Son yıllarda altmış yıllarında konuk işçi olarak Almanya’ya gelen işçilerin çocuk ve torunları harikalar yaratıyorlar. Hayatta olan ilk neslin ruhlarına merhem etkisi yapıyor.
Emekli 85 yaşında bir Alman Milletvekili (SPD), bir toplantıda konuk işçilerin çocuk ve torunları tüm ayrımcılığa ve zorluklara karşı başardı, ama benim partim adı sosyal demokrasi olduğu halde sınıfta kaldı, demişti.
Buna örnek olarak, Almanya küratörü fotoğraf sorumlusu 47 yaşında mimar Çağla İlk hakkında Köşedaşım Halit Venedik Bienali başlığında sosyal medya Facebook’da 28 Nisan 2024 tarihinde yazdı.
Almanya pavyonunu video sanatçısı Yael Bartana ile birlikte tasarlayan Ersan Mondtag (Aygün) hakkında bilgi vermek istiyorum.
Berlinli Ersan 36 yaşında tiyatro yönetmeni, yalnız Maxim Gorki Tiyatrosu’nda görev yapmıyor. Hamburg, Münih ve Frankfurt gibi şehirlerin tiyatrolarında da oyunları yönetiyor veya senaryolarını yazıyor. Ayrıca katıldığı festivaller sayesinde ünü duyuluyor.
Yaşı ve deneyimi geliştikçe oyunculara karşı daha hoş görülü ve sabırlı davranıyor. Başarısı tiyatro sınırını aştığı için Berliner Volksbühne, tiyatroya müdür adayı, müdür olduğu haberini alırsam, okuyucularımın da haberi olur.
Federal Almanya Cumhurbaşkanı Frank Walter Steinmeier’in Türkiye seyahatinde yalnız Alman döneri götürmediğini Türk basın ve medyası yazdı, gösterdi. Götürdüğü politikacı, yazar, oyuncu, meclis ikinci başkanı, büyükşehir belediye başkanı, yani Türk asıllı başaran Almanlar dönercinin gölgesinde kaldı. Bu konuda çok yazan oldu.
Bienal Fransızcada iki yılda bir anlamında, Venedik Bienal etkinliği sanat ve kültür fuarı şeklinde, çok geniş kapsamlı, 1895 yılından beri ve bu yıl 60. defa Türkiye dahil 87 ülke pavyon sergiliyor. Rusya katılmıyor, İsrail temkinli davranıyor.
Ersan bir ekiple katılıyor. 230 ton toprak, tahta, alçı ve beton karmasıyla bina içinde üç katlı bina inşa ediyor. Birinci katta dedesi Hasan Aygül’ün çalıştığı Berlin-Neukölln’de ETERNIT fabrikası, toz ve asbest altında çalışması
gösteriliyor. Çatı kiremit ve çiçek saksısı yapılıyor. Birçok iş arkadaşları gibi 66 yaşında kansere yakalanarak vefat ediyor. Zengin ve gelişmiş ülkelerde çağımızda 100 yaşına ulaşanların sayısının çoğaldığı görüldükçe, zor, kirli ve sağlığa zararlı kimyasal maddelerle çalışan ilk neslin erken yaşta öldüğü tespit ediliyor.
İkinci katta dedesinin özel eşyalarının sergilendiği dairede yaşamı, aile hayatı ve Türk mutfağı gösteriliyor.
Özel eşyaları arasında ulaşım bileti, vesikalık resimle kimliği, hatta son oynadığı LOTTO kartı var.
Babaanne hayatta, eşyaları anı olarak saklıyor. Bu anı tiyatro oyunu ailesi arasına koyduğu mesafeyi kaldırıyor. Ersan aile fertleriyle geçmiş tarihi hakkında konuşuyor.
Üçüncü katta dedesinin, son günleri, ölümü ve cenaze merasimi gösterilecek, İslâm kurallarına göre yıkama usulü oyunda yer alıyor. Türkiye’den dedesinin mezarından getirilen toprak da kullanılıyor. Cenaze töreninde çalınacak müzik acıklı, göz yaşartıcı olduğunu besteleyen müzisyen söylüyor.
1968 yılında İstanbul/Sirkeci garından Almanya’ya yola çıkan Hasan Aygün’ün hikâyesini bütün dünya sanat ve kültür alemi duyacak.
Dünya sanat alemine yükselmesi Ersan Mondtag için bir tesadüf değildir. Adım adım yükselmesi kendi gayreti ve karşısına çıkan öğretmeni sayesinde mümkün olmuştur.
Alman Okul Sistemi Orta Öğretimi altıncı sınıftan sonra üç sınıfa ayrılır. Konuk işçi çocukları en alt seviyede olan Orta Okul (Hauptschule) tavsiyesi alırlar. İlk Okul diplomasında notları iyi olsa bile, bu yöntem Türk çocukların kaderi gibi yetmiş yıllarından itibaren uygulanmıştır.
Bu okulda başarısını gören bir melek olan öğretmen Carlo Nordloh Gymnasium, Liseye gitmesini sağlar ve o okulda öğrencisinin beceri ve zekâsını keşfeder. Bir yıl Amerika’ya gitmesine destek verir, orada Ersan klasik müzik konserlerine gider ve müzik zevkini alır.
Berlin-Kreuzberg semtinde dairesinde tiyatro ekibiyle çalışır. Büyük bir aile gibidir. Büyük Alman rejisör Rainer Werner Fassbinder gibi zor, toplumun problem ve sorunlarını oyunlarında ele alıp, işliyor.
Karar alma yetkisi, idare gücü olmalıdır. İlk nesil hep emirlere evet demişti, arzu ve sorunlarını içinde barındırıyordu. Öyle ya misafir, misafir olduğunun bilincinde yaşamalıydı, aynı zamanda Almanca bilmiyorlardı.
Ersan Mondtag için iki seçenek vardı, kriminal veya başarılı olmak. İyi ki ikinci yolu seçmiş, yoksa bugün torunlarımıza iyi örnekler gösteremezdik. Alman basın ve medyası iyi örnekleri göstermez. Bunu değiştirmeye de az kaldı, ben görebilir miyim, bilmiyorum. Ama o çalışma alanlarına, karar mercilerine göç kökenliler gelecek ve bugünkü negatif durum da değişecek.
Savaştan sonra Almanya’yı birlikte yeniden inşa eden Hasan Aygün ve benzerleri ilk nesil, Ersin Mondtag gibi başarılı çocuk ve torunlarının inşa ettiği dev gibi heykel pavyonlar sayesinde gönüllerde yaşamaya devam edecek.
“İnsan zaman zaman bilinçle geriye bakmalı. Yüksek Kültürün merkezine merdiven basamaklarını adım adım çıkarak gerçekten yükselmeyi başardım.”
Ersan Mondtag
Berliner Ensemble tiyatro yönetmeni Thomas Langhoff’dan öğrenirken onun yerini alacağını bilmiyordu.
Büyük baban Hasan Aygün’ün hikâyesi videoda gösterilir veya Berlin’de tiyatroda oynanırsa haberim olsun, ki okuyucularımı haberdar edeyim. Sevgili Ersan, başarılarının devamını diliyorum.
Hoşça kalın!
Kaynak: Viktor Sattler, Makale ve söyleşi; Camilla Glorioso, Fotoğraflar, ZEIT Magazin (dergi) No: 17, 18.04.2024, s.58-64