Çok değil geçtiğimiz yıl bu zamanlarda saat 12.00’den hemen sonra telefonumuz çalar, telefonun diğer tarafındaki arkadaşımız “-Abi aşağıda seni bekliyoruz, arkadaşlar ile birlikte yemek yiyeceğiz” teklifi hiç şaşmadan gelirdi.
En az 5-6 kişi ile birlikte kent merkezindeki bir esnaf lokantasında güzelim yemeklerin tadına bakar, yemek sonrası ikram edilen tatlıları yedikten ve kahveleri içtikten sonra tüm samimiyetimizle söylüyoruz hesap ödemek için büyük bir yarış içerisine girerdik.
Üç yada dört günde bir yine 5-6 kişilik bir arkadaş grubu ile İstanbul’un en güzel restaurantlarında akşam yemeklerinde bir araya gelir, güzel yemek ve müzik eşliğinde keyifli saatler geçirdikten sonra “hesap ne gelecek” kaygısı taşımadan eve geri dönerdik.
Birde yine dostlarımızdan gelen muhteşem sabah kahvaltısı teklifleri vardı, kentin en güzel kahvaltıcılarından birisine gider kuymak ve sıkma portakal eşliğinde hem gözümüz hem de gölümüz bayram ederdi.
Sonra birden bire hepimizin karşı karşıya kaldığı olağanüstü fiyat artışlarına istemeyerek te olsa “merhaba” demek zorunda kaldık, akaryakıta nerede ise saat başı zammın geldiği döviz fiyatlarında bir türlü tutturulamayan istikrar dolayısı ile anlaşılması güç bir pahalılık içerisine düştük.
Son 5-6 aydır nerede ise “-Gazeteden aşağıya in seni bekliyoruz birlikte öğlen yemeği yiyelim” diye arayan hiç kimse kalmadı, İşin doğrusu bizde en yakımızdakilerini bile “gel bir esnaf lokantasında yemek yiyelim” demeğe korkar olduk.
Bu durum karşısında ilk önce dışarıda sabah kahvaltısı geleneğini ister istemez sonlandırmak zorunda kaldık, Bunun yerine “-Yahu evde hane halkı ile birlikte güzel güzel sıcak ve demli çay eşliğinde kahvaltı yapmayı ne kadarda özlemişiz” diyerek sabah fırından sıcak ekmek alma alışkanlığımızı yeniden kazandık.
Öğlen yemeği için kimse artık bizi aramayınca bizde arkadaşlarımızı aramaktan vazgeçtik, bunun yerine “-Ya günlük üç olan yemek öğününü ikiye indireceğiz, yada öğlen saati geldiğinde fırından iki ekmek alıp eve gideceğiz şansımıza ne çıkarsa karnımızı doyurup geri döneceğiz” fikrinde karar kıldık.
Yeme-içme sektörü olağanüstü pahalı, et yemeğinden vazgeçtik iki kişi birer çorba birer sebze yemeği yesek bile önümüze gelen hesap pusulası gözlerimizde şimşekler çakmasına vesile oluyor.
Şimdiye kadar anlatmaya çalıştığımız tüketici ile olan sıkıntı ancak asıl sıkıntı sabah “bismillah” diyerek işyerinin kapısını açan yeme içme sektörünün içerisinde bulunduğu son derece zor durumdur.
Bir tüketici olarak biz nihayetinde “dışarıda yemek pahalı bu yüzden var olan alışkanlıklarımızı en azından belli bir süre değiştirelim yeme içme ihtiyacımızı evde giderelim” şeklinde düşünebiliyoruz.
Ancak yeme içe sektöründe durum tahmin edilenden daha kötü, Esnaf son tüketiciye vereceği mamülleri pahalı aldığından pahalıya satmak durumunda ancak dün yediği yemeğe elli lira veren müşteri bugün önüne gelen yüz elli liralık hesabı görünce bir daha oraya uğramıyor.
Yeme içme sektöründe iş yapanlar bir taraftan her gün daha pahalıya almak zorunda kaldıkları ihtiyaçları düşünürken diğer taraftan da kira-elektrik-Gaz-Su-Vergi-SGK ve personel maaşı ile mücadele etmek zorunda kalıyorlar.
Pahalılık dolayısı ile müşteri yeme içme mekanlarından ayağını çektiğinde bu sektördeki zorluklarda her geçen gün daha da ağırlaşıyor ve dün önünden geçtiğiniz bir mekanı bugün kapısına kilit vurmuş halde görüyorsunuz.
Yeme-içme pahalı, çay pahalı, kahve pahalı, tatlı pahalı, bu kadar pahalılık dolayısı ile müşterinin ayağını mecburen çektiği lokantaların, kafelerin ve lüks restauratların biz daha fazla ayakta kalabileceğini sanmıyoruz.
Allah hepimizin yardımcısı olsun.