Uzlaşmak özünde anlaşmalı paylaşımdır. Anlaşma her koşulda adalete erişmeyi amaçlar. Adil paylaşım demokrasinin olmazsa olmazıdır. Fırsat eşitliği ise demokrasinin en önemli ve gerekli olan kazanımlarındandır.
Uzlaşmak farklı konum ve koşullara sahip olanların birlikteliğini işaret eder. Farklılıkların birlikteliği her koşulda daha güçlü olmak anlamına gelir. Ayrıca anlama, değerlendirme ve çıkarsamada bulunmanın önemini kavrama olanağı sunar. Bu oluşum güvene dayalı dayanışma temellidir.
Öngörmenin ön gereği farkındalıktır. Farkındalık, farklılıkların ayırdında olmaktır. Farkındalık aynı zamanda uzlaşmanın harcıdır. Farkındalık, ne olabilirliği görme yetisidir. Bu yeti geleceği istenir biçimde oluşturabilme olanağı sunar. Ne olabiliri görmek, kaçınılmaz olarak ne olması gerektiği sorusuyla birlikte yanıtına da gönderme yapar. Kurgu gelecek, bir farkındalık ürünüdür. Farkındalık uzlaşmayı kolaylaştıracak etkenlerin önde gelenidir. Niçin, nerede, ne zaman ve nasıl sorularının yanıtlarını bulabileceği bir süreci başlatır.
Uzlaşmak neden gereklidir sorusunu irdelemeğe çalıştık. Uzlaşma yaşam var olduğu sürece olması gerekendir. Uzlaşma son belirlemede yaşama uyum yeteneği ve becerisidir.Ülke yurttaşları için yaşamı yaşanılası kılmanın ön koşulu; birlikte yaşamı sürdürmek için uzlaşmaktır. Sorun ülke sorunu olduğunda, uzlaşma öncelikli olarak olması gereken olur. İktidar ve muhalefet öncelikle ülke yararı için çalışır. İşte bu gereklilik uzlaşmaların kaçınılmaz olduğunu gösterir. Güncel sorun SGK alacaklarının tahsili ile ilişkili. Yirmi iki yıldır alınmayan bu alacak, şimdi iki ayağı bir pabuca sokarcasına ivedilikle ödenmesi isteniyor. Borçlu belediyeler bu borçları ödemez ise, icra yolu ile tahsil yolu seçiliyor(!) Burada uzlaşmanın kırıntısı bile olmadığı gibi, bir iyi niyetin olmadığı algısı oluşuyor(!) 540 Milyar alacağın sadece 96 milyarı yerel yönetimlere ait; geriye kalan kısım kimlere ait ve onlar neden istenmiyor?En çok kazananlara bütün ihaleler veriliyor, teşvikler veriliyor ve vergi borçları siliniyor. İktidar, yönetiminde olmadığı belediyelerin elini kolunu bağlamak istiyor. Bunun için, devletin tüm olanaklarını arkasına alarak örtük bir çatışma başlatıyor. Konuya ilişkin bir alıntı ile yazımızı sonlandıralım:
MEHMET ŞAKİR ÖRS_ CUMHURİYET: “22 yıldır işbaşında bulunan ve başta büyük kentler olmak üzere çok sayıda belediyeyi yıllarca yönetmiş olan siyasal iktidarın, şimdi bu konuyu hatırlaması ve gündeme taşıması ne anlama geliyor? Bir kere her şeyden önce CHP’li belediyelerin elini kolunu bağlayıp, iş yaptırmamak amacını gösteriyor. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, iktidarın muhalif belediyelere yönelik hamlesini ‘mali darbe’ olarak nitelendiriyor.
İktidar, CHP’nin yerel yönetimler üzerinden halka ulaşmasının, başarılı hizmetler yapmasının, kendi siyasal zeminini zayıflattığının ayırdında. İşte bu nedenle, onları hizmet üretemez hale getirmek istiyor. Böylece, ana muhalefet CHP’nin yerel yönetimlerden merkezi iktidara yürümesini engellemeyi hesaplıyor. Ama bu hesap, siyasetin ve hayatın akışına / gerçekliğine uyacak mı?”
Bunu yaşayarak göreceğiz. Tüm muhalefetin öz varlığını güvenceye alabilmesi için; ortak çözümler temelinde birleşmek gerektiğini anlamak ve yaşama geçirmek için gerekenleri yapma yükümlülüğünü algılamalıdır!...