­lar­da aç­göz­lü­lük, ben­cil­lik, hırs, “Rab­be­na hep bana” dü­şün­ce­si ol­ma­sa, dünya ni­met­le­ri kendi in­san­la­rı ara­sın­da eşit veya eşite yakın bö­lü­şü­le­bil­se in­san­lar veya mil­let­ler ara­sın­da, ne dövüş, ne kavga, ne de savaş olur­du. İnsan­lar mut­lu­luk ve barış için­de el ele, yürek yü­re­ğe, gönül gö­nü­le kar­deş­çe ya­şa­ya­rak dünya ni­met­le­ri tüm in­san­la­ra yeter ve ar­tar­dı bile.

Sa­tır­la­rı­mı­zı çok eski bir masal der­le­me­si olan Pan­ça­tant­ra adlı ki­tap­ta­ki şu güzel sözle son­lan­dı­ra­lım:
“ Sağ­lık gibi dost, has­ta­lık gibi düş­man, çocuk sev­gi­si gibi sevgi, açlık gibi acı yok­tur.”

----------------------------------ŞİİR KÖŞESİ------------------------------

         BOŞ­VE­RE­CEK­SEN EĞER

Her şeye boş ver­din yeter artık dolu gel
Sa­de­ce bir ses ver, aç artık bir tel
Kopsa da gön­lüm­de fır­tı­na ya da sel
Boş ve­re­cek­sen eğer is­te­di­ğim; boş bir el.

Da­ğıl­dı be­de­nim kal­ma­dı sağ­lam kafa
Gerek yok kuru sıkı boş la­kır­dı ve lafa
Sil baş­tan ya­pa­lım der­sen gön­de­re­yim bir tayfa
Boş ve­re­cek­sen eğer is­te­di­ğim; boş bir sayfa.

Boş ha­yal­ler pe­şin­de koş­mu­şum hep buna kan­dık
Her zaman dolu ya­ğa­cak diye kış­la­ra inan­dık
Da­ğı­lan bit­miş be­de­ni­me ne çare tır­mık ya da andık
Boş ve­re­cek­sen eğer is­te­di­ğim; boş bir san­dık.

Ya­şan­mış gün­le­ri ele­dim boş kaldı holoz
Altta ka­lan­la­rın hepsi ya­lan­cı ya­ka­moz
Anı­lar ka­pa­lı kal­sın al­ma­sın nem ya da toz
Boş ve­re­cek­sen eğer is­te­di­ğim; boş bir ka­va­noz.

Bi­li­rim güneş bir gün de benim için do­ğa­cak
Umut sak­sım­da­ki çi­çe­ğim ya­şa­ya­cak, aça­cak
Gön­lüm­de­ki yan­gı­nın ale­vi­ni, ko­ru­nu ko­ya­cak
Boş ve­re­cek­sen eğer is­te­di­ğim; boş bir ocak.

Sev­da­mız kay­bol­sa da kalsa da mah­şer­de kül
Perde bu­la­ma­sak ta çe­ke­lim üs­tü­ne ince bir tül
Ölüm­süz­lük is­ter­sen eğer, sen Bih­ter ben Beh­lül
Boş ve­re­cek­sen eğer is­te­di­ğim; boş bir gönül.
Ergün GÜL - AYDIN

-----------------------------------------------------

    HAS­RETİNDE YÜREĞİM

Bu gece bir başka koyu göl­ge­ler
Ha­ya­lin her yerde, her kö­şe­de
Has­ret yağ­mur­la­rı akan ge­ce­de
Uzak­lar­da olsan da, sen her yerde
Ka­na­yan, ağ­la­yan yü­re­ğim­de bende
Kal­ma­dı sev­gi­li,umut kal­ma­dı
Bu hasta be­den­de takat kal­ma­dı.

Kırık dökük ke­der­ler ağı de­niz­de
Deniz ma­vi­si göz­le­rin ge­ce­de
Anı­lar çığ­lık çığ­lı­ğa de­niz­de
O kah­re­di­ci, ka­vu­ru­cu öz­le­min
Ge­ce­de dal­ga­lar­la ,de­li­ce ya­rış­ta
Kal­ma­dı sev­gi­li, umut kal­ma­dı
Bu hasta be­den­de takat kal­ma­dı.

Si­ya­hi saç­la­rı sana sa­vur­dum
Haber uçur­dum, özlem uçur­dum
Uzak­ta­ki sev­gi­li duy­sun is­te­dim
En­gel­le­ri aşıp, koşup gel­sin is­te­dim
Zira be­den­de, güç, takat kal­ma­dı
Kal­ma­dı sev­gi­li, umut kal­ma­dı
Bu hasta be­den­de, takat kal­ma­dı.

Ya­kı­cı öz­le­min bi­tir­di beni
Bu hasta be­den­de, takat kal­ma­dı.

Melek MERAL - AYDIN

----------------------------------------

  VUS­LA­TA ERDİĞİN ZAMAN

Çe­ki­len acı­lar bi­tecek bir gün
Ruh­la­rın vus­la­ta er­di­ği zaman
Aşk ate­şin söner günün bi­rin­de
Gö­nül­ler vus­la­ta er­di­ği zaman.

Ne hüzün ne keder sende ka­la­cak
Uzak­tan sev­gi­lin haber sa­la­cak
Gö­nül­ler ba­ğın­da gül­ler so­la­cak
Be­den­ler vus­la­ta er­di­ği zaman.

Dost­la­ra kem haber çabuk ula­şır
Çe­ki­len acı­lar bir ömrü taşır
Ya­re­nin gön­lü­ne elem bu­la­şır
Dost­luk­lar vus­la­ta er­di­ği zaman.

Bu­ra­da ka­la­cak hanın ha­ma­mın
Yap­tı­ğın­dan hesap so­ru­lur yarın
Piş­man­lı­ğa olmaz gayri za­ma­nın
Mu­sal­la ta­şı­na kon­du­ğun zaman.

Kı­lı­nır na­ma­zın senin ayak­ta
Varsa gücün şöyle et­ra­fa bak da
He­lal­lik dile sen af­fet­sin Hak da
Di­va­nı­na hak­kın çık­tı­ğın zaman.

Ömer ERHALİM- İZMİR

-------------------------------------------

  YIK­TIN BÜTÜN DÜN­YA­MI

Şar­kı­mı­zı din­ler­ken in­le­yen o ke­man­da
Olu­ver­din ani­den baş­ka­sı­nın özeli
Sen­den başka kim­se­yi sev­me­di­ğim za­man­da
Yık­tın bütün dün­ya­mı ey gü­zel­ler gü­ze­li.

Has­re­ti­ni çe­ke­rek gün­le­rim hep uzar­ken
Eski sev­gi­li­ler­le ara­mı­zı bo­zar­ken
Son sev­gi­lim­sin diye sana şiir ya­zar­ken
Yık­tın bütün dün­ya­mı ey gü­zel­ler gü­ze­li.

Be­yaz­la­rı çı­ka­rıp ka­ra­la­rı gi­ye­rek
Hiç ha­be­rim ol­ma­dan bir na­ne­ler yi­ye­rek
İzin is­te­mi­yo­rum sen­den artık di­ye­rek
Yık­tın bütün dün­ya­mı ey gü­zel­ler gü­ze­li.

Yâd el­ler­den bi­ri­ne gonca gül­ler de­re­rek
Acı, tatlı gün­le­ri aya­ğı­ma se­re­rek
Bod­rum’da bu­luş­ma­ya kesin karar ve­re­rek
Yık­tın bütün dün­ya­mı ey gü­zel­ler gü­ze­li.

Eski bir sev­gi­lin­le yeni aşk ya­ra­ta­rak
Hayal kı­rık­lı­ğı­na son anda uğ­ra­ta­rak
Ağ­rı­ma­yan ba­şı­mı şid­det­li ağ­rı­ta­rak
Yık­tın bütün dün­ya­mı ey gü­zel­ler gü­ze­li.

Al­be­ni AKÇAY – NAZİLLİ

------------------------------------------------------

BİR GÜ­VERCİN UÇUR

Bir gü­ver­cin uçur mezar ta­şı­ma
Ya­rın­lar Top­rak'ta güldü de­sin­ler
Bir yudum su dam­lat yanı ba­şı­ma
Bahar'ı gör­me­den öldü de­sin­ler.

Top­rak han­gar olur yi­ği­di yutar
Ne oca­ğın yanar ne tütün tüter
Makam mevki para sal­ta­nat biter
Gemi son Liman'da kaldı de­sin­ler

Bir yıl­dız sa­ğı­lır sa­ra­rır yap­rak
Kızıl kuru olur üs­tün­de top­rak
Sev­gi­li ad­re­sim çık­maz bir sokak
Se­ven­ler meç­hu­le daldı de­sin­ler.

Şa­ta­fat la düşer yolcu yol­la­ra
Bir kaç çe­lenk boyun eğer sal­la­ra
Beyaz kefen rağ­bet etmez al­la­ra
Seven sev­di­ği­ni buldu de­sin­ler.

Bir ka­ran­lık çöker göz­ler­de fere
Eşin dos­tun öfke duyar ka­de­re
Yunus'lara selam olsun bin kere
Şair'im vi­ze­yi aldı de­sin­ler....

Meh­met GÜVEN –İZMİR

-------------------------------------------

YA­KA­MOZ

Ay do­ğar­ken ya­ka­moz­lar vurur mavi su­la­ra
Yeşil göz­le­ri­nin uf­kun­da pa­rıl­tı­lar
Puslu bir esin­tiy­le ge­ce­nin
Ru­hu­ma do­lar­ken hü­zün­ler
Bir bir sev­dan­la can­la­nır ha­tı­ra­lar
Yine sen­siz
Yine sen­siz bir ak­şa­mın ya­sı­nı tu­tu­yo­rum ses­siz­ce
Ya­nım­dan ge­çer­ken ba­lık­çı tek­ne­le­ri
Uzak­tan eser sevda yel­le­ri
Ha­ya­lim­de­ki göz­le­rin, yıl­dız­lar gibi tü­ken­di.
Rüz­gâr ala­bil­di­ği­ne hızlı
Yağ­mur ala­bil­di­ği­ne deli
Deniz sakin
Yürek hır­çın mı hır­çın bu gece
Ya seni adam gibi sev­me­li
Yada çekip git­me­li.
Yü­re­ği­mi yı­kı­yo­rum de­ni­zin bü­yü­lü su­la­rın­da
Bey­nim dur­gun
Ke­li­me­ler ki­fa­yet­siz
Ya­ka­moz­lar ar­ka­da­şım olsa da bana
Ey ve­fa­sız
Ey ve­fa­sız
Artık seni sev­di­ği­mi an­la­sa­na, an­la­sa­na…
Hü­se­yin ZEY­BEK – DİDİM