YORULUR TÜKENMELER!...

Gün söndü, yürüdü gece karanlığa;

Işıyan yıldızlar çiçekleniyordu.

Uykulu bir dağ dokundu bağrındaki tohumlara;

Onlar, yaşamı gün yüzüne taşımaya gün sayıyordu!                                                                                                                                  

Bu insanların inançlarla ilgili söylemleri inandıkları için mi, yoksa inananları aldatmak için mi? Yaptıklarına bakınca yapılanların ne dinin istemlerine ne de ahlak kurallarına uymadığı görülüyor. Buna karşın en az bildiklerine en çok inanan yığınları arkalarına takabilmekteler(!) Aldatmalar aldatılanlarla ilgili bir olay ama, öteki insanların yararına olmayan hatta temel haklarını zedeleyen veya yok sayan yaklaşımlara zemin hazırlamaktalar!...

Hasretin kaç çeşidi var bilir misin?

O umut ki, tükenir yorulunca!

Üfler güçlüler filizkıran fırtınasını;

Hasret kalır yurduna yarınsızlar!...                                                                                                                                 

Eğitimi yetersiz olan sıradan insanlar(çoğunluk) iktidar olanaklarından (iane ve yardımlar) yararlanarak varlıklarını sürdürebileceklerini kavrayabilmişler. Bu yaklaşımdaki kitleler iktidardan komut almayı yaşamsal bir gereklilik olarak gördüğü sürece; “asalaklar” ensemizde boza pişirmeye devam edecekler. Bizden olmasına karşın, bize karşı olanlar farklı olan her şeye düşman olmaya devam edecekler(!)…

Düşen yaprak döker yaşama sevincini,

Kaybolur sönen yıldız gecenin karanlığında.

Umuda sürgünler bile vakitsiz solarmış,

Yaralar kanarken nerelere koymalı mutluluğu?

Bilerek yapılan tarihi yanlışlıklar tasarlanan bir sınıfsal eylemdir. Bunun aracı “itibarsızlaştırmaktır”!  Bu sınıfsal silah, sınıflar ortaya çıktıktan sonra sürekli olarak kullanılmıştır. Bu kapsamda Anadolu’da görülen halk hareketleri toptancı bir suçlama ile; “Celali isyanları” olarak suçlanmıştır! Oysa o insanlar temel hakları temelinde isyan etmişlerdir(!)…Yaşamını sürdürebilmek için engelleri aşmak en temel haklardandır.

Ansızın çarpınca birlikteliğin bedenine ayrılık,

Ağustos sıcağında donar sevginin yüreği(!)

Beklenmedik terk edilmişliğin ardında;

Bir boş kovan gibi kala kalır umarsız beden!...

Ne yaşamlara tanık olduk ki; umut hiç bu denli umutsuz kalamamıştı! Hiçbir can bu dünyada cehennemi yaşamak istemez!... Çıra gibi yanmada iken tenler, sorumluların sorumsuzlukları alevlendi. Ve tavan yaptı duyarsızlıklar, çareler çaresiz kaldığında eli-kolu bağlandı insanların. Her ten bir can, her can bir dünya iken yanmakta dünyalar! Sönen umutlar yaşamlara, yarınlar bırakmıyor!

Bir fırtına ki, yer yerinden oynar.

Dökülüp saçılır arkasız yapraklar.

Çöken hayallerle birlikte düşler kırılır;

Ve yalınkat canlar teninden kopar!