“Rize tarihi üzerine yaptığı araştırmalarla bilinen ve birçok kitap yazan imam Recep Koyuncu, katıldığı programda Cumhuriyet devrimini karalamak üzere uydurulan yalanları birer birer çürüttü.”
Şapka için şehir bombalandı yalanı, Necip Fazıl Kısakürek’in uydurması. Rize'de şapka bahanesiyle çıkarılan isyanda isyancılar karakol basıp jandarmayı esir almaya kalktılar. Şapka devrimiyle alay edenler var, böyle devrim mi olur diye. Atatürk’ü anlamaya çalışırsanız, bunun bir vitrin devrimi olduğunu görürsünüz. Cumhuriyet ve devrimlerde hedef, zihinlerin değişimidir. Şapka devrimi de bu değişimin dışarıya yansıtılmasıdır. Şapka devriminin kanun maddesinde şu ifadeler geçiyor: Halkın kendiliğinden kullanmaya başladığı şapka, bundan sonra memurlar ve mebuslar için zorunludur. Yani iddia edildiği gibi herkes için zorunlu değildi. Memurlar ve mebuslar içinse, şapka takmayanlara para, takmamayı sürdürürse bir yıla kadar hapis cezası vardı. Türkiye’de Şapka takmadığı için kimse asılmadı.
Atatürk’e düşman olanların ürettikleri masallar, tarih tezi haline getiriliyor. İdamların şapka devrimiyle bir ilgisi yoktu. Dini siyasete alet etmek vatana ihanet suçuydu ve cezası da idamdı.
ŞALCI BACI OLAYI
Atatürk istemezlerinin en çok anlattığı olayın gerçek yüzünü de anlatmadan geçemeyeceğim. 1925 yılında Erzurum’da şapka kışkırtıcıları ufak çapta bir hareket başlatıyor. İsyan bastırılıyor ve sıkıyönetim mahkemesi kuruluyor. İsyanın elebaşlarından bazıları idam ediliyor, bazıları Ankara’ya sevk ediliyor. Buradan bir mağduriyet çıkmayınca, bu tarihi yalanların piri Necip Fazıl, Erzurum’da bir de kadın asıldı iddiasını ortaya atıyor ve bunu kitabına da koyuyor. Sonra Çetin Altan çıkıyor, benim dedem de orada komutandı, hızını alamayıp bir kadını astığını duydum diyor. Arkasından Nimet Arzık çıkıyor, Şalcı Bacı olarak bilinirdi, boyu şu kadardı, ağlayarak götürüldü diye bir hikaye yazıyor. Bu üç kişinin kaynağıyla romanlar, tezler yazılıyor ama dönemin yerel ve ulusal basınında bu olaya dair tek bir satır yok. Hatta sadece burada değil, istiklal Mahkemeleri’nde yargılanan kadınlar var ama idam edilen tek kadın yok.
Aslında bu kanun çıkarılmadan önce, 2 Eylülde, devlet memurlarının şapka giyme zorunluluğu getiren 2431 numaralı Bakanlar Kurulu kararnamesi çıkarıldı. Yine aynı gün başka bir kararname ile din görevlileri dışında cübbe ve sarığın giyilmesi yasaklandı. Görüldüğü gibi din görevlileri dışında cübbe, sarık tarzı dini kıyafetler, memurlar içinde fes gibi başlıklar tamamen kaldırıldı. Dikkat edilirse zaten memurlarımızın kıyafeti fes dışında modern ülkelere benzemekteydi. Sadece fes kaldırılmış ve şapka getirilmiştir. Pantolon, gömlek, kravat, ceket vb. gibi memurların giymesi zorunlu olan kıyafetler zaten II. Mahmud ve Abdülmecid döneminden gelen bir zorunluluktur. II. MAHMUD devlet görevlilerinin sarık ve cübbe giymesini yasakladı ve pantolon, ceket ve fes giyme zorunluluğu getirdi. Bu dönemin bazı muhafazakarları II. Mahmud'a Gavur Padişah diyordu.
Daha sonrasında ABDÜLMECİD döneminde de kravat takma, uzun sakala izin verilmemesi vb. gibi değişiklikler yapıldı. Bu açıdan bakıldığında kıyafet olarak memurlar ve şehirli, kasabalı ve hatta köylü erkekler için Cumhuriyet çok büyük bir değişiklik getirmemiştir. Cumhuriyet döneminde farklı olarak din görevlileri hariç tüm vatandaşlar için fes, sarık ve cübbenin yasaklanmasıdır. Yani devlet kendisi için yaptığı değişikliği halka uygulamıştır. Önemli fark buradadır. Aslında yavaş yavaş gerçekleşecek bir şeyi daha kısa zamanda gerçekleşmesini sağlamıştır. Çünkü bir ülkede asker, memur vb.. kişilerin giymeye başladığı kıyafet giderek halka yayılır. II. MAHMUD döneminde sadece memurlar giydikleri şeyler şehirlerde bir hayli yaygınlaşmıştı.
Tekke, Zaviye ve Türbelerin Kapatılması
Asıl büyük değişiklik 30 Kasım 1925'de 677 sayılı kanun ile tekke, zaviye ve türbelerin kapatılmasıdır. Bu kanunun tam adı "Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Bir Takim Unvanların Men ve İlgasina Dair Kanun"dur ve tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması yanında "şehlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, nakiplik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük ve gayıptan haber vermek ve murada kavuşturmak maksadıyla nüshacılık" gibi tüm unvanlar kaldırılmıştır.
Görüldüğü gibi bu kanun doğrudan halkı etkilemez ama tekkesi olanları ve "şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, nakiplik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük ve gayıptan haber vermek ve murada kavuşturmak maksadıyla nüshacılık" yapanları etkiler. Tekkeleri, zaviyeleri kapatılan, şeyhler, müritler vb.. rahatsız olmuşlardır. Bu yasa varken sadece şapka kanunu nedeniyle ayaklanma çıktığını söylenmesi bana biraz garip gelmektedir. Şapka kanunundan sonra bu yasa ile biriken tepki patlamış da olabilir. Bu yasa nedeniyle rahatsız olan bazı kimseler şapkayı bahane ederek halkı kışkırtmışlardır.
RİZENİN BOMBALAMA PALAVRASI
Rize’nin bombalandığı palavrasının nasıl Rize tarihi üzerine yaptığı araştırmalarla bilinen ve birçok kitap yazan imam RECEP KOYUNCU, katıldığı programda uydurulan yalanları birer birer çürüttü. Rizeli Araştırmacı-Yazar Recep Koyuncu 1925’te Güneysu’da çıkan isyanın gerçek yüzünü belgeleriyle ortaya döktü.
Meclis Kütüphanesi’nin kayıtlarında Rize’ye ait 226 sayfanın yer aldığı ve bunlardan 131’inin mahkeme kaydı olduğunu dile getiren Araştırmacı-Yazar Recep Koyuncu, Rize’de meydana gelen ‘ŞAPKA OLAYI’ hakkında söylenenlerin çoğunun yanlış olduğunu ifade etti. Koyuncu “Şapka olayı 1925 yılına tekabül etmektedir. Henüz harf devrimi gerçekleşmemişti ve biz Osmanlı alfabesindeki belgeleri Latin harflerine çevirerek incelemelerde bulunduk. Meclis kütüphanesinin kayıtlarına baktığımızda Rize’ye ait 226 sayfa kayıta ulaşıyoruz. Bu kayıtların 131 sayfası mahkeme kaydı. Ve biz ulaştığımız bilgileri bu mahkeme kayıtları ile birincil kaynaklardan elde etmiş oluyoruz. 131 sayfayı Latin harflerine çevirdiğimizde gördüğümüz en önemli şey; bu güne kadar bize anlatılan bilgilerin çoğunun yanlış olduğudur” dedi.
İSYANCILAR SAKAL-I ŞERİF YALANIYLA KANDIRDI!
Rize’nin Güneysu ilçesinde çıkan isyanın sadece 25 Kasım 1925’te kabul edilen ‘Şapka kanununa’ denk geldiğini dile getiren Koyuncu “Olayın çıkış noktası 25 Kasım 1925 o gün Ankara’da mecliste şapka kanunu kabul ediliyor. Yani şapka kanununa denk gelen bir isyandır. Bu günkü GÜNEYSU ilçemiz eski POTOMYA’da karakol basılıyor. Karakolun içerisinde 7 tane asker olduğunu biz tespit edebildik. Fakat bu olayın öncesine gelecek olursak. 1 gün önce Potomya’dan kendi içerisindeki köylere ve civar köylere haber gönderiliyor. 25 Kasım günü Potomya Merkez Camisinde toplanılacak şeklinde. O kadar insan orada bu şekilde toplanıyor, bölgeye yakın olduğu için Çayeli Büyükköy’deki imamlara da ‘Burada Sakal-ı Şerif sergilenecek’ şeklinde bir mektup gidiyor ve insanlar orada o şekilde toplanıyorlar” ifadelerini kullandı.
İNSANLAR İSYANA KATILSIN DİYE TEHDİT EDİLDİ
Mahkeme tutanaklarında bir çok insanın tehdit ile toplandığını, silahla gelmenin zorunlu olduğunun söylendiğinin yer aldığını dile getiren Koyuncu “Mahkeme tutanağında Potomya deresindeki bazı insanlar tehdit edildiğini söylediğini görmekteyiz. Hatta silahla gelin gelmek zorundasınız şeklinde haberler gitmiştir. İnsanlar toplandığında görmüşler ki burada Sakal-ı Şerif, namaz kılma, dua etme gibi bir amaç yok. Karakol basılmış askerler esir alınmış silahları alınmış ve gelenlerin hepsi silahlı. Bu durumu gören insanların birçoğu oradan uzaklaşmıştır. Korktuğu için orada kalanlarda karşı gelenlerde var fakat bu olayda birde elebaşları var” şeklinde konuştu.
142 KİŞİ YARGILANDI 8’İ İDAN EDİLDİ
Toplamda 142 kişinin yargılandığını ve bunlardan 8’inin idam edildiğini sözlerine ekleyen koyuncu “Yargılamalar 4 gün sürmüştür. 11 Aralık 1925 yılında istiklal mahkemeleri Rize’ ye gelmiş 14 Aralıkta yargılamaların karar metni okunmuş çeşitli cezalar verilmiştir toplam 59 kişiye idam veya 10’ar yıl 5’er yıl hapis cezası verilmiştir. O gün mahkeme heyeti hemen Rize’den ayrılıp Giresun’a gitmiştir. O günün akşamında gece idamlar başlamıştır. Bu gün TEDAŞ’ın olduğu yer kumsaldı ve orda bir elektrik santrali bulunmaktaydı idamların orada yapıldığı bilinmektedir. Yargılama ise merkezde yapılmıştır” dedi.
İDAM EDİLENLERDEN SADECE BİRİ İMAM
İsyan nedeniyle idam edilen 8 kişinin imam olduğu bilgisinin yanlış olduğunu dile getiren Koyuncu, idam edilenlerden sadece 1’inin imam olduğunu ifade etti ve “Halkımız hocaların idam edildiğini söylemektedir fakat yargılanan 142 kişi içerisinde toplamda 11 tane hoca var. Bu hocalardan 1 tanesi idam edilmiş diğeri ‘Ben taş ustasıyım’ demiş fakat dini bilgisinden dolayı hoca denilen bir kişidir. Tutanağı göz önüne alırsak sadece bir imam idam edilmiştir. Duruşmanın sonu bile beklenmeden beraat eden imamlar da bulunmaktadır” şeklinde konuştu.
‘ATMA HAMİDİYE ATMA’ YALANI
Tüm Türkiye’ye konu olan Hamidiye gemisinin Rize’yi bombalama olayının gerçek olmadığını, bir rivayet olduğunu dile getiren Koyuncu “Rizelilerin Türkiye genelindeki imajı ‘Atma Hamidiye atma vergi de vereceğuk şapka da takacağuk’ şeklindedir ve söz konusu durum duyumdan ve rivayetlerden ibarettir, gerçek değildir. Rize’nin genel durumuna da bakmak gerekmektedir. Bireysel olarak çok farklı suçlar vardır çünkü Cumhuriyetin ilk yıllarında ciddi anlamda bir fakirlik bulunmaktaydı. Ekonomik olarak var olan ciddi sıkıntıdan kaynaklı çeşitli suçlar vardı, fakat bu isyanı Rizeliye mâl edemeyiz. Toplamda 150 kişilik silahlı bir grup bulunmaktaydı ve yine mahkeme zabıtlarına göre sadece köylülerin oluşturduğu bir gruptur” dedi.
Hamidiye Gemisinin Rize’yi bombaladığı yalanın Rizelileri derinden üzdüğünü dile getiren Koyuncu “Rizelileri üzen ise Hamidiye gemisinin Rize’yi bombaladığı yalanıdır kırıcı ve üzücüdür. Hamidiye gemisi o dönemki en büyük savaş gemilerinden bir tanesi. Mantıken kocaman gemi bir şehri bombalar da bir eve mi denk getiremez, bir yere mi isabet ettiremez, bir ağaca mı isabet ettiremez. Fakat Hamidiye gemisi kıyıya gelip korkutma amaçlı bir ses bombası atmış olabilir. Çok fazla bilinmeyen, yanlış bilinen şeyler var” ifadelerini kullandı. MAHKEME HEYETİ ‘BU HABERİ RIHTIMDAKİ RUMLARA SÖYLESEYDİNİZ YÜKLÜ MİKTARDA KAĞIT PARA ALIRSINIZ’ DEMİŞ
İsyanın muhtar ile karakol komutanı arasındaki küçük bir sürtüşmeden çıktığının altını çizen Koyuncu “Bu olay kayıtlara detaylı bakıldığında fındıkkabuğunu doldurmayan bir nedenden çıkmıştır. Muhtar ile komutan arasındaki küçük bir sorun böyle bir sonuca neden olmuştur. Karakolun basılma olayı bazı kişilerin yalan ihbarları yüzünden oluşmuştur. Fakat yine eski düzenin devam etmesini isteyen bir kesim de bulunmaktaydı. Mahkemede bazı insanlar demiştir ki ‘İsmet Paşa öldü Mustafa Kemal ağır yaralı Osmanlı devam edecek’ şeklinde bir haber yayılmıştır. Mahkeme heyeti başkanının bu haberi duyunca verdiği tepki ise ‘Bu haberi rıhtımdaki Rumlara söyleseydiniz yüklü miktar kağıt para alırsınız’ şeklindedir” dedi.
ŞAPKAYA BATILI KIYAFETİ DİYENLERİN ELİNDE BATILI SİLAHLARI VARDI
Bazı hocaların şapka için haram olduğunu hakkında fetva yayınladığını dile getiren Araştırmacı- Yazar Recep Koyuncu “Bazı hocalarla ise şapkanın dini boyutu tartışılmıştır. Kimileri gayrimüslim, batılı kıyafetidir demiştir, bazıları haramdır diye fetva yayınlamıştır. Ki bunu söyleyen bazı insanların elinde Fransız, Alman, Rus silahları bulunmaktaydı. Dönem valisi 3 gün süre vermiş ve isyanın bitirilmesini emretmiştir. Fakat biri bir gün ikincisi iki gün olan süre isyancılar tarafından reddedilmiş ve karakol boşaltılmamıştır” şeklinde konuştu.
ASILANLARIN 3 GÜN İDAM SEHBASINDAN İNDİRİLMEDİĞİ YALANI
Gece saatlerinde idam edilen 8 kişinin öğle saatlerinde, idam edildikleri kumsalda defnedildiğinin belgelerde yer aldığını dile getiren Koyuncu “Beraat eden insanların birçoğu da geçmişte suçları sabıkaları olan insanlardı. Geçmişteki hapis cezalarından da Kuva-i Milliye’ye katıldıkları için beraat etmişlerdi. Yargılama tutanağında sağlık müdürünün almış olduğu bir karara da yer verilmiştir. Bu karara göre gece yarısı 14 Aralık’ı 15 ine bağlayan gece infazlar gerçekleştirilecek. İbreti alem olsun diye gündüz 12 ye kadar asılı duracak. Bazı kaynaklar 3 gün asılı kalmıştır dese de resmi belgeler bu şekildedir. Sabah 12.00’da sağlık müdürü gelip ölmüştürler onayını verdikten sonra idam edildikleri kumsalda gömülmüşlerdir” dedi.
İDAMIN NEDENİ: ŞAPKA BAHANESİYLE HALKI KIŞKIRTMAK
İdam edilenlerin şapkayı bahane ederek Karakol bastığını dile getiren Koyuncu “İdamın temel nedeni şapka takmamak değildir. Şapkayı bahane edip halkı kışkırtmak ve vatana ihanet etmek üzeredir. Şapka kanunu yüzünden idam oluğu söylentisi gerçek değildir. Sadece devlet memurlarının şapka takması zorunludur halkta herhangi zorunluluk söz konusu değildir” şeklinde konuştu.
Tarihini bilmezsen, başkalarının anlattığı masalları tarih diye dinlersiniz.